Montblanc Orta Doğu, Hindistan ve Afrika Başkanı: Franck Juhel
Franck Juhel'le iki farklı yerde, İstanbul ve Atina'da; Küçük Prens ve Homeros için üretilen kalemler üzerine konuştuk.
Röportaj Özge DİNÇ
Profesyonel kariyerinize moda sektörüyle başladınız. Ardından Cartier, Jaeger-LeCoultre ve Montblanc markaları geldi. Moda sektöründen sonra saatçilikle ilgilenmek özel bir tercih miydi?
Moda sektörüyle iş hayatına atılmamın iki basit nedeni vardı: Biri, mesleki eğitimimi modanın merkezi Paris'te almam ve orada çalışmam, ikinci nedeni de lüks sektörünün bana her alanda hitap etmesiydi.
Saatler ve kalemlerle hep ilgili miydiniz?
Hep yazmayı seven biri oldum. Fransa'nın eğitim sisteminde nasıl yazacağını öğrenmek pek kolay değildir, çünkü yazarken kullanışlı malzemeler kullanmazsınız. Ama bu merakım o yıllarda da vardı, yazmanın ve kaligrafinin zevkine vardıktan sonra da devam etti. Her zaman bir saatim ve kalemim oldu; şu anda da Montblanc The Beatles Great Characters Special Edition kalemi kullanıyorum. Bir de Montblanc Heritage serisinden bir kalemim var; yazmak için çok yumuşak ve hafif. Saatlerimizde de tercihim Star Legacy serisinden Nicolas Rieussec Chronograph; bu, alışılmışın dışında bir kronograf ve patenti Montblanc'da.
Bu yıl SIHH'te özellikle hangi modelleri beğendiniz?
Üç favorim vardı: Biri retro görünümlü 1858 serisi, sportif görünüm için TimeWalker Manufacture Chronograph, üçüncüsü de bahsettiğim gibi, Rieussec. Hepsi İsviçre saatçiliğinin gerçek kodlarını taşıyor. Kalemde ise favorim Meisterstück Le Petit Prince (Küçük Prens). Bu kalemi çocuklarım için satın aldım; mezun olduklarında hediye edeceğim.
Bir Fransız olarak Küçük Prens hakkında ne düşünüyorsunuz?
Küçük Prens, Biz Fransızların eğitiminin, tarihinin ve kültürünün bir parçasıdır. Kızım da bu yıl bu kitabı okuyor. Kitapla kişisel bir bağım olduğunu söyleyebilirim. Küçük Prens'i her okuduğunuzda farklı anlamlar çıkarırsınız: On yaşındayken daha yüzeysel bir okuma olur bu, yetişkenken ise daha derin. En son geçen yıl okudum; bambaşka anlamlar çıkardım. Bu kalem, Montblanc'ın yüz yıla yakındır ürettiği ikonik kalem serisi Meisterstück'e dahil. MeisMeisterstück, siyah reçineyle ve gizli tutulan bir formülle üretiliyor. Kalemi siyah bir şeyin yanına koyduğunuzda her zaman daha siyah olduğunu görürsünüz. Le Petit Prince kaleminde ise Meistarstück ilk kez bu kitabı ve değerlerini kutlamak için mavi renkte üretildi. Kalem, Küçük Prens'ten izler taşıyor. Ucun üzerinde Küçük Prens'i görebilirsiniz.
Bu yılki Yazarlar Serisi kaleminiz ise Homeros'a adandı. Homeros'u seçmenizin özel bir nedeni var mıydı?
Dünyayı etkilemiş bir ozandır Homeros. Bu sebeple onun anısına bir kalem üretmek istedik.
Dünyayı etkilemiş bir ozandır Homeros. Bu sebeple onun anısına bir kalem üretmek istedik.
Ana lansmanı, Homeros'un Odysseia Destanı'nda geçen Messinia'da yapmayı tercih ettik. Ama özel etkinlikler de yapacağız.
Montblanc Writers Edition Homage to Homer kalemi, sıra dışı bir tasarıma sahip. Kalemle ilgili bilmediğimiz bir detay var mı?
Kalem en büyük Montblanc ucunu taşıyor. Üzerinde Yunan desenleri ve Truva atı da yer alıyor ve söylediğiniz gibi, ilk kez bu bir şekle sahip bir kalem ürettik.
Biraz da sorumlu olduğunuz ülkelerden bahsedelim: Afrika, Hindistan ve Orta Doğu pazarlarının benzerlikleri ve farklılıkları nelerdir?
Aslında farklılıktan ziyade benzerlikleri var. Daha önce görev aldığım Latin Amerika'yla Türkiye çok benzeşiyor. İkisinde de insan ilişkileri azami önem taşıyor. Buralarda verilen söz, kâğıda atılan imzadan daha değerli. Bu, dünyanın Batı tarafı olarak unuttuğumuz bir şey. Müşteri profili de benziyor. Montblanc, 40 seneden fazladır Türkiye'de var olduğu için tanınırlığı yüksek. Biz global bir markayız, ama aynı zamanda da yereliz; yerelliğe çok önem veriyoruz
Bu ülkelerde hangi Montblanc ürünleri tercih ediliyor?
Öncelikle yazma gereçleri, sonra da saatler ve deri ürünleri. Türkiye'de Montblanc zanaatkâr bir marka olarak tanınıyor. Bizim de amacımız, yüksek saatçilik ve yazma gereçleri tutkusunu paylaşmak. İsviçİsviçre'deki üreticimiz Minerva, 160 yıldır var; bu da mekanizmalarımızın tarihi altyapısını hazırlıyor. Yeni saatler bile tarihi bir mirasla üretiliyor.
Dünyada büyük bir ekonomik kriz var. Sizce lüks sektörü bundan payını nasıl alıyor?
Biz her zamanki gibi büyümeye odaklanıyoruz, ama önceki sorunuzla bağlantı kurarsak sorumlusu olduğum bölgelerin kültürlerinde politik, ekonomi ve iklime bağlı zorluklarının önde geldiğini söyleyebilirim. Bu bölgelerde günlük hayat zorluklarla dolu, hatta zorluklar günlük hayatın bir parçası. Böyle olduğunda da dünyadaki kriz bu bölge insanlarını Avrupa ya da ABD gibi günlük hayatın zorluklarla dolu olmadığı yerler kadar etkilemiyor.
Kalem ve kâğıdın geçmişe ait olduğu düşünülür. Montblanc ise bunun doğru bir yargı olmadığını kanıtlarcasına akıllı defterler ve saatler üretiyor. Siz bu geçmiş- gelecek ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
İki yıl önce Augmented Paper'ı duyurduk. Bu defter hem geçmişe hem geleceğe ait; yazdıklarınız doğrudan telefonunuza ya da tabletinize aktarılıyor. Seri çok başarılı oldu, özellikle de Türkiye'de. Çünkü buradaki nüfusun yarısı 45 yaşın altında; biz de onları yakalamayı bilmeliyiz. Ama öte yandan da unutmayalım; zanaatkârlığa her zaman ihtiyaç duyulacak. Yazmak bir sanattır ve sanat hem geçmiş hem bugün hem de gelecek demektir.
Size göre neden mekanik saat ve dolmakalemi tercih etmeliyiz?
Dijital ve analog arasında birini tercih etmeliyiz diyemeyiz, ancak mekanik saat ve dolmakalem zanaatkârlık demektir. Örneğin Küçük Prens kaleminin ardında yüz yıla yaklaşan bir emek görürsünüz; saatlerin üretildiği atölyenin ardında ise 160 yıllık bir birikim var.
Bir haftanız nasıl geçer?
Her iş günü birbirinden farklı; vaktimin yüzde 80'ini seyahat ederek geçiriyorum. Tek belirli olan günler, hafta sonları. Hafta sonlarımı ailemle geçirmeye dikkat ederim. Hayatımdaki dengeyi sağlayabilmem için ailemle geçirdiğim vakit çok önemli.