Gerçekliğin yeni hali
‘Matrix’ filmi sonrası popülerliğe kavuşan ‘Sanal Gerçeklik’ kavramı, yakın zamanda ortaya çıkan ‘Sanal Gerçeklik Gözlükleri’ ile insan yaşamında kendine yer edinmeye başladı. Zamanla günlük hayata daha fazla adapte olması beklenen teknolojinin yakın gelecekte eğitimden emlak sektörüne kadar oldukça geniş bir alanda değişime yol açması bekleniyor.
Yazı: Kaan SANCAR
Rüyalar nasıldır bilirsiniz. Vücudunuz yatağınızda dinlenirken farklı âlemleri gözler önüne serer bu olgu; bilinciniz ya da isteğiniz dışında olsa da, gerçekte var olmayan evrenleri tüm açılarıyla, sanki oradaymışsınız gibi deneyimlemenize olanak tanır. Çoğu zaman yaşanan olaylar o kadar gerçekçidir ki düştüğünüz çukurların ya da kavga ederken aldığınız darbelerin gerçek olmadığını ancak uyandığınızda fark edersiniz. Gözlerinizi açtığınızda da genellikle bir evrenden diğerine geçmiş gibi hissedersiniz. Ya da şöyle diyelim; bir gerçeklikten başka bir gerçekliğe... Tıpkı sanal gerçeklik gözlüğünü gözünden çıkaran birinin yaşadığı gibi.
Gerçek olmayan bir ortamı bilgisayar teknolojileri ve kullanılan sensörler aracılığıyla gerçekmiş gibi sunarak kullanıcılarına oradaymış hissiyatı veren sanal gerçeklik gözlüklerinden, diğer adı ile 'VR' gözlüklerinden tüm detaylarıyla bahsedeceğiz. Ama bu ürünlere geçmeden önce sanal gerçeklik kavramına da biraz değinmek gerek. Uzun zamandır sadece bilim kurgu filmlerine ait bir teknoloji olarak görülen sanal gerçeklik konsepti, her ne kadar yeni bir teknoloji olarak görülse de aslında oldukça eskiye dayanan temellere sahip. İlk defa 1957 yılında Morton Heilig'in Sensorama makinesiyle gerçek hayata adapte edilen sanal gerçeklik konsepti neredeyse 60 yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürüyor. İlk etapta sinema ve tiyatro izleyicilerinin sahnede canlandırılan olayları daha fazla hissedebilmelerine imkan tanımak amacıyla tasarlanan makine, sanal gerçekliği sağlamak için gerekli olan görüntü, ses ve koku sistemleriyle vücut sallama mekanizmalarına sahipti. Ancak yeterli finansal desteği bulamayan ürün seri üretime geçemedi. Yine Heilig'in birkaç yıl sonra 1960'larda tasarladığı bugünkü sanal gerçeklik gözlüklerinin atası sayılabilecek Telesphere isimli cihazın geleceği de Sensorama'dan pek farklı olmadı. Fakat 1980'lerde ortaya çıkan bilim kurgu furyası konsepte olan ilginin yeniden doğmasını sağladı ve gereken teknolojik gelişmelerin sağlanması ile birlikte son birkaç yıldır sanal gerçeklik konsepti sanal gerçeklik (VR) gözlükleri adı altında HTC, Oculus, Sony, Samsung ve Google gibi firmaların liderliğinde hayata bir konseptten ziyade bir ürün olarak girdi. Burada sorulması gereken soru ise şuydu: Bir gözlük bir insanın gerçeklik algısını nasıl değiştirebiliyor?
Sanal gerçeklik gözlüklerinin çalışma prensipleri ve kullandıkları mekanizmalar sunulan sanal gerçeklik seviyesine göre farklılık gösteriyor. Google Cardboard ve Samsung Gear VR gibi rakiplerine göre daha basit, mobil sanal gerçeklik sunan modellerden bahsedecek olursak ön kısmı kapaklı bir gözlük şeklinde tasarlanan cihazlar, içerisine yerleştirilen akıllı telefonların ekranı, sensörleri ve diğer bağlantı özelliklerini kullanarak kullanıcıya sanal gerçeklik deneyimi sunuyor. Bu modellerde kullanıcılar çoğunlukla sadece sunulan gerçekliği 360 derece izlemekle sınırlı kalıyor.
Üst segmentte yer alan cihazlar için ise durum oldukça farklı. HTC Vive, Oculus Rift ve Sony Playstation VR gibi cihazlar dâhili ekran bulundurmalarının yanı sıra yine sahip oldukları sensör, kamera ve diğer teknolojilerle sanal gerçekliği çok daha üstün bir şekilde kullanıcılarıyla buluşturuyor. Bir bilgisayar ya da oyun konsoluna kablolar vasıtasıyla bağlanan gözlükler, kafa hareketlerinin yanı sıra kumandaları ya da kullanılan aksesuarlar sayesinde elle yapılan hareketleri de algılıyor. HTC Vive burada işi bir adım öteye taşıyarak oda içerisine yerleştirilen kablosuz istasyonları sayesinde tüm bunların yanında oda yapısını ve kişinin odadaki konumunu algılayıp kişinin yansıtılan gerçekliğin içerisinde hareket edebilmesine olanak tanıyor. Böylece kullanıcılar mobil VR cihazlarının sağlayamadığı sanal dünyaya gerçek anlamda dâhil olma fırsatını buluyor.
Tüm bu özellikler çoğu kişi için oldukça karmaşık ve yaşadığımız zamanın çok ötesine ait bir teknoloji gibi görülse de yakın gelecekte cihazlara eklenecek özellikler ile VR teknolojisi daha da gelişecek. Bu bağlamda, VR'ın geleceğini şekillendirmesi beklenen Intel RealSense teknolojisinden bahsetmek gerek. Yeni nesil VR cihazlarının dış sensörlere ihtiyaç duymadan derinliği algılamasını ve 3 boyutlu ortamları işlemesini sağlayacak olan bu teknoloji, sanal gerçeklik simulasyonlarında kullanıcıların bir düğmeye basmak ya da bir nesneyi kavramak için cihazların kumandaları ya da dış aksesuarlar yerine kendi ellerini kullanmalarına imkân tanıyacak.
RealSense'in yanı sıra VR gözlüklerin yakın zamanda tamamen kablosuz olması, göz hareketlerini algılayıp tepki vermesi ve herhangi bir bilgisayar, akıllı telefon ya da konsola ihtiyaç duymaksızın çalışan bağımsız bir ürün haline gelmesi de bekleniyor. Zihin kontrolüne dayalı VR deneyimi ise uzun süreli hedefler arasında. Kablosuz VR teknolojisi ve bağımsız VR'ın bu yıl içerisinde HTC tarafından tanıtılması bekleniyor. Göz tarama sistemine sahip olacak VR cihazı ise FOVE markası tarafından geliştiriliyor ve şu anda kitlesel fonlamanın sağlanmasını bekliyor. Peki, geleceği şekillendireceğini söylediğimiz bu teknoloji hayatımıza neler katacak? Gelecekte neler olacak?
Şimdiye kadar VR dendiğinde akla ilk gelen eğlence sektörü olsa da VR gözlüklerinin insan yaşamına tasarım, eğitim, turizm, psikoloji, alışveriş, emlak sektörü ve sosyal yaşam gibi birçok alanda yenilikler sunması bekleniyor. Teknolojinin ilerleyen yıllarda mimar ve tasarımcılara 3 boyutlu bina, otomobil ve elbise tasarımı yapabilme imkânı tanıması ön görülüyor. Bunun yanında bir emlakçıya gittiğinizde ofisten çıkmaya gerek kalmadan evleri dolaşabilme olanağı da VR'ın insanlığa katacağı yenilikler arasında olacak. Tıp öğrencilerinin ameliyat simülasyonları sayesinde zarar verme riski taşımadan pratik yapabilmeleri ve kişilerin sanal gerçeklik turizmi konsepti kapsamında en ünlü şehirleri evleri konforunda ziyaret edebilmesi de VR'ın hayata katacağı değişimler arasında gösterilebilir. Kısaca, VR teknolojisi insanlara daha konforlu, daha esnek ve daha hareketli bir yaşam sağlayacağını söyleyebiliriz. En azından sanal boyutta…
Denemeden olmazdı!
Sanal gerçeklik gözlükleri sektöründe en üst model olarak kabul edilen HTC Vive'ı sizler için denedik. HTC Türkiye ofisine gidişimizin epey maceralı olduğunu söylemek isterdim. Fakat oldukça sıradandı. Görsel Yönetmenimiz Samet (Günüç) ile trafiğe takıldık ve ufak çaplı bir koşuşturmanın ardından ofise ucu ucuna ulaştık. Klasik İstanbul! Bunun üzerine, oraya vardığımızda da sıradan bir sanal gerçeklik deneyimi yaşamayı bekliyorduk, açıkçası. Ama sonra Vive'ı taktık ve bir anda her şey değişti. Artık ne etrafımızda masalar ne üzerimizde bir çatı ne de ayaklarımızın altında bir halı vardı. Farklı bir boyuttaydık. Etrafımızda balıklar yüzüyordu ve biz deniz tabanında yürüyorduk. