Onunla Başa Çıkılmaz - Johan Cruyff

Flaş haber: “Sarı Fare”, ülkesine döndü! Johan Cruyff, eski takımı Ajax’ın yönetimini ele geçirdi. Dünya medyası, başta Guardian; hatta Wall Street Journal gibi bir ekonomi gazetesi bile total futbola gönderme yaparak, Cruyff’un Amsterdam’a dönüşünü “Total Devrim” başlıklarıyla duyurdu. Evet, bu bir devrimdi; daha doğrusu, bir darbeydi! Ünlü futbol adamı, Ajax’ın başkanlık koltuğuna darbeyle oturuyor, kendi anayasasını yazıyordu...

Giriş Tarihi: 23.03.2012 13:51 Güncelleme Tarihi: 23.03.2012 14:07

Yazı GÖKHAN İLKER

Daha önce de benzer bir girişimi olmuştu; Johan Cruyff, 2008 yılında, Ajax'ın başkanı olmak için nabız yoklamış ve bir süre sonra da vizyon uyuşmazlığını öne sürerek, bu talebinden vazgeçmişti. Cruyff, 1996 yılından beri aktif teknik direktörlük yapmıyordu; fakat o, Barcelona'nın perde arkasındaki başkanı ve her zamanki "1" numarasıydı. Hatta eski başkan Joan Laporta, ona, "Onursal Başkan" unvanı bile vermişti. Hak etmiş miydi? Kulübe verdiği emekler göz önüne alındığında, kesinlikle hak etmişti. Ancak, yeni başkan Sandro Rosell, sanki böyle düşünmüyordu; zira ilk icraatlarından biri, Cruyff'un onursal başkanlığını sona erdirmek ve bu makamı ortadan kaldırmak oldu.

Johann Cruyff, en son 2009 yılında, mali destekçisinin Joan Laporta olduğu Katalunya Millî Takımı'nın başına geçti. Ama şaşaalı günleri göz önüne alındığında; yani gerçekte, oyun dışıydı. Gücünü kaybediyordu ve bir yılda, bu millî takımın başında çıkacağı iki ya da üç maç onu kesmezdi. O, tekrar kavganın içinde yer almak istiyordu. Ayrıca, Barcelona'nın yeni yönetimiyle köprüler atılmıştı. Geriye kalan tek seçenek, doğduğu ve 14 numaralı formayla efsane olduğu Amsterdam'a dönmek gibi görünüyordu. Ancak bu da, hemen bugünden yarına olacak bir iş değildi.

2008 yılında döndüğünde, Ajax'ın başında çok sevdiği bir isim olan Marco Van Basten'in bulunması da işini zorlaştıran etkenlerden biriydi. Kafasındaki plan, Barcelona'da yarattığı altyapı sistemini Ajax'da tekrar hayata geçirmekti. Zira kulüp, altyapıdan futbolcu çıkarma konusunda eski kadar başarılı değildi. Hollanda futboluna yön veren ve dünyaya dağılan Ajaxlı futbolcular efsaneydi ama artık neredeyse hepsi, futbolu bırakmıştı. Altyapının şahı sayılan De Toekomst Akademisi ise, son yıllarda, futbol dünyasına Rafael Van Der Vaart ve Wesley Sneijder dışında başka yetenek kazandıramamıştı.

Âdeta nakış gibi işlenmiş, planlı bir operasyon başlattı. Önce, daha işin başına geçmeden, yönetimini oluşturdu; kendisine büyük ağabey gözüyle bakan eski futbolcuları, Denis Bergkamp ve Wim Jonk'u yanına aldı. Bu isimlere, neler yapacağını anlattı ve ekibin rollerini dağıttı. "Cruyff Operasyonu", 2010 yılının Eylül ayında start aldı. İlk icraatı, kulüp yönetimini ve takımın başındaki Martin Jol'u, yazdığı yazılarda yermek ve beceriksizlikle suçlamaktı. En beğenilen blog'lardan biri olan Flying Dutchman'dan aktaralım; Johan Cruyff, o günlerde, Hollanda'nın en yüksek tirajlı gazetesi De Telegraaf'taki köşesinde şöyle yazmıştı: "Futbolcular, birbirlerine arka arkaya üç pas vermekten aciz. Kulübün her yerinde trajedi var; finanstan, eğitime, scout çalışmalarından transfere ve sahadaki futbola kadar. Real Madrid maçındaki futboldan utandım."

Johan Cruyff'un eleştirileri, yalpalayan takım ve Martin Jol üstündeki baskıyı da en üst noktaya çıkardı. Gerçi Jol, "Feyenoord'un ikonu Coen Moulijn'in kendi kulübünü böyle küçük düşürdüğüne hiç rastlamadım." diyerek görüntüyü kurtarmaya çalışıyordu ama bu, yeterli değildi. Çünkü Cruyff ve ekibi boş durmuyor, her ortamda eleştirilerini yüksek perdeden dile getiriyordu. Baskı, sonuç verdi. Nasıl vermesin ki? O, hâlâ Ajax için en önemli isimlerden biriydi; hatta Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk'a göre, Hollanda'nın tüm zamanlardaki en büyük ikonuydu. Kendisinden önce dibe vuran Ajax'ta, oyuncu olarak toplamda 11 yıl oynamış; 11 lig, beş Hollanda Kupası, üç Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ve iki UEFA Süper Kupası kazanmıştı. Daha sonra, üç yıllık teknik direktörlük macerasında da Amsterdam'a iki Hollanda Kupası ve bir UEFA Kupa Galipleri Kupası'nı getirmişti. 2009 yılının Mayıs ayında, Ajax'la üç yıllığına anlaşan Martin Jol ve ekibi, 2010 yılının Aralık ayında istifa etti. Oysa Jol, son yıllarda başarısız grafik çizen Ajax'ı lig ikincisi yapmış ve Hollanda Kupası (KNVB)'nı kaldırmayı başarmıştı.

Martin Jol; Ajax'ın evinde 1-1 berabere kaldığı NEC maçından sonra, gece vakti, Ajax Genel Başkanı Rik van den Boog tarafından çağrıldı. Gece boyu süren ve sabaha karşı biten uzun görüşme sonrasında günah keçisi seçilen Jol, Johan Cruyff'a dokundurarak, "Bizlerden beklenenleri yerine getirememenin üzüntüsünü yaşıyorum. Son haftalarda kulübe karşı yapılan acımasız ve sert eleştiriler herkesi olumsuz etkilediği gibi, beni ve futbolcularımı da olumsuz olarak etkilemiştir. Milan maçı öncesinde böyle bir karar almam gerekiyordu. Umarım istifam, futbolcular için az da olsa motivasyon olur. Böyle güzel ve büyük bir kulüpten kalbim sızlayarak ayrılıyorum." dedi. Takımın başına, Cruyff'a yakınlığıyla bilinen Frank De Boer getirildi. Yardımcısı da, gollerinden tanıdığımız Dany Blind oldu. Takım, yükselişteydi. Cruyff da bu süreci daha sessiz geçiriyordu. Ancak, takımın UEFA Avrupa Ligi'nde Spartak Moskova'ya iki maçta da mağlup olarak elenmesi, Cruyff'un yine sahneye çıkmasına neden oldu. Jol'un gidişine benzer bir zamanlamayla, takım, Ado Den Haag'a 3-2 yenildiğinde de startı verdi. Zaten bir süre önce, "Sarı Fare", takımın danışma kuruluna girerek önemli bir pozisyon elde etmişti. Ancak asıl hamleyi; Mart ayı sonunda, Amsterdam Arena'da, yanına kurmaylarını alarak yaptı. Ajax'ın muhteşem stadında, "Komiserler Kurulu"nun önüne çıkan Johann Cruyff; kurula, Denis Bergkamp ile Wim Jonk'un hazırladığı ve başlığı "Organize Kaosa ve Başarıya Yolculuk" olan 23 sayfalık bir rapor sundu.

Raporda, yedi yıldır şampiyon olamayan ve altyapısı çökmüş Ajax'ın nasıl yenilenmesi gerektiği anlatılıyordu. Ancak toplantı, çok sert geçti. Şimdiye kadar, 1974 finali hariç gergin ortamlardan hep kazançlı çıkan Johan Cruyff ve ekibi, bilerek toplantıyı provoke etti. Yine Flying Dutcman'dan aktarırsak; Cruyff, yönetim kuruluna, toplantıda şu sözleri söyledi: "Ya bizim dediğimizi yaparsınız ya da defolup gidersiniz. Eğer istediklerimizi yapmazsanız, başınız derde girer. Danny Blind ve Akademi Yöneticisi Jan olde Riekerink'i ya Almere City'e ya da Ajax Cape Town'a gönderin. Akademideki tüm teknik sorumluları kovun ve tüm sağlık ekibini değiştirin!" Yönetim kurulu, şok olmuştu. Ancak Cruyff'un taraftar ve kulübün diğer kademeleri üstünde ne kadar etkili olduğunu biliyorlardı. "Sarı Fare" işi büyütmüş ve Ajax'da karar verme yetkisini elinde tutan herkesin kellesini istemişti. Hedefinde; kendini onun adamı sanan Dany Blind, yönetim kurulu başkanı Uri Coronel, CEO Rick Van Den Boog ile altyapının başındaki Jan Olde Riekerink vardı. İşin enteresanı, Denis Bergkamp, kulübe Marco Van Basten zamanında girmiş ve kellesi istenilen bu isimlerle; özellikle de Riekerink ve yardımcısı Heini Otto ile birlikte çalışmıştı. Hollanda basınının Bergkamp'a yakıştırması, daha o gün belli oldu: "Cruyff'un ajanı!"

Cruyff; toplantıdan çıktıktan sonra, kendinden emin tavırlarla, gazetecilerle kısa bir süre sohbet etti. Sohbette, Ajax'da iyi giden hiç bir şey olmadığını, kulübün içler acısı bir hâlde olduğunu söyledi ve Jonk ile Bergkamp'ı göstererek, "Bu iki genç adam; sessiz, sakin ve iyi aile çocuğudur ama ben biraz daha az sakinim." dedi. Cruyff, basın aracılığıyla gözdağını da vermişti.

Ertesi sabah gazeteleri okuyan Dany Blind, kendisine emek veren adamın bu sözleri karşısında şok geçirdiğini açıkladı. Frank de Boer, "Blind işini iyi yapıyor." diyerek, durumu kotarmaya çalıştı. Jan Olde Riekerink ise, sessiz kalmayı tercih etti. Ajax CEO'su Rik van der Boog, kulübün resmî İnternet sitesine verdiği demeçte, "Bergkamp ve Jonk gibi eski oyuncularımızın tecrübe ve bilgilerinden yararlanarak, tavsiyelerini dikkate alıyoruz. Ancak, bir şeyi açıklığa kavuşturmalıyız; bir kulüp yönetiyoruz ve bu işler, bu kadar kolay olmuyor." diyerek, sert bir çıkış yaptı. Johan Cruyff'un cevabı, daha da sertti: "Yönetimdekilerin futboldan anladığı yok; koltuklarını sağlama almak için, istedikleri her şeyi yapabilirler. Kolay olmayacak ama bütün yöneticilerin değişmesi gerekiyor." Ancak asıl darbeyi, artık kulübü elinde tutamadığını gören yönetim kurulu başkanı Uri Coronel yemişti. Coronel, toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, "Eğer karşınızda Cruyff varsa, durmanız imkânsızdır. Cruyff, bizi, 'Ya gidersiniz ya da ben sizi göndermesini bilirim.' diyerek tehdit etti. Bize her şeyi bir emir olarak söyledi; tavsiye olarak değil. Biz de istifa etme kararı aldık. Cruyff, Amsterdam'da, neredeyse bir yarı Tanrı pozisyonunda. Onun dışında herhangi birinin fikir yürütmesi, çok zor." diyerek istifasını açıkladı. Ortalık toz dumandı. Coronel'le birlikte, dört üye daha istifa etmişti.

Johan Cruyff'un hedefindeki diğer grup ise, Ajax'ın sağlık ekibiydi. Ekibin en etkili üyesi, daha önce Cruyff'un kendisinden hiç hazzetmediği Louis Van Gaal ile AZ Alkmar'da çalışan Dr. Edwin Goedhart'tı. Sonuç olarak, sağlık ekibi gitti. Ajax Yönetim Kurulu Başkanı Uri Coronel de gidenler kervanına katıldı. Dany Blind, şimdilik, Frank De Boer'in desteğiyle yerini koruyor. Ancak Blind'in iPod'unda, şu aralar en çok çalan parçanın "Sepet Havası" olduğu söyleniyor. Blind'in yerine gelecek kişi olarak, Denis Bergkamp ve Wim Jonk'un isimleri öne çıkıyor. Bu arada, geçen yılın 15 Haziran'ında, bir isim daha kulüple yollarını ayırdı; 11 yıldır Ajax'a hizmet eden 48 yaşındaki altyapı koordinatörü Jan Olde Riekerink de, gidenler arasındaki yerini aldı. Riekerink'in gidişi, Ajax'ın İnternet sitesinde, kısacık bir duyurudan ibaretti.

Johan Cruyff, 2010 yılının Haziran ayında yeni bir hamle yaparak, darbe günlerinin devam ettiğini gösterdi. Başkanlık ve teknik direktörlük gibi sorumluluk alınması gereken görevlere talip olmayan "Sarı Fare"; bu sefer, Ajax Yönetim Kurulu'nu ele geçirdi. Yönetimden istifa eden başkan ve üyeler yerine Cruyff'un önerdiği isimler, şu şekildeydi: ABN Amro Group Yöneticisi Steven Ten Have, Paul Römer ve Marjan Olfers. Burada da işlerin kontrolünden çıkmaması için, eski günlerden bir ismi; yani yine Denis Bergkamp gibi bir ajanı içeri soktu. Cruyff'a bağlılığıyla tanınan Edgar Davids, yönetim kuruluna giren son isimdi. Zira geçen yıl İngiltere'de, Crystal Palace'ta top koşturan Davids; bir anda kendini, kulüp yönetimi ve iş adamlarının arasında bulmuştu.

Şampiyonluk kutlamalarında çekilen fotoğraflarda, yukarıdan bakan büyük ağabey edasıyla sırıtan 65 yaşındaki Johan Cruyff, şimdilik mutlu; zira o, şimdilerde, yaptığı darbeyle çıkan savaşı kazanmış muzaffer komutan edalarıyla pozlar veriyor. Güç kaybetmelerine rağmen şampiyon olduklarını belirten son açıklamasıyla da, savaşta kendisiyle çarpışan kurmaylarını kutsadı, "Sarı Fare": "Bu, çok iyi bir başlangıç oldu. Bu şampiyonluğun, yeni bir başlangıç yapan takımı çok iyi yönde etkileyeceğini düşünüyorum. 2010 yılının Aralık ayında göreve gelen Frank de Boer'in de şampiyonluktaki payı çok büyük. Biz, şampiyonluğu, Luis Suarez gibi çok önemli bir golcüyü kaybetmenin üstesinden gelerek kazandık. Şu an, şampiyonluğu kutlamalıyız. Gelecek sezonun planlamasını daha sonra yapacağız. Bundan sonraki hedefimiz, Şampiyonlar Ligi'nde de başarılı olmak." Ajax şu anda, yaklaşık 10 yıl önceki Barcelona gibi, Cruyff'un eline geçirdiği yeni kalesi. Ve bu kale, şimdilik, yeni fetihlere kapalı görünüyor...

BİZE ULAŞIN