Sürdürülebilir Moda 2.0
2020 yepyeni başlangıçların simgesi olarak bembeyaz bir sayfa gibi önümüzde açılmış duruyor. Şimdi bazı alışkanlıkları temize çekme dönemi. Sürdürülebilirlik konusu 2010’lu yıllarda sınıfın popüler kızı gibiydi. Hakkında çok konuşuldu ama pek de kendisine ulaşılamadı. Fakat şimdi yepyeni bir dönem başlıyor. Sürdürülebilirlik 2.0 ile artık konuşma değil, harekete geçme zamanı geldi. Aksiyon almak için gün bugündür!
Yazı Çağla Bingöl
Outdoor yaşam tarzının fenomen markası Patagonia, 2011 yılında ürünlerinin üzerine "Bu ceketi almayın" etiketlerini eklemişti. Yani eğer ceketiniz varsa ve bir tane daha cekete ihtiyacınız yoksa almayın diyordu. Aslında alt mesajı "Daha az alın ama daha iyi alın". Bu protest aktivite sonrası sürpriz bir şekilde o sezonun ürün satışlarını yüzde 30 artırdı. Sonra bu dikkat çekici sloganı birçok altı dolu proje ile desteklemeye başlayan marka, son dönemde Trump karşıtlığını da repertuarına ekleyerek dünyanın sürdürülebilirlik sahnesindeki en kıymetli markalarından biri haline geldi.
Patagonia markasının 2011 yılında hazırladığı protest reklam kampanyası
Fakat bu hayatta her şey üstteki marka örneğindeki kadar güllük gülistanlık değil. Çünkü içine bizi de çeken bir açmaz var. Bir taraftan sürdürülebilirlik hedefi çok hoşumuza gidiyor, bir taraftan trendleri takip etmek istiyoruz ve onlar baş döndüren bir hızda değişiyor. Ayrıca kendimizi ifade ettiğimiz sosyal medya denen bir mecra var. Artık çoğumuz bir etkinliğe katılırken giydiğimiz kıyafeti, "Daha önce bu kıyafetle Instagram'da post yayınlamış mıydım?" diye değerlendiriyoruz. Greta Thunberg'in hepimizi utandıran konuşmasını duyunca onu alkışlamak da istiyoruz, sevdiğimiz bir markadan yeni koleksiyon hakkında e-posta alınca parmaklarımız "sepete ekle"ye kliklemeden de duramıyor. Mesela Louis Vuitton erkek koleksiyonlarının yeni tasarımcısı Virgil Abloh'nun çizgisini beğeniyor musunuz? Sizce de markaya yeni bir soluk getirmedi mi? Peki, aynı zamanda küresel ısınmanın yadsınamaz bir gerçek olduğunu savunuyor musunuz? Şimdi bu ikisinin ne alakası var demeyin. LVMH bir yandan çevre koruma ve sürdürülebilir üretim adına birçok adım atarken, bir taraftan tam bir küresel ısınma inkarcısı olan Amerikan Başkanı Trump ile el ele, kol kola Teksas'ta deri fabrikası açıyor. Peki, bu adım sizi markadan soğutuyor mu? Dediğimiz gibi bazen konular siyah ve beyaz olarak ayrılmak yerine daha çok gri alanda kalıyor.
Sürdürülebilirlik akımı belki de en çok genç nesil ve sokak giyim üzerinden ilerliyor
Nedir Sahi Bu Sürdürülebilirlik?
Kısaca anlatmak gerekirse; ekonomik, ekolojik ve etik anlamda bilinçli üretim ve tüketim zihniyeti. Ayrıca bizden sonra gelecek nesilleri de düşünerek geriye iyi bir dünya bırakma hedefi. Yani salt bir çevrecilik anlayışının çok daha kapsamlısı sürdürülebilirlik. Doğaya saygının yanına insana saygıyı da katan... Tabii, konu moda ve tekstil olunca durum oldukça karmaşıklaşıyor. Son olarak geçtiğimiz Ağustos ayında G7 zirvesinin de konularından biri modanın daha sürdürülebilir olması için atılması gereken adımlardı. Çünkü tekstil ve moda sektörü bugün çevre kirliliğine neden olan sanayiler arasında baştan 2. sırada geliyor. Bu nedenle tam 32 büyük marka ve moda grubu bir araya gelerek G7 zirvesi öncesi Kering Grubu'nun yönetim kurulu başkanı François-Henri Pinault öncülüğünde Fashion Pact'i kurdu. Bu firmalar arasında Chanel'den Ralph Lauren'e, H&M'den Inditex'e kadar irili ufaklı birçok isim yer alıyor. Hepsi önümüzdeki 3-5-10 yıllık hedeflerini belirlemiş durumdalar. Doğal hayatı korumaktan sera gazı salınımını azaltmaya, orman yüz ölçümünün artırılmasından karbon-nötr üretime geçilmesine birçok alanda çalışmalar yapacaklar ve tekstilin dünya üzerinde bıraktığı ayak izi ile insan hakları açısından çok kötü tabloların ortaya çıkmasına neden olan tedarik zincirlerine savaş açacaklar. Ya siz gardırobunuzu oluştururken sürdürülebilirlik adına neler yapabilirsiniz?
