Kuzey Güneşi: Polestar O2
Polestar O2, tasarımı, ekolojik konsepti ve mimarisiyle elektrikli otomobillerin hem akla hem de kalbe hitap edebileceğini gösteren bir konsept.
Otohaber Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Eray Özgür
Volvo'nun performans ve motorsporları kolu olarak ortaya çıkan Polestar, 2017'de İsveçliler tarafından bağımsız elektrikli bir lüks marka olarak konumlandırılmaya başladı. Polestar bu tarihten beri ana markadan farklılaşmak ve sportif yönünü ortaya çıkartmak için cesur adımlar atmayı biliyor. Polestar1 ile Volvo S60 tarzında bir hibrit coupe ve Polestar 2 ile de bir crossover sunan "kutup yıldızı" 2020 başında tanıttığı Precept konseptiyle kendi çizgisinde yürüyeceğini belli etmişti. Sportifliği daha çok ön plana almak isteyen Polestar, şimdi de O2 konseptiyle, "Katlanır metal tavanlı elektrikli bir roadster nasıl olurdu?" sorusuna yanıt veriyor.
Konseptin yüzünde en renkli ve kuzeyli genlerini yansıtan detay olarak şimdiye kadar kullanılan "Thor'un Çekici" gündüz farlarının ışık imzasının ikiye ayrılarak iki adet hokey sopası olarak belirlendiğini söylemek mümkün. Elektrikli otomobillerin doğasına uygun olarak Polestar O2'nin ön tasarımının neredeyse tamamı kapalı tutularak pürüzsüz bir yüzey elde edilmiş. İki parçalı cam tavan düz bir çizgiyle geriye doğru alçalırken, katlandığında kapı bitiminde yükselen omuz çizgisinin altındaki bölümde yerini alıyor. Arka tasarım otomobilin yüzüyle karşılaştırıldığında bir hayli keskin ve sert kalırken birbirine bağlı iki hokey sopası şeklindeki aydınlatma grubu ön tasarımla bütünlük kurmayı sağlıyor.
Tavanın katlandığı yuvanın kapağındaki bir girinti ve devamında da logoya doğru uzanan bir ray göze çarpıyor. Burada bir İHA (insansız hava aracı) ya da günlük hayattaki adıyla bir drone yer alıyor. Konsepte özel olarak geliştirilen ve Hoco Flow tarafından üretilen drone, 90 km/s hıza kadar Polestar O2'yi takip edebiliyor. Sürücü kokpitteki 15 inçlik ana ekrandan çekilen görüntüleri izleyip düzenleyebiliyor. İsveç tarzı minimalist ve aynı zamanda da lüks tasarlanan iç mekânda sürdürülebilirlik en önemli felsefe olarak belirlenmiş. Yumuşak bölümlerde geri dönüştürülmüş polyestere yer verilirken sert bölümlerin tamamı için ana madde olarak tek tip termoplastik seçilmiş.
Farklı derecelerde eloksal alüminyumdan üretilen monokok şasi sayesinde hem tasarımcılara daha fazla özgürlük hem de yapısal avantajlar elde edilmiş. Normal şartlar altında alüminyum otomobiller geri dönüştürülürken otomobilin tamamı bir hurda topu halinde geri dönüş merkezlerine aktarıldığı için farklı türde alüminyum parçaların tam geri dönüşümü mümkün olmuyor.
Polestar O2'de ise farklı türde alüminyum net bir biçimde birbirinden ayrıldığı için alüminyumun geri dönüşümü şimdiye kadar yapılamadığı kadar yüksek seviyede gerçekleşiyor. Polestar O2 ile birlikte karşımıza çıkan yeni platform, markanın kısa bir süre sonra satışa sunacağı Polestar 5 modelinde de kullanılacak. Menzil ve performans gibi konularda açıklama yapmayan Polestar, konseptin seri üretimi konusunda da şimdilik suskunluğunu koruyor.