Ayakkabılara fısıldayan adam
Ayakkabılarınızı parlatmak için Tokyo'ya uçar mıydınız?
Yazı Matt Jacobson
Derleyen Baran Alışkan
Japonya'nın en iyi ayakkabı cilasına ulaşmak için Tokyo'nun alışveriş caddesi Aoyama'ya gitmelisiniz. Orada, bir gece kulübünün üst katına gizlenmiş penceresiz bir atölyeyle, Brift H. ile karşılaşacaksınız.
Başka bir yerde daha iyi lostracılar olduğunu söyleyenler olacaktır –her insanın mutlaka kendisine yakın yerlerde favori bir lostracısı vardır– ancak bunu söylemek boynumun borcu: Bu atölyedeki iki adam, dünyanın en iyi ayakkabı cilalama ve parlatma / bakım deneyimini yaşatıyor.
Atölye ufacık. Hemen girişinde sizi bir bar karşılıyor. Bu barın raflarında beklendiği gibi artizan viskiler değil, Brift H.'in özel ayakkabı cilaları yer alıyor. Bahsi geçen özel cila, el kremi kadar masum; muhtemelen bir amatörün elinde hiçbir işe de yaramayacaktır, ama bu ürünlerin dilinden anlayan ustaların elinde gerçek bir kurtarıcıya dönüşüyor.
Brift H.'in sahibi, 34 yaşındaki Yuya Hasegawa, 20 yaşındaki "beş parasız" günlerinden bugüne kariyerini nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. Bu arada, Brift H. kelime anlamı itibarıyla İngilizcede parlaklık anlamına gelen bright, ayakkabı anlamına gelen footwear ve Hasegawa kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. "Yatırıma gerek olmayacak bir iş kurmam gerekiyordu," diye anlatıyor Hasegawa. "Tokyo İstasyonu'nda ayakkabı cilalayabileceğimi düşündüm. İlk günümde, 7.000 yen kazanmıştım. (332 lira) Ondan dört yıl sonra da kendi yerimi açmayı başardım." Şirket, o günden bu yana iki lostra şubesine daha kavuştu. İki yıl önce Yuyasan, Londra'daki Dünya Ayakkabı Parlatma Şampiyonası'nı kazandı. Yuya-san müşterilerinin ismini paylaşmak konusunda fazlasıyla ketum; tek bildiğimiz, Brift H.'in düzenli müşterilerinin Japonya'nın en iyi giyinen ve en varlıklı iş insanlarından oluştuğu.
Brift H.'in düzenli müşterileri, Japonya'nın en iyi giyinen ve en varlıklı iş insanlarından oluşuyor.
Orada yaptırdığım ilk cila neredeyse bir saat sürdü ve beyaz bir gömlek giymiş Yuya-san tarafından eldiven kullanılmadan, elle yapıldı. Günün sonunda gömleğinin manşetinde cilanın lekesi bile yoktu. Yuya-san, ayakkabının tabanını ve topukların kenarını keskinleştirmek için 600 kumlu zımpara kâğıdı kullandı. Tercümanlık görevini üstlenen arkadaşım aracılığıyla ayakkabıların burnunun parlak veya mat olması arasında seçim yaparak işlemi tamamladık. Şampanya bardağında servis edilen yeşil çayla da atölye geleneklerini yerine getirmiş olduk.
Küçük rötuşları bir yana bırakırsak, ayakkabılarımla profesyonel birinin ilgilenmesi hoşuma gider. Normal şartlar altında, SoCal'ın ayakkabı parlatıcılarına da güvenirim, fakat bu deneyimden sonra artık ayakkabılarım, Yuya-san'ın ustalığını bir daha yaşamak için uluslararası bir kargo şirketi ile yolculuğa çıkmayı bekleyecek. Bu kargo işlemi yerine Japonya'ya seyahat etmek içinse her zaman iyi bir bahane bulunur. Ya da belki tek bir gerçeği düşünmek bile yeterli olur: Brift H.'in mekânında olmak!