Ekstrem spor sevenler buraya!
Geçen yıl yine Tayland’ı yazmıştım, bu kez ise rotamız Bangkok, Krabi, Phi Phi Adası ve Phuket. Yanımdaki, 53 ülke gezmiş arkadaş şöyle diyor: “53 ülke gezdim, Tayland rahatlıkla birinci sıraya yerleşir.” Sürekli gülümseyen insanları, özgün ve lezzetli mutfağı, her köşe başındaki masaj salonları, tropikal meyveleri ve tapınaklarıyla (bir de vizesiz olmasıyla) Tayland, bir kez giden herkesin ikinci kez gitmek için plan yaptığı ülkelerden biri. Ben de size şimdi olabildiğince Güneydoğu Asya’nın bu mistik ülkesini anlatmaya çalışacağım.
- Info
- Perşembe 11:15 | 08 Haziran 2017
Yazı: Özge DİNÇ
Phi Phi Adası'ndan sonra sandalla Phuket marinaya yanaşıyoruz. Bildiğiniz gibi Phuket çok ve turistik bir ada, zaten bunu marinaya geldiğinizde de anlayabilirsiniz. Phuket'teki Trisara'da dev bir salonu, özel gibi havuzu, özel şefinizin bulunduğu odamıza yerleşiyoruz. Burası hem deniz hem odamızdaki havuza gireceğimiz, şefimizden kahvaltı rica ettiğimiz, gece havuz partisi yaptığımız unutulmaz bir yer. İçerisinde spa, fine dining yemek, Tay mutfağı ve uluslararası mutfağın bulunduğu restoranları var, nilüferler arasından sahile iniyorsunuz. Trisara herhalde biz altı kadının hayatının unutulmaz günlerinden üçünü oluşturuyor; bu sebeple oradan ayrılmak bizim için zor oldu.
Phuket'te kendimi aştığım bir aktivitede de yer aldım; ama fazla anlatamayacağım, çünkü yükseklik korkumdan ötürü 25 parkuru tamamlayamadım. Ama dünyanın en büyük zipline parkurlarından Flying Hanuman'da en azından 5 parkur geçebilmiştim; burası ağaçlar arasından çelik halatlarla kaydığınız doğa harikası bir bölge. Ekstrem sporları sevenler, zipline için tüm dünyadan buraya geliyormuş. Hızlı gezimizde akşam, Tay kültürünü tanıtan turistik bir şov alanı-eğlence parkuru olan FantaSea'ye gidiyor; beyaz kaplan görüyor, burada her gün nasıl 4.000 kişiye açık büfe yemek hazırlayabildiklerine şaşırıyoruz. Bizim 'Anadolu Ateşi'miz gibi olan bu gösteriden geçen yıl izlediğim Siam Niramit kadar memnun kalmıyorum, ama eğlence alanları için gerçekten çok özenilmiş olması ve yapıların ihtişamı beni şaşırtıyor; o değil de tavuklara rol yapmayı nasıl öğrettiniz sevgili Taylar?
Phuket'te seçenekler çok geniş, birçok plajdan birini tercih edebilir, Phuket Old Town'ın Küba'yı hatırlatan rengârenk sokaklarını gezebilirsiniz. Biz akşam kuş yuvası şeklindeki odalarıyla Hobbit köyüne benzeyen Keemala Resort'un terasında romantik bir Hint yemeği mönüsünü tadıyoruz (O ana kadar yediklerimizin en iyilerinden). Günlerden sonra ezan sesi duyunca bir şaşırıyor; Phuket'in çoğunluğunun Müslüman olduğunu öğreniyoruz. Yanımdaki Tay yöneticiyle Phuket'i konuşuyoruz ve hep merak ettiğim soruyu soruyorum: "Neden bütün Taylar masaj yapmayı biliyor?", "Çünkü bizde masaj yaptırmak âdettir," diyor. "Babaannem de yapardı. Biz okulda da masaj yapmayı öğrenir, hepimiz hafta sonları masaja gideriz." Otelin İrlandalı yöneticisine Tayların turistlere karşı çok iyi olduğunu ve hizmet etmeyi iyi bildiğimi, yerleşik insanlara da öyle mi olduklarını sorduğumuzda cevabı "Bir Taydan kötülük göremezsiniz," oluyor.
Phuket'in en canlı bölgesi Patong Beach'teki barlar gece çok canlı. Kedi şeklinde otomobiller, bizim de bayıldığımız Tuk-Tuk'lar ise her yerde. Trisara Oteli eğer Maldivler ise Patong Beach âdeta Las Vegas. Striptiz barların önünden altı kadın yürüyoruz, bir bara giriyoruz ve çok kalabalık olmasına rağmen buranın da (Tayland denince akla gelen genel kanının aksine) kadınlar için çok güvenli olduğunu düşünüyoruz. Sabah uçağımız olmasa geceyi orada bile geçirebiliriz.
Ve de işte beklenen son geliyor: Mutlu günler, sıcak havalar ve yemyeşil doğanın yerini o sırada kışın son demlerini taşıyan metropolümüz alacak. Otelin sabah erken gideceğimiz için hazırladığı özel kahvaltı bile içimizi burkar oluyor artık. Döndükten sonraki günler ise soğuğa alışamayarak ve Tayland'ı anlatarak geçiyor. Jet lag, mutsuzluğun öteki adı oluyor. Ve bir sonraki seyahatime giderken Tayland'ı hatırlamak için 'Pi'nin Yaşamı'nı izlerken buluyorum kendimi…