Stefano Pilati

Meslek seçme yaşına geldiğinde mimar olmayı düşünüyordu. Ancak ailesindeki stil sahibi kadınlar ve dönemin moda rüzgarı aklını çelmiş olacak ki, moda sektörüne girmeye karar verdi.

Pilati, İtalyan Cerruti markasında staja başladığında 18 yaşındaydı ve daha o zaman, geleceğinin bu sektörde olduğunun bilincine varmıştı. Bu nedenle üretimden tasarıma, pazarlamadan satışa kadar sektörü en kapsamlı şekilde anlamak için tecrübeler biriktirmeye karar verdi.
İlk işi bir kadife kumaş üreticisindeydi. Tedarikçisi olduğu Giorgio Armani onu, 1992 yılında, erkek hazır giyim bölümünde asistanı olarak işe aldı. Kumaş üzerine iyice uzmanlaştığı 18 aylık çalışma dönemi sürecinde Pilati, Prada'nın dikkatini çekti ve o sıralar grup bünyesindeki Miu Miu ve Jil Sander gibi markalar da dahil olmak üzere Miuccia Prada ile birlikte çalışmaya başladı.
2000 yılında efsanevi modaevi Yves Saint Laurent'e katıldığında Tom Ford ile yakın temasta çalıştı ve 2004 yılında markanın kreatif direktörü oldu. Çocukluğunda mimar olmak isteyen, sonradan tasarımcı olmayı tercih eden Pilati, markanın o dönem başında olan mimar Tom Ford'un yerine gelerek, Yves Saint Laurent'in buram buram seks ve çıplaklıkla yoğurulan dönemini zarafet ve modernlikle fethetti. Böylece modaevine, aslında şık 'Parizyen' kadınların beklediği güzel, rahat ve modern çizgide koleksiyonlar getirmiş oldu.
Markada geçirdiği uzun yıllar sonrasında, 2012 yılında ayrılma kararını duyduğumuzda hepimiz şaşırmıştık. Aylar sonra Ermenegildo Zegna ve grubun bir diğer markası olan Agnona'nın kreatif direktörü olduğunu öğrendiğimizde şaşkınlığımız yerini meraka bıraktı.
Yıllarca Yves Saint Laurent'de özellikle kadınlar için efsane bir isme dönüşen Pilati'nin, bu kez gelenekselliğiyle bilinen, ilk kez bir tasarımcıyla işbirliğine giden ve tamamen erkek tasarımları sunan bir markada neler yapacağını merakla beklemeye başladık.
Bugün, Ermenegildo Zegna, Tivero'daki fabrikasında, tüm dünyada bilinen en iyi kumaşları üretmeye devam ediyor. Bu uzmanlığı ve dünya çapındaki yüzlerce mağazasıyla marka, gardırobunda şık, İtalyan takım elbiselerine yer açmak isteyen beylere ulaşıyor. Peki, lokomotif ürünü en üst kalitede kumaşlardan üretilen takım elbiseler olan bir markaya, moda denince akla gelen birkaç tasarımcıdan biri olan Pilati nasıl bir dokunuşta bulunacaktı? Bu hassas dengeyi nasıl sağlayacaktı?
Merakımızı gidermemiz uzun sürmedi; geçtiğimiz Haziran ayında Stefano Pilati'nin Ermenegildo Zegna için hazırladığı ilk koleksiyonunu Milano Moda Haftası kapsamında görünce tüm merakımız yerini heyecan ve coşkuya bıraktı.
Pilati'nin, 2014 İlkbahar-Yaz'ında hazırladığı 'Ermenegildo Zegna Couture' adlı koleksiyonunda, 'takım elbiseyi kırdığını' gördük. Koleksiyonun lokomotif parçalarından biri 'broken suit' (kırık takım elbise), aynı ipten farklı şekilde dokunmuşkumaşlardan ceket-pantolon takımlar olarak tanımlanıyor. Yani düz bir ceketin aynı iplikten dokunmuş, kendinden desenli jakarlı bir pantolon ya da kırçıllı bir yün ceketin altına yine aynı renk ve dokuda ipten dokunmuş daha sık ve kareli pantolon... Tüm bunlar, klasik takım elbiseden sıkılan, farklılık arayan ve fark edilmeyi seven ince zevkli beyleri tam 12'den vuruyor.
Koleksiyona genel olarak 'layering', yani 'üst üste giyinmek' ve 'görünür olmak' fikirleri hakim. Gömlek içine giyilen en üst kalitede Sea Island pamuğundan üretilen incecik, aşırı uzun kollu triko kazaklar, kol kısımları yukarı doğru katlanarak spor bir görünüş katarken, gün içinde gömlek ve kravattan kurtulup yalnızca triko kazak ve bir ceketle daha spor görünme imkânı veriyor. Trençkotlar düğmesiz şekilde iç kısımdan kemerlerle tutturulurken kısa nubuk ceketler tek düğmeyle bu üst üste giyimi gözlerden gizlemekten kaçınıyor.
Koleksiyonun bir diğer can alıcı noktası 'saat 18.00'den sonra giyim' teması. Kabul edelim ki, işten sonraki davetlere katılırken tereddüt ediyoruz. İdeal olanı eve uğrayıp başka bir kıyafetle devam etmek; ama pratik olmayı da elden bırakmamak lazım. Nitekim gün içinde kadınlar kadar sık kıyafet değiştiremeyebiliriz. Smokinle katılmanın aşırıya kaçacağını bildiğimiz; günlük takım elbiseyle de biraz spor kalmaktan çekindiğimiz akşam etkinlikleri için Pilati kendine has bir çözüm getiriyor: Gündüzden geceye köprü oluşturan, genel olarak smokin görüntüsü veren kumaşlardan tasarlanan, üretiminde saten kullanılmayan, kumaş kaplı düğmeleriyle daha şık bir görüntü veren kokteyl ceketler ve takım elbiseler.
'Saat 18.00'den sonra takım elbiseler, klasik beyaz gömlek yerine genelde pike detaylı polo tişörtler ya da incecik triko kazaklarla tamamlanıyor. Ceketler ise kumaş düğmeler yanında, düz ipek astar, yuvarlak ikonik kol manşetleri ve iç puro cebi gibi detaylarla kalpleri fethediyor.
Aksesuarlarda ipek-pamuk fuların yeniden erkek giyiminde yer bulması söz konusu. Ceket yakalarında kimonoya selam verecek şekilde, bağlanmadan, çapraz şekilde kullanılan desenli fularlar, hırka içlerinde yer yer gömleği bile tahtından ederek tek kullanılıyor.
Defilede gördüğümüz, Stefano Pilati tarafından tasarlanan 'Ermenegildo Zegna Couture' koleksiyonunu İstinye Park mağazasında özel bir etkinlikte incelediğimde, geleneksel takım elbiseleriyle nam salan, kaliteli kumaşla özdeşleşen bir markanın, geleneğini bozmadan, doğru tasarımcıyla erkek giyimine nasıl yenilikler kazandırabildiğini, moda ve trendlere yön veren parçalar barındırabildiğini bir kez daha anladım. Pilati'nin tasarım dehası, markanın üretim ekspertiziyle birleşince en klasik giyinenin bile nasıl farklı detayda parçalara sahip olmayı isteyeceğini ve bunun keyfi ni yaşayacağını düşünmeden edemedim.

1980'lerde modayla ilk temas kurduğu zamanlarda Stefano Pilati, belki de bir gün en şık Parizyen kadınları giydirmek, en özel davetlerdeki şıklık yarışında telaffuz edilmeyen, bakışlardan geçen bir isim olmak üzere yola çıkmıştı. Ancak yıllar sonra geleneklerinden yükselen, kaliteyle müsemma bir erkek markası için takım elbiselerde farklılık yaratmak gibi daha da zorlu bir göreve geleceğini tahmin ediyor muydu bilinmez. Her ne olursa olsun, Pilati'nin Ermenegildo Zegna için hazırladığı koleksiyonlarda konseptinden koleksiyon fi krine, kalıplarından çizgisine her şey, bir markayla bu kadar örtüşebilir, onu bu denli centilmence modada ileri götürebilirdi.

Esquire Dergisi'nin Mayıs 2014 sayısından alınmıştır.


Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.