Bir Koleksiyonerin Dünyası
Selman Bilal’in tarihi 1940’lara uzanan aile şirketleri Bilsar’ı farklı projelerle modern kılmasında en büyük rolü oynayan, hiç şüphesiz sanat sevgisi. İşadamıyla çağdaş eserlere yer verdiği B3 Koleksiyonu ve kâr amacı gütmeyen video sanatı odaklı mekânı Bilsart’ı konuştuk.
- Info
- Cumartesi 15:38 | 29 Haziran 2019
Röportaj Güneş Uysalefe
Portre Fotoğrafı Kutup Dalgakıran
Meksika'dan yeni döndünüz; ziyaret ettiğinizi tahmin ettiğim Material Art Fair'den ve şehrin sokaklarından nasıl izlenimler edindiniz?
Material Art Fair'de dikkatimi çeken iki konu oldu: Fuar iki özel bölümden oluşuyordu; bunlardan biri sanatçıları davet ederek oluşturulmuştu. Burada Türkiye'den Nilbar Güreş'in işlerini de gördük. Diğer bölümde ise, tasarım objeleri ile oluşturdukları bir alan yaratmışlardı. Burası da fuara farklı bir dinamizm katmış. Fuarın uluslararası olması da dikkatimi çekti; çok çeşitliydi. Şehrin kendisi de çok etkileyici. Meksika'da dönemler boyunca mimari ve sanat, kültürel katman katman yapılar halinde, birbiriyle içkin bir gelişim göstermiş.
Sanat koleksiyonunuza objektif bir gözle bakacak olsanız, sahibi ve karakteri hakkında nasıl tahminler yürütürdünüz?
B3 Koleksiyonu'nda yer alan işlerin hepsinin görünür olması ve eserler alındıktan sonra birçoğunun eve özgü yeniden yerleştirilmiş olmasına dayanarak, koleksiyonerin sanatçılar ile uzun soluklu bir süreç yaşadığını düşünürdüm. Eserlerin herhangi bir ticari değer güdülerek alınmamış olması çok rahat karşı tarafa geçiyor; tematik, kronolojik bir yapısı olmadığı da çok belli. Dolayısıyla sanat seçkisinin, koleksiyonerin sanatçı ve sanatçının işi ile kurduğu duygusal bağ üzerine kurulu olduğunu düşünebilirdim.
Eserlerin mekânla ilişkisini önemseyen Bilal'in B3 Evi Koleksiyonu'nda yer alan çalışmalardan biri, Eda Gecikmez'in "Ne Alçaktan, Ne Yüksekten" adlı duvar resmi
Arnavutköy'deki B3 Evi'nde özellikle koleksiyonunuzda yer alan Türk sanatçıların işlerini sergiliyorsunuz; 2007'den bu yana bu ev/alan projesi sizce nasıl bir gelişim gösterdi?
Her zaman tasarımla, özellikle de mimariyle çok ilgiliydim. Han Tümertekin'le bir ev dizisi yaptık. Assos'ta yer alan B2 Evi, 2004 yılı Ağa Han Mimarlık Ödülü'ne layık bulundu. Modern, doğaya saygılı, peyzajı ve topoğrafyayı koruyan geleneksel yapı malzemeleri ve yapım detaylarıyla inşa edilen ender yapılardan biri olan B2'nin, mimarlık eğitimine katkısı ve çevresi ile kurduğu ilişki göz önüne alınarak, bozulmadan korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması uygun bulundu. Daha sonra da B3 gerçekleşti. Mimari ile sanat, B3'te harmanlandı diyebilirim. B3, koleksiyonerliği sorguladığım bir döneme denk geldi. Evin inşaatı sırasında Han Tümertekin'in de beyin fırtınasına dahil olduğu Ayşe Erkmen'in "Rengârenk" isimli
seramik karo yerleştirmesi ile, ismini evden alan B3 Koleksiyonu başladı ve zamanla yaşadığım alanın sanatla iç içe olmasını sağladı. Mimariyle içkin olarak gelişen B3 Koleksiyonu, Türkiye'deki sanatçıların eserlerinden oluşuyor. Bunun sebebi, ülkemizden çıkan çağdaş sanat üretimine destek olmak istememin yanı sıra, yaşadığım yerden çıkan üretimlerin beni daha çok heyecanlandırmasıydı. Ayrıca eserlerin mekânla bir ilişkiye geçmesini de çok önemsiyorum. Sanatçının üretim süreci ve üretimini tetikleyen düşüncesi de seçimlerimde etkin rol oynayan bir diğer öğe. Zamanla çok değerli sanatçılar koleksiyonda yerini aldı. Örneğin Şakir Gökçebağ'ın şemsiyelerle eve özgü yerleştirmesi koleksiyonun gidişatını radikal anlamda değiştirdi. İnci Eviner'in "Yeni Vatandaş II" isimli, evin duvarına uyguladığı desenler ve video yerleştirmesi, hemen yanında ise Gülsün Karamustafa'nın "Fragmanları Fragmanlamak" isimli eve uyarladığı baskılı seramik karo yerleştirmesi yer alıyor. Son zamanlarda genç isimlerden Tarık Töre, Esk Reyn, Işıl Çelik, Eda Gecikmez, Gözde Mimiko Türkkan, Ezgi Tok gibi sanatçılar koleksiyona eklendi. Video işlerini daha çok takip eder oldum; koleksiyona Hacer Kıroğlu, Erdal İnci, Begüm Yamanlar, Zeynep Kayan, Burcu Yağcıoğlu gibi sanatçıların videoları da eklendi.
Mimarisi Han Tümertekin imzalı olan Arnavutköy'deki B3 Evi'nde yer alan eserlerden, şemsiyelerden oluşan yerleştirme Şakir Gökçebağ'a
Geçtiğimiz yıl kurduğunuz Bilsart adresini özellikle video sanatına adadınız; bu sanat formunu sizin için özel ve önemli kılan nedir? Sizde en büyük izi bırakan video eserlerini öğrenebilir miyiz?
Sanat fuarları ve sergilerde video işlerine bir eğilim olduğu dikkatimi çekiyordu; bu, benim de video sanatını daha fazla izlemeye başladığım ve koleksiyonuma da dahil ettiğimi fark ettiğim bir zamandı. Bununla beraber video işleri için sergileme alanı eksikliği olduğunu düşünüyordum. Ofis binamızın garajını pek fazla kullanmıyorduk, burasının video işlerini sergilemek için müsait olduğunu da gördük
ve bu fikirle beraber hemen çalışmalara başladık. Ocak 2018 itibariyle de Bilsart açıldı. Bilsart'ın başlıca amacı; video sanatına odaklanarak genç veya deneyimli sanatçıların video çalışmalarını sergileyebilmeleri için onlara yeni bir mekân sağlamak, açılış günleri gerçekleştirdiğimiz sanat konuşmalarıyla bir sohbet ortamı oluşturmak, 15 günde bir değişen solo sergilerle çok daha dinamik ve yaşayan bir mekân olmak ve tabii ki bu projenin sürdürülebilir olması.
Bilsart'ın sık değişen, güncellenen bir sergi ve konuşma takvimi var; bu tempoda nasıl karar kıldınız? Önümüzdeki programda yer alacak sanatçılardan ve işlerinden bahsedebilir misiniz?
Bilsart'ta 15 gün döngüsünde iki sanatçının, sırayla birer işleri gösteriliyor. Ziyaretçiler geldiğinde tek bir işle baş başa kalıyor. Bazı aylar küratörler, sanat kurumları ya da kolektiflerle işbirliği yaptığımız da oluyor. Hızlı değişen sergi programını bu mekâna yakıştırıyoruz. Burada sanatçı odaklı ilerliyoruz. Her serginin ilk günü gerçekleştirdiğimiz sanatçı konuşmalarında, ziyaretçilerin sanatçıya merak ettiklerini sorabilmeleri çok güzel. Konuşmaları daha fazla insana ulaştırabilmek adına YouTube kanalımızda yayınlıyoruz. Bilsart'ta mart ayı boyunca Bang. Art innovation Prix by ArtBizTech işbirliği ile Esra Özkan küratörlüğünde Hale Arslan, İlayda Yeşilova ve Ozan Atalan'ın işlerine ve konuşmalarına ev sahipliği yapıyoruz. Nisan ayında Naz Kocadere küratörlüğünde Özden Demir ve Dila Yumurtacı'nın işlerine ve konuşmalarına ev sahipliği yapacağız.
Bahçedeki seramik karo yerleştirmesi ise Ayşe Erkmen'e ait
Koleksiyoner olarak sanata karşı nasıl bir sorumluluğunuz olduğunu düşünüyorsunuz? B3 Evi veya Bilsart gibi adreslerin yenileriyle de karşılaşacak mıyız; bizimle projelerinizi paylaşabilir misiniz?
Sanat, benim hayatımın bir parçası, nefes alıp rahatladığım bir alan. Koleksiyoner olarak bir esere yaklaşırken de önce duygusal bir bağ kuruyor, sonra da arkasındaki düşünceye, sanatçıya, malzemeye ilgi duyuyorum. Çağdaş sanat beni her zaman şaşırtıyor, geliştiriyor ve düşündürüyor. Türkiye'den sanatçıların kendi üretimlerini görünür kılabilmek adına uluslararası anlamda sanatçı atölyelerini,
kendilerini geliştirebilmeleri için de var olan programları, fuarları ve açık çağrıları takip etmelerini isterim.
Koleksiyona giren işlerin hiçbirinin depolara kaldırılmamasının, B3'te gerçekleşen etkinliklerle koleksiyonun görünür kılınmasının ve her sene yeni giren işlerin sanatçı anlatımlarıyla gelen davetlilere aktarılmasının yararlı olduğunu ve koleksiyonerliğin önemli bir parçası olduğunu düşünüyorum. Projelerimiz arasında, B2 Evi'nde gerçekleştirmek istediğimiz bir video çalışması var. Yapının kendisini öne çıkararak sanatçının bakışıyla geliştireceğimiz bir iş olacak. B2, çok özellikli bir yapı, bu proje beni oldukça heyecanlandırıyor.
Yılmaz Zenger'in "Ütopya" adlı kompozit reçine heykeli
Sanat ve moda arasındaki iletişime gelirsek, sanki hep moda sanattan ilham alıyor, ancak sanat için moda sanki çok bir şey ifade etmiyor... Bu, doğru olabilir mi?
Sanat ve moda arasındaki ilişkinin çok farklı taraflarını deneyimledik diyebilirim. İlk olarak 2000'lerin başında Bülent Erkmen danışmanlığında "beyaz gömlek kültürü" çerçevesinde oluşturduğumuz Bil's'ten bahsetmek isterim. Dünyanın ilk beyaz gömlek markası olmanın dışında, işbirliğine dayanıyordu ve her ne kadar işbirlikleri günümüzde çok yaygın olsa da, 2000 yılı için öncü bir projeydi. Kreatif endüstriden isimler, sanatçılar hayal ettikleri beyaz gömlekleri tasarladı; fotoğraf sanatçıları çekimleri yaptı ve marka Türkiye'de mağazalarımızda ve Pitti Uomo, Bread&Butter gibi en önemli hazır giyim fuarlarında aldığımız siparişlerle birçok ülkede yerini aldı.
Bil's Kısa Film Yarışmaları düzenledik. İlki 2001'de düzenlenen yarışmada Fatih Özgüven, Nur Akalın gibi isimlerin yer aldığı bir kurulla ilerlemiştik. Moda ile sanat arasındaki bağı önemseyen bir kurumuz; bunun her alanda olumlu bir farkındalık yarattığını düşünüyorum. Kurumsal sunumumuzu ihracat yaptığımız ya da tasarım servisi verdiğimiz global markalarla paylaşıyoruz; Bilsart'a sunumda rastlayınca üretim, sanat ve tasarımın bu denli içkin olduğu yapıyı görüp bunun üzerine sanatın diğer alanları nasıl etkilediğine dair bizden daha detaylı sunum talep eden markalar oldu.
Sanat modayı besleyen temel alanlardan biri ama modanın da sanatı, gerek bir ifade biçimi olması ve bir dönemi temsil etmesi sebebiyle, gerekse malzeme anlamında beslediğini düşünüyorum.
Eda Gecikmez'in "Ne Alçaktan, Ne Yüksekten" adlı duvar resmi, Selman Bilal'in koleksiyonunda öne çıkan eserlerden
Farklı yaratıcı alanlardan yetenekleri beyaz gömleğe yorum getirmeleri için davet ediyor, Bilstore mağazalarında satışa sunuyordunuz; artık bu satış noktaları farklı bir şekilde yolculuklarına devam ediyor, peki biz bu kapsül gömlek tasarımlarına yine ulaşabilecek miyiz? Tekstile dair başka planlarınız var mı?
Bil's için farklı projelerimiz mevcut. Online ticaret gitgide daha da önem kazanıyor. Biz de Bil's için online platformun önemli bir potansiyeli olduğunu
düşünüyoruz. Çok yakında online partnerlerimizden birinde Bil's'in, iş insanlarının hayatını kolaylaştırmaya yönelik nano teknolojik kumaşlarla hazırladığımız kapsül koleksiyonunu satışa sunacağız. Çevremde herkesin Bil's kalitesinde gömlek bulamayıp sürekli talepte bulunmasından doğdu bu proje. İleriki dönemlerde ise yine kreatif endüstriden isimlerle dönemsel yapacağımız işbirliklerimizden ortaya çıkacak gömlek koleksiyonlarını online platformda satışa sunacağız. Geleceğin 3D teknolojisinde olduğunu görüyoruz ve bu alana yatırım yapmayı düşünüyoruz. Artık 3D ve gelişen teknoloji sayesinde maliyeti ve israfı minimuma indirmek ve sürdürülebilirliği sağlamak mümkün olacak. Biz de bu alanda aksiyon almak üzere tasarım ve üretim üzerine çalışmalar yapıyoruz.