7 MADDEDE DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR STİL
1. Moda Transparanlık Endeksini Takibe Alın
Sürdürülebilirlik artık sadece hayali bir hedef ya da süslü bir kelime değil. Aynı zamanda izlenebilir bir şey. Bunu da Fashion Revolution ismindeki global organizasyon bizler adına yapıyor. 2017 yılında 100, 2018 yılında 150, 2019'da ise 200 beynelmilel markayı takibe alan organizasyon; onları çevresel politikalar, enerji kullanımı, atık yönetimi, hammadde kullanımı, taşeronlaşma, işçi hakları, sosyal sorumluluk bilinci, kadın hakları gibi sürdürülebilirliğin içine dahil olan birçok alanda dışarıya açık verileri üzerinden inceliyor ve işbirliğine hazır olanlardan yıllık olarak hazırladıkları formları doldurmalarını istiyor. Sonuçlarını da tek tek marka isimlerini vererek Moda Transparanlık Endeksi'nde yıl yıl yayınlıyor. Bu raporlara bakarak hangi marka en başarılı olmuş, hangisi sınıfta kalmış, hangisi önceki seneye göre ileri ya da geri gitmiş görebilirsiniz. Bu rapordan aldığınız bilgiler ışığında alışveriş rotanızı belirleyebilirsiniz. Türkiye'de ise bu alanda aktif olarak çalışan www.temizgiysi.org takip edebileceğiniz bir rehber.
2. Gardırop Hatalarınızdan Ders Çıkarın
Arada gardırobunuzun karşısına geçip giysi detoksu yapmaya karar veriyorsanız, nelere artık elinizin gitmediğini, hatta bir kere bile giymediğiniz şeyleri aklınıza not edin. Rengi mi size uygun değil, kalıbı mı hatalı ya da yanlış beden mi almışsınız? Belki de o kadar çok kravata ya da V yaka trikoya ihtiyacı olan bir hayat stiliniz yok. Bu değerlendirmelerden ders çıkararak bir dahaki alışverişinizi daha iyi yönlendirebilirsiniz. Çünkü unutmayın, üretim çılgınlığına neden olan, bizim tüketim çılgınlığımızdan başka bir şey değil.
3. Lokal Değerlere Sahip Çıkın
İyi bir takım elbisenin erkek gardırobu için ne kadar değerli bir yatırım parçası olduğu malum. Böyle bir takım elbiseyi hazır almak yerine şehrinizde bulunan iyi bir terziye, zevkinize göre bir kumaştan tam da kendi ölçülerinize uygun diktirebilirsiniz. Böylece hem yerel esnafı desteklemiş hem de bu gibi zanaatlerin sürdürülebilmesi için katkı sunmuş olursunuz. Kaliteli kumaştan, yıllarca giyilebilecek, iyi işçilikli, klasik bir takım elbise size dış
görünümün önemli olduğu iş yaşamında da başarı olarak dönecektir.
4. Ünlü Aktivistleri Takip Edin
Caryn Franklin, Safia Minney, Orsola de Castro ve Aja Barber bu isimlerden sadece bazıları. Siz de onları ve #whomademyclothes gibi hashtag'leri sosyal medya üzerinden takip ederek sürdürülebilirlik hakkında dünyadaki son gelişmelere dair fikir sahibi olabilirsiniz. Hatta bu konularda sesinizi duyurarak markaları daha fazla sorumluluk almaya yöneltebilirsiniz.
5. İkinci El Giyime Şans Verin
70'li yıllarda bohem bir yaşam trendi olarak daha çok hippiler tarafından tercih edilen ikinci el giyim bugün birçok lüks markanın içinde yer aldığı, büyümekte olan bir pazara dönüştü. Tüketim çılgınlığını biraz yavaşlatmak için ikinci el giyime şans verebilirsiniz. Ayrıca siz de artık giymek istemediğiniz (hani o gardırop detoksunda ortaya çıkan) ama oldukça yeni kıyafetlerinizi ikinci el satış yapan sitelerde nakite dönüştürebilirsiniz. Ne demişler, birinin eskisi diğerinin hazinesi.
6. Sürdürülebilir Koleksiyonları Tercih Edin
Artık sevdiğimiz birçok zincir markanın sürdürülebilir bilinçle üretilmiş kapsül koleksiyonları bulunuyor. Zara Join Life, Mango Committed, H&M Conscious koleksiyonları sürdürülebilir kumaşlarla hazırlanan zamansız stilleri ile gardırobunuzda klasikleşecek demirbaş parçalar sunuyorlar. Ayrıca
siz ne kadar çok sürdürülebilir koleksiyonlardan alışveriş ederseniz, o koleksiyonlar da markalar tarafından o derece genişletilir.
7. Sevdiğiniz Kıyafetlere İyi Bakın
Sevgi her zaman emek ister. Çok sevdiğiniz bir kazak çekerek kız arkadaşınıza yar olsun, denim pantolonunuz 80'lerin asit yıkanmış modasını andırsın, beyaz gömlekleriniz kısa süre içinde sanki çok görmüş geçirmiş gibi dursun istemiyorsanız, sevdiğiniz kıyafetlerin etiketlerinde belirtilen bakım kurallarını dikkate alın.