Uzayı da çöplüğe çevirdik

Evet, çevirdik. dünyamıza yaptıklarımız yetmeyince, sıra uzaya geldi. Eski ve faaliyette olmayan uydularla, bir astronotun düşürdüğü eldivenle, uzay araçlarından kopan türlü parçalarla bu sonsuz boşluğun âdeta canına okuduk; uzayda, kendi çapımızda bir çöplük yarattık...

Ursula K. Le Guin'in "Mülksüzler" romanını okumuş olanlarınız, hikâyeyi bilir. Ünlü yazarın, bundan tam 35 yıl önce kaleme aldığı romanda, "Anarres" ve "Urras" adında iki gezegenden söz edilir. Bu iki gezegenin,
politik ve ekolojik farklılıkları mevcuttur. Asıl gezegen olan ve dünyayı andıran "Urras", paranın hüküm sürdüğü büyük bir çöplüğü andırmaya başlayınca; anarşizmi benimseyen ve kendilerini "Odocu" olarak tanımlayan bir grup insan, yeni keşfedilen bir gezegen olan "Anarres"e yerleşerek, orada kolonilerini kurar. Bu gezegende yaşam zordur; ancak, "Urras"ı eski günlerine döndürmek de imkânsızdır.
Bizler de kendi "Urras"ımızı; yani Dünya'yı, dev bir çöplüğe dönüştürmek üzereyiz. Ozon tabakasını delmeyi, küresel ısınmayı hızlandırmayı, çevremizdeki ormanları yok etmeyi, zehirli atıklarımızı toprağa salmayı ve neslimizi tehlikeye atmayı başardık. Gezegenimize verdiğimiz zararı asgariye indirebilmek için; KYOTO (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi)'yu imzalamamız, doğa dostu üretim sistemlerine ve çevreye zarar vermeyen yakıt tüketimine geçmemiz gerekirken; başka gezegenlere yerleşme hayalleri kuruyoruz. ABD önderliğinde, uzaya gönderilen dev teleskoplar, yaşamaya olanak tanıyacak başka bir galaksinin izini sürerken; araştırma robotları, Mars'ın yüzeyinden toprak örnekleri alıyor. Ancak, bu planlarda, gezegenimizin çevresini de çöplüğe çevirdiğimiz gerçeği hep atlanıyor. Üstelik Dünya'nın çevresindeki çöpler, uzayın yapısından dolayı, korkutucu bir şekilde etrafta dolanıyor. Burada, saatte 30 bin ila 50 bin km hızla yol alan; önüne çıkan her şeyi parçalamaya hazır, çöplerden bahsediyoruz. Aralarında; başıboş dolaşan, kullanılmayan uydulardan astronotların uzayda düşürdüğü eldivenlere; bakır iğnelerden artık metal parçalarına kadar her türlü uzay çöpü bulunuyor. NASA (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) ve ESA (Avrupa Uzay Ajansı)'nın en büyük korkusu; uzayda başıboş bir hâlde, süratle dolaşan bu çöplerin, çarpışarak, Hubble Teleskop'una ya da uzaya kurulan Uzay Araştırmaları Üssü'ne zarar vermesiydi. Korkulan 10 Şubat'ta gerçekleşti: ABD'li telekomünikasyon fi rması Iridyum'un haberleşme uydusuyla, Rusya'nın artık kullanılmayan askerî istihbarat uydusu "Cosmos 2251", saatte 28 bin km hızla çarpıştı; hem de Uzay Araştırmaları Üssü'nden ve Hubble'dan sadece 75 km ötede! Bu çarpışma neticesinde, uzay çöplüğü, yepyeni parçalara kavuştu. Şimdi bu parçaların, başka bir uzay aracına ya da uyduya çarpmasından endişe ediliyor; çünkü uzayda o hızla giden bir bezelye tanesi bile, çarptığı araca ciddi ölçüde zarar verebiliyor.

Bugüne kadar, uzaya tam 6.000 uydu fırlatıldı. Bunlardan 400'ü, uzayın derinliklerinde salınırken; kalanların 2.600 tanesi, çürüğe çıkmış vaziyette, tepemizde dolanıyor. Uzaya gönderilen ilk uydu olan "Sputnik 1", Ruslar tarafından, 1957 yılında yörüngeye yerleştirildi. Sovyetler Birliği ve ABD'nin içine girdiği uzay yarışında, Sovyetler Birliği'ni bir adım öne geçiren bu hamle, ABD tarafından, kısa sürede karşılık gördü; 1958 yılında, "Score" adlı ilk iletişim uydusu, uzaya yerleştirildi. İki ülke, uzaya sürekli uydular gönderiyor, birbirini geçmek için yarışıyordu; pek çok uzay aracı ve uydu, Dünya'nın yörüngesinde gezinmeye, işte bu yarışın bir neticesi olarak başladı. Bu uydulara, askerî haberleşme ve telekomünikasyon için kullanılan diğer uydular da eklenince; dünyadan 400 km ila 800 km yukarıda, pek çok farklı obje dolaşmaya başladı.

Bu çöplük ortamının hazırlanmasında, ABD'nin rolü büyüktü. Küresel ısınma karşıtı derneklerin ve bilim adamlarının araştırmalarına göre, atmosfere zehirli gaz salan ülkelerin başında gelen ABD; Sovyetler Birliği ile yarışa girerek uzayı gereksiz uydularla doldurdu ve hatta Sovyetler Birliği'nin uzay çalışmalarına karşı güvenlik önlemi almak için, uzaya milyarlarca bakır iğne saçtı. Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler Birliği ile sıkı bir rekabet içine giren ABD, askerî istihbaratını güvence altına almak için son derece ilginç bir yol izledi. O dönem, haberleşme araçlarının birbiri ile iletişimi iki yoldan sağlanıyordu; bu yollardan biri, okyanusun altından geçen haberleşme kablolarını kullanmak, diğeri ise radyo dalgalarını iyonosfer tabakasına göndermekti. ABD'liler; Sovyetler Birliği'nin, okyanusun altından geçen kabloları kesme ihtimaline karşılık, kendi iyonosfer tabakasını yaratmaya karar verdi. Çünkü doğal iyonosfer tabakasının dünyaya olan mesafesi, güneş fırtınalarının etkisiyle sürekli değişiyor ve bu da sağlıklı bir iletişim sağlanmasına engel oluyordu. 1961 yılında uygulamaya koyulan "West Ford" projesiyle, milyarlarca bakır iğne, ekvatorun ve kutupların üzerinden Dünya'nın yörüngesine bırakıldı. Böylece, bu bakır iğneler, yapay bir iyonosfer tabakası oluşturup askerî haberleşmeye yeni boyut getirdi. Zira ABD'nin, bu iğnelere olan ihtiyacı kısa süre sonra ortadan kalktı; çünkü artık uzay boşluğunu süsleyen uyduları vardı. Ancak, 1,5 mm uzunluğundaki bu iğneler; uzaya gönderilmesinin üzerinden neredeyse 50 yıl geçmesine ve bir işe yaramamasına rağmen, hâlâ atmosferde salınıyor.
Uzayın, çöplüğe çevrilmesine önayak olan ABD; "kullan at" zihniyetini, yeni bir gezegen ya da galaksi arama konusunda da gösteriyor; nasıl mı? ABD'nin uzay araştırmaları yapan kurumu NASA, uzayda hayat olup olmadığını uzun yıllardır araştırıyordu. Fiziki özellikleri itibariyle Dünya'yı andıran "Kızıl Gezegen" lakaplı Mars ise, en baştan beri, bu araştırmaların odak noktası olarak belirlenmişti. 1970'li yıllardan itibaren Mars'a gönderdiği uzay araçlarıyla gezegenin, canlıların yaşayabileceği bir ekosisteme sahip olup olmadığını sorgulayan NASA; 2003 yılında, "Spirit" ve "Opportunity", 2007 yılında "Phoenix" adındaki robot inceleme araçlarını Mars'a gönderdikten sonra istediği bilgilere ulaştı. Mars toprağının 4 m altında bile hayat yoktu. Mars hayalleri rafa kalkmıştı; ancak, NASA'nın yeni hedefi , başka galaksilerde, Dünya'ya benzeyen bir gezegen bulmaktı. Bu sebeple, Güneşe benzeyen yıldızları tespit eden ve bunların etrafında araştırmalarda bulunan "Kepler" adlı uzay teleskopu, 7 Mart'ta yörüngeye oturdu. 3,5 yıl boyunca galaksimizin "Cygnus Lyra" bölgesinde incelemelerde bulunacak olan bu aracın; bizlere yeni bir dünya bulması bekleniyor.
"Kepler Projesi"nin başarılı olup olamayacağı tartışılır. Kim bilir, belki de uzayda yaşayabileceğimiz başka bir gezegen ya da galaksi vardır; ancak oraya ulaşmak için, önce Dünya'nın etrafına saçtığımız
çöpleri geçmemiz gerekiyor. ESA'nın geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamaya göre, dünyanın yörüngesinde dönen, gözlemlenebilir 12 bin obje var. ESA'nın araştırmalarına bakacak olursak; bu objelerden 11.500'ü,
"alçak yörünge" olarak tabir edilen irtifada; yani dünyadan 800 km ila 1.500 km yukarıda, saatte 40 bin km'ye ulaşan hızlarda seyrediyor. Çoğu askerî, ticari ve haberleşme uydularından oluşan bu objelerin haricinde; dünyaya 35.786 km uzaklıkta seyreden büyük haberleşme uyduları var. NASA'nın verilerine göreyse, dünyanın yörüngesinde; 10 cm'den büyük, tam 17 bin cisim dolaşıyor. 1-2 cm çapındaki cisimlerin
sayısının 100 bin; milimetrik çöplerin sayısınınsa hesaplanamayacak kadar çok olduğu söyleniyor. NASA'nın yörüngeye girmeden infilak eden uydularının, uzay araçlarının ya da uzaya saçtığı mühimmatların, bu kirlilikteki rolü düşünüldüğünde; kurumun açıkladığı veriler, oldukça ironik görünüyor.
ABD'li astronotlar da, uzaya yeni çöpler eklemek konusunda son derece başarılı. Piers Sellers, 2006 yılında yaptığı bir uzay yürüyüşü sırasında, spatulasını; kaptan Heide Stefanyshyn-Piper, 2008 yılında yaptığı uzay yürüyüşünde, alet çantasını; Ed White, 1964 yılında eldivenini; Suni Williams, kamerasını düşürmüştü! Bu objelerin atmosfere girip yanması, belki de yüzyıllar sürecek. Ve bu süreçte, uzay boşluğunda son sürat salınan bu nesneler, tehlike yaratmaya devam edecek
Esquire Dergisi'nin Nisan 2009 sayısından alınmıştır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.