Jason Oppenheım

Gayrimenkul sektöründe başarılı bir kariyer inşa eden Jason Oppenheim, günlük rutinini ve stilini belirleyen ilgi alanlarını anlatıyor.

Başarılı bir avukatlık kariyerinden sonra gayrimenkul sektörüne girmeye nasıl karar verdin?
Bu karmaşık bir soru, sanırım farklı nedenlerin birleşimi oldu. Özellikle belirtmem gerekirse, kardeşimin hukuk alanını bırakıp dünyayı gezmesi, hayatımda daha tatmin edici bir şeyler yapmam gerektiğini fark etmemi sağladı. Ben de dünyayı gezmek için hukuku bıraktım, 5 farklı ülkeye gidip 200'den fazla şehri ziyaret ettim. Geri döndüğümde tutku duyduğum bir şey yapmak istediğimi anladım ve dünyadaki her şeyden daha fazla tutku duyduğum şey gayrimenkul olduğu için o sektöre girdim.

Yoğun iş hayatında günlük rutinin nasıl?
Gayrimenkulün harika bir yanı da günlük rutinimin olmaması. Her gün öncekinden çok farklı, bu da hayatta ve gayrimenkul kariyerimde en çok değer verdiğim şeylerden biri. Soruyu cevaplamak için bir rutin belirlemeye çalışabilirim: Ofiste biraz zaman geçiriyorum, genellikle personelimle öğle yemeği yiyorum, müşterilere gayrimenkulleri gösteriyorum, telefonla saatlerce farklı insanlarla konuşuyorum. Gün içinde 200-300 mesaja, belki 30-40 telefon görüşmesine yanıt veriyorum. 18.00 veya 19.00'da spor salonuna gideceğim zamana kadar çalışıyorum. Daha sonra televizyon izleyip uyuyorum ama her gün farklı ve her gün yeni bir anlaşma olduğundan her günü seviyorum.

Seyahat etmeyi seviyorsun. Hiç Türkiye'ye geldin mi?
Evet, İstanbul'a gittim ve çok keyif aldım. Ayasofya'yı ziyaret ettim. İstanbul, dünyayı gezerken ziyaret ettiğim şehirlerden biriydi.

Kurduğun Oppenheim Grubu'nun hangi ülkelerde ofisleri bulunuyor?
İşe Los Angeles'ta başladım ve kapılarımızı açmamızın 10. yılını kutlamak için yeni bir Los Angeles ofisi açtım. Son zamanlarda Meksika, Newport Beach ve en son olarak San Diego'da ofisler açtım. Şu anda yeni bir ofis açma planım yok, genişlemeye devam edecek olsam New York, Miami, Austin Texas, belki Las Vegas'a ve birkaç büyük metropol şehrine bakardım ama şu anda yalnızca Güney Kaliforniya'ya odaklanıp bölgedeki en iyi butik lüks broker olmaktan oldukça mutluyum.

Yaşam tarzına çok uyan, özellikle sevdiğin bir marka var mı?
Görsel-işitsel deneyim için Bang & Olufsen bence en iyi marka. Televizyonlarda, neredeyse tüm gayrimenkul ve ofislerimde Samsung Frame TV'lerim var. Giyimde Tom Ford harika, ayrıca Saint Laurent ve Prada'yı da seviyorum. Kahve için tüm ofislerimde Keurig kullanıyorum. Kitaplar için ofislerimde Assouline kitapları var, onları seviyorum. Mobilyalarda ise Raw Concepts'i beğeniyorum, yeni Los Angeles ofisimde varlar.

İlgi alanların nelerdir?
Otomobilleri seviyorum, eğer 20 araçlık bir garajım olsaydı 20 farklı aracım olurdu. Şanslıyım ki o kadar büyük bir garajım yok ama favorim 1965 model Ford Bronco ve aynı şekilde sevdiğim bir Bentley Bentayga'ya sahibim. Önceden Aston Martin kullanıyordum ve keyif de alıyordum ama sonuçta vintage otomobilleri seviyorum, dürüst olmak gerekirse vintage her şeyi seviyorum. Özellikle 1960'lardan vintage otomobilleri seviyorum, önceden 1969 model bir Chevy Camaro'm vardı, umarım bir noktada yeniden alabilirim.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.