En saf, En ırkçı! Beıtar Jerusalem
Çok değil bundan beş yıl önce, İsrail kulübü Beitar Jerusalem, takıma transfer edilen iki Müslüman Çeçen futbolcu yüzünden karıştı. Orta Doğu’nun en ırkçı taraftarı olarak gösterilen Beitar’ın ‘La Familia’ grubu, açtıkları ‘Daima Saf ’ pankartıyla ‘Nazi kafasını’ en güçlü şekilde sahalara soktu. Futbolculara edilen küfürler ve tehditlerin ardından olaylar büyüdü, kulüp binasına Molotof atıldı. Olayları yatıştırmak için devreye ordudan Başbakan Netanyahu’ya kadar güvenlik bürokrasisi girdi. Ancak sonunda, nefret kazandı.
- Info
- Perşembe 14:13 | 05 Temmuz 2018
Yazı Gökhan İLKER
1936'da kurulan Beitar Jerusalem, İsrail futbol liginin en çok tartışılan takımı. Taraftarları Betiar Jerusalem'in futboldan fazlasını ifade ettiğine inanıyor. Bu inanç 2012/13 sezonunda işlerin kontrolden çıkmasına neden oldu. Kulüp, yıllar boyu Orta Doğu kökenli Mizrahi Yahudilerini (En radikal grup olarak biliniyorlar) ve ülkenin sağ kanadını temsil etti. Aradan geçen yıllarda 'diğer İsrail'in siyasi sembolü oldu. Beitar, ayrıcalıklı olmayanların takımıydı. Ancak kupalar ve şampiyonluklarla büyüdü ve imparatorluğa dönüştü. 2012/13 sezonu başlarken durum pek iç açıcı değildi. Beitar, dört yıldır alt sıralarda mücadele ediyor, buna rağmen Teddy Stadyumu'nda maçlarını yaklaşık 20 bin taraftarın önünde oynuyordu. Takımın en sadık taraftar kitlesi radikal La Familia'nın (Aile) olduğu doğu tribününde ise hiç boş yer olmuyordu.
Kulübün sahibi olan ve dört yıldır hiç yatırım yapmayan Rus Oligark Arcadi Gaydamak, en nefret edilen isimdi. Tribünlerde küfürle karşılanıyordu. Rus milyarder, Beitar taraftarlarının hayatına 2005'te, kulübe 100 milyon dolar yatırdığında girdi. Amacı, Kudüs Belediye Başkanı olmaktı. 2007'de, Beitar'ın şampiyonluk kutlamalarında, daha seçimler bile yapılmadan binlerce kişiye Kudüs'ün yeni belediye başkanı olarak tanıtıldı. 2008'de Betiar, hem lig şampiyonluğunu hem de Devlet Kupası'nı kazandı. Taraftarlar, "Arcadi sen bir yıldızsın, Senin gibisi yok. Ulu adam, sana tapıyoruz!" tezahüratları yapıyordu. Ancak Arcadi Gaydamak, Kudüs Belediye Başkanı olamadı. Milyonlarca dolar harcamasına rağmen oyların sadece %3,6'sını alabildi. Çok para kaybetmişti. İlk kurbanı Beitar oldu. Ayrıca Fransa'da, Angola Gate adlı silah kaçakçılığı davası yüzünden hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştı. Gaydamak, takımı neden aldığını şöyle anlatıyor: "Futbola hiçbir zaman düşkün değildim. Ama Beitar'ın taraftar sayısı, İsrail'deki tüm takımların taraftar sayısından fazla. İşte bu yüzden çok ilginç bir propaganda aracı. İsrail toplumu üzerinde muazzam bir etkisi var."
Arkadi Gaydamak
Gaydamak'ın yakın çevresi, seçimi kaybettikten sonra, "Sanki umurumda mı? İkinci lige düşsün." dediğini aktarıyor. Ancak Rus milyarder takımı iş anlaşmalarının bir parçası haline getirmeyi akıl etti. Ocak 2013'te Beitar ligde dördüncü sıradayken Gaydamak, takımı sezonun ortasında bir dostluk maçı için Çeçenistan'a götürdü. Takım oldukça tedirgindi. Takımın kaptanı ve kalecisi Ariel Harush, "Bizi bilgilendirdiler. Orada bizden nefret eden çok fazla Müslüman var. Otelden çıkmamalı, lobiye inmemeliyiz. Biri kapımızı çalarsa güvenliğe telefon etmeliyiz." diyordu. Arcadi, Çeçenistan'da Devlet Başkanı Ramzan Kadirov'la buluştu. Tekbirlerle başlayan maç, arzu edildiği gibi 0-0 bitti. Maçın ardından Gaydamak, "Bu gezinin çok büyük bir başarı olduğuna inanıyorum. Hedefimize ulaştık. Tamam, maçta gol atamamış olabiliriz ama saha dışındaki hedefimizi bütünüyle gerçekleştirdik. Yani golü attık." diyordu.
Takım Kudüs'e döndüğünde, garip bir haber dolaşmaya başladı. Beitar'ın efsane kalecisi ve o zamanki yönetim kurulu başkanı Itzik Korenfine, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Cumartesi günü spor salonundan çıkarken telefonuma aramalar ve mesajlar yağmaya başladı. Kendime, 'Itzik spor salonunda geçirdiğin iki saatte ne olmuş olabilir?' diye sordum. Savaş mı çıkmıştı? Meğer Gaydamak, bir web sitesine iki Çeçen oyuncu ile anlaştığını söylemiş. Manşetleri hatırlıyorum; 'Arcadi Gaydamak, Beitar'a iki Müslüman aldı.' Ne 'futbolcu' ne 'yeni transfer' kelimelerini kullanmışlardı. Manşetler, sadece 'iki Müslüman' diyordu."
John Ogu
Beitar Jerusalem şimdiye kadar Arap bir oyuncuya imza attırmayan az kulüpten biri. Daha önce Nijeryalı Müslüman futbolcu John Ogu, ölümle tehdit edilince arkasına bakmadan ülkeden ayrılmıştı. Aynı hafta 23 yaşındaki forvet Zaur Sadayev ile 19 yaşındaki stoper Cebrail Kadıyev, Kudüs'e geldi. Sadayev kendisine sorulan 'Kendinizi İsrailli taraftarlara nasıl tanıtacaksınız? sorusuna, 'Atacağımız gollerle. Vaktimiz olursa Cebrail ile birlikte her gün El Aksa Camii'ne gidip Beitar'ın şampiyon olması için Allah'tan yardım isteyeceğiz." diyerek ortamı yumuşatmaya çabalıyordu. Teknik direktör Eli Cohen, haberi bile olmadığı transferle ilgili birkaç yıl sonra, "Gaydamak, iş bağlantılarından ötürü gelmelerinde ısrarcı olmuş. İtiraz ettiğimde bana, 'Bak kulübe 100 milyon dolar yatırım yaptı. İstediği oyuncuyu getirmek, istediğini yapmak hakkı' dediler," derken, Kaptan Ariel Harush, "Umarım bu sezon bize yardımları dokunur. Koç Eli onları getirmeye karar verdiyse, adamlar iyi oyuncudur. Dinlerinin, ırklarının bir önemi yok. Çok iyi ev sahibi olacak, onlara dünyanın en güzel hislerini tattıracağız.' diye konuşuyordu.
Çeçen oyuncular, 21. haftada takıma katıldı. Ardından kazan kaynamaya başladı. Radyo programlarında bu transferler konuşulurken insanlara, "Kızın olsaydı bir Arapla evlenmesine izin verir miydin?' gibi sorular soruluyordu. Nefret dalga dalga büyüyordu. La Familia, antrenmanlarda ağır protestolara başladı. Yönetime "Sezonumuzu mahvettiniz p.çler." diye bağırıyorlardı. Çeçen futbolcular sahaya çıkarken edilen küfrün haddi hesabı yoktu. Zira Başkan Korenfine'a, "Bize futbolcu değil iki Müslüman getirdin. Takım da Arap da mı olacak?" diyerek saldırıyorlardı. Devamlı iki korumayla gezen Çeçen futbolcular, tedirginliklerini gizlemek adına olan biteni gülümseyerek izliyordu ama bombanın fitili ateşlenmişti.
La Familia maçlarda Sadayev ve Kadayev'e 'defol ve 's..tir git' küfürleri ile 'ülkenin en ırkçı takımı olduk çıktık' tezahüratları yapıyordu. Küfürlerden Kaptan Ariel Harush ile Başkan Itzik Korenfine da nasibini alıyordu. Zaur Sadayev yaşananları her yerde olabilecek olaylar olarak görürken, Kadiyev 'Memleketimi çok özlüyorum. Evime dönmek istiyorum," diyordu. Kaptan Ariel Harush bir hafta önce kendisini kahraman ilan eden taraftarların neden aleyhine döndüğünü ve küfürler ettiğini anlamıyordu. Koç Eli Cohen, kulübün tüm genç oyuncularının maçları ücretsiz olarak doğu tribününde izlediğini ve şiddet ile ırkçılığa alıştığını belirtiyordu. Bu sırada Kadiyev'in annesi oğluna destek için İsrail'e geldi. Anne Kadiyev oğluna iyi oynadığı takdirde taraftarların kendisini seveceğini söylüyordu. 22. haftada Cebrail Kadiyev ilk kez sahaya çıktı. Küfürler durmadı. Kadiyev sonraki hafta Devlet Kupası maçında yedek kulübesinden kendine küfreden Maccabi Tel Avivli taraftarlarla tartışınca oyuna bile giremeden ve annesinin gözleri önünde kırmızı kartla atıldı. 19 yaşında bir çocuk bu kıyımın ortasında top oynamaya çalışıyordu. Kadiyev kırmızı kartın ardından rezerv takıma alındı.
Takımın İsrailli olmayan oyuncuları yaşananlara anlam veremiyordu. Arjantinli savunmacı Dario Fernandez, "Bu insanların neden ırkçı olduğunu anlayamıyorum. Onlar Yahudi, hayatları boyunca bu konuda sorun yaşadılar. Başkasına karşı nasıl ırkçılık yaparlar? Bu zavallı çocuklar bize yardım etmek için uzak bir ülkeden geldiler. Futbol oynamaya çalışırken bunlara katlanmak zorundalar mı?" diye soruyordu. La Familia futbolculara yönetime karşı çıkmaları için baskı yapıyordu. Kargaşanın ortasında La Familia üyeleri Itzik Korenfine'ın evinin önüne gitti. Açık açık, utanmadan Itzik'in karısı Eti Korenfine'a ve kızlarına tecavüz edeceklerini söylüyorlardı. Itzik Korenfine, o günü şöyle anlatıyor: "12 yılda yüzlerce maçta oynadım. Taraftarlar beni tekrar tekrar ayağa kaldırdı. Onların desteği insanı göklere çıkarabilir. O gün beni üst düzey koruma altına aldılar. Bu sadece bakanlar için uygulanan bir prosedür. Parlamenterler bile böyle korunmuyor. Bomba imha ekibinden gelen iki kişi bana her sabah otomobilimin altını kontrol etmemi söyledi ve nasıl yapacağımı gösterdi. İnsanlar iki metre ötemde durup yüzüme 'evine gelip kızına tecavüz edeceğiz,' dedi. Biz, şiddeti seven bir toplumuz." Benjamin Netanyahu, 1999'daki seçim kampanyası için Betiar'ın stadına gelmişti. Beitar hep Likud partisinin kalesi oldu. İktidara giden yol açık bir şekilde Beitar'dan geçiyordu. İsrail Cumhurbaşkanı Rivlin, Beitar'ın eski başkanıydı. Cumhurbaşkanı Rivlin, tribündeki terörün nasıl büyüdüğünü şöyle anlatıyordu: "Batı tribününde oturduğumu hatırlıyorum. Yanımda sonradan Kudüs Belediye Başkanı olacak kişiler vardı. Hepsi taraftardı. Onlara, 'Millet, doğu tribününde olanlar hoş değil, bizim sessizliğimiz de onları meşrulaştırıyor.' deyip durdum. 'Yeter yoldaşlar. Sizler toplumun, sürünün, hükümetin liderlerisiniz' dedim. Taraftarları kızdırmamak için bunları defalarca duymazlıktan geldiler." Beitar, güç demekti. Seçim kazanan Benjamin Netanyahu zafer mitinginde ellerinde Beitar bayrakları ile 'Araplara ölüm' sloganları atan binlerce kişinin karşısına çıkıp şöyle konuştu: "Buraya sadece iki kelime söylemeye geldim. Bastır Beitar!" Arcadi Gaydamak ise, "Araplara ölüm diye bağırarak, Yahudi ulusuna olan sevgilerini ifade ettiklerini sanıyorlar. Maalesef birçok İsrailli politikacı iktidarda kalabilmek için o fikirleri destekliyor. Belki Araplara ölüm demiyorlar ama sürekli gerginliği tırmandırıyorlar." diyordu.
Cebrail (solda), Zaur Sadayev(sağda)
Zaur Sadayev'in ilk kez forma giydiği maça (25. hafta) Beitar tribünlerinin en sevdiği politikacı olan Netanyahu hükümetinin en sağ sesi Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'a bile Sadayev kadrodan çıkarılmadığı için tepki gösteriliyordu. Eli Cohen maçtan önce sosyal medyadan yüzlerce tehdit mesajı almıştı. Ancak maçın ilk yarısında her şeyi değiştiren gol geldi. Orta sahadan atılan pası göğsüyle yumuşatan Sadayev, ceza sahasına girip yaptığı düzgün vuruşla Beitar'ı 1-0 öne geçirdi. Önce kısa süreli bir sevinç yaşandı. Beitar tarihinde ilk defa Müslüman bir futbolcu gol atmıştı. Dario Fernandez, sırtına atladığı Zaur'u göstererek 'golün kahramanı' bu adam diyordu. Lieberman bile yumruğunu sıkarak seviniyordu. İşte o anda ilk tepki gecikmedi: "Onları nasıl desteklersin Lieberman!" Ardından Lieberman'a yoğun bir küfür salvosu başladı. Kısa bir süre içinde şaşkın bakışlar arasında Beitar taraftarları stadı terk etti. Biraz önce gürültüden yıkılan stat, sinek uçsa duyulacak kadar sessizleşmişti. Binlerce taraftar, Sadayev'in golünü protesto ediyordu. Tribünleri boşaltmayan La Familia üyeleri ise tüm futbol dünyasının tepkisini çekecek ve tarihe nefretin sembollerinden biri olarak geçecek bir pankart açtı; 'Beitar daima saf!'
"Arapsız demek istiyorlar. Söyledikleri bu. Siyasi görüşleriniz ya da ideolojiniz ne olursa olsun, geçmişimizden ötürü Yahudiyseniz böyle bir şey söyleyemezsiniz." diyordu, Başkan Korenfine.
Arcadi Gaydamak ise kendisiyle yapılan röportajda "Bu iki oyuncuya bu kadar sert tepki verileceğini düşünmüş müydünüz?" sorusuna, "Evet, elbette. Durum barizdi ama amaç buydu zaten. Tepkinin o kadar sert olduğundan emin değilim." diyordu. "Ne amaçla?" sorusuna ise, "İyi futbolcular olduklarından değil. İyi olup olmadıklarını hiç bilmiyorum. Büyük tepki göreceklerini tahmin ettim," diye cevap veriyordu. Kendisine sorulan "Bunu neden istediniz?" sorusuna verdiği cevapla baklayı ağzından çıkarıyordu: "Toplumu olduğu gibi göstermek, toplumun gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için."
Sonraki hafta La Familia, gücünü gösterdi. 30 bin kişilik Teddy Stadı'nda sadece 200 kişi vardı. Tribündeki bir grup La Familia üyesi 'İhanetin bedeli' yazan bir pankart açmıştı. Arka arkaya mağlubiyetler geldiğinde, futbolcuların gücü de tutkusu da kalmamıştı. Kriz giderek derinleşiyordu. 32. hafta ilk kez 10. sıraya indiler. Önlenemez bir hızla düşüyorlardı. Medya, yönetimin kaybettiğini yazıyordu. Küme düşme potasında, risk altındaydılar. Oyuncuların büyük kısmı taraftarlar gibi düşündüğünü, takım otobüsündeki tartışmalarda söylüyordu. Altı yaşından beri La Familia üyesi olan takımın stoperlerinden 21 yaşındaki Ofir Kriaf, Facebook hesabından taraftarlara 'Sizsiz aynı değil!' diye bir mesaj attı. Yönetimin kaptanın desteklenmesi ve ırkçılığa karşı çıkılması kararlarına aykırı davranmıştı. Kriaf, La Familia'yı açıkça desteklediği için kadro dışı bırakıldı. Kriaf, "Taraftarlar bizi protesto edip yalnız bıraktı. Onları yüzde bir milyon destekliyorum. Transferlerin amacı Betiar'a yardım etmek değil, Arcadi Gaydamak'ın çıkarına bir hareket," diyordu. Taraftarlar ise Kriaf'ın sokakta yolunu çevirip, "Hayatının geride kalanında Betiar'da kalabil diye senin için savaşacağız," diyordu.
Ofir Kriaf
Beitar için kaybetmek rutine dönmüştü. Futbolcular psikolojik olarak çökmüştü. Taraftarlar kaptanlığın Ariel Harush'tan alınarak genç Ofir Kriaf'a verilmesini istiyordu. Ofir Kriaf zekice davranmıştı. Çünkü taraftarlar kimi isterse takımda o kişi kalırdı. Tam bu sırada Beitar'ın Bait Vagan antrenman tesislerindeki kulüp binası 'kimliği belirsiz' kişilerce kundaklandı. Yangını söndüren itfaiyenin raporuna göre sebep kulüp binasına atılan molotof kokteylleriydi. Her şey, kulübün tarihi ve anılarının bulunduğu küçük müze de yangında kül olmuştu. Kundaklama üstüne İsrail Devlet Başkanı Benjamin Netanyahu, "Beitar yıllardır desteklediğim bir takım. Oğullarım da Beitar Jerusalem taraftarı. Çok güzel bir taraftar kitlesi var. Şimdi bütün Beitar taraftarları ve taraftar olmayan herkesi bu eylemleri kınamaya çağırıyorum." diye konuştu.
Betiar son maçta kendisi gibi kümede kalma mücadelesi veren ligin tek Arap takımı Bnei Sakhnin ile karşılaşacaktı. Bnei maçları hep gergin geçerdi. La Famila Araplara karşı oynanacak maç için tribünlere geri döneceğini açıkladı. Zaur Sadayev'in kırmızı kart gördüğü, sert geçen maç, 1-1 bitti. Beitar son nefeste kümede kalmayı başardı. Maçtan sonra Zaur ve Cebrail, doğruca havaalanına gitti. Nefret filmine dönen macera bitmişti. Zaur Sadayev havaalanında, "Elveda. Sonsuza dek..." diyordu. Sonunda bitmişti. Artık rahat bir uyku çekebilirlerdi.
Bu acı maceranın sonunda teknik direktör Eli Cohen kovuldu. Arcadi Gaydamak, kulübü bedavaya devretti. Gaydamak, "Beitar'dan daha fazla zarar uğramadan kurtulduğum için çok mutluyum. Beitar'ın sahibi olmamak çok rahatlatıcı," diyordu. Gaydamak, 2015'te Fransız yetkililere teslim oldu. Kara para aklamak suçundan aldığı üç yıl ceza için hapse girdi. Zaur Sadayev, önce Polonya'da 16 gol attığı Lechia Gdansk'a transfer oldu. Ardından ülkenin kalburüstü takımı Lech Poznan'a kiralanan Sadayev, 25 gol attığı sezonda şampiyonluk yaşadı. Cebrail Kadiyev hâlâ Çeçenistan'da futbol oynuyor. Betiar'a 18 yılını veren başkan Itzik Korenfine kovulanlar arasındaydı. Olaylı sezonun ardından bir grup ılımlı Beitar taraftarı, 'Beitar Nondia Jerusalem' diye alternatif bir kulüp kurdu. İsrail Cumhurbaşkanı Rivlin onları desteklediğini duyurdu. Radikal La Familia taraftarları için ülkenin sağ kanadını iktidara taşımak için bir savaş başlatarak sokaklara döküldü ve polisle çatıştı. La Familia yükselen bir siyasi güce dönüştü. Taraftarlar sonraki sezon Teddy Stadı'na geri döndü. Bir yıl önce küme düşmekten son anda kurtulan Beitar, UEFA Avrupa Ligi'ne katılmaya hak kazandı. Kulübün yeni yönetimi ise bir duyuru yaparak Arap oyuncu transfer etmek gibi bir niyetleri olmadığını açıkladı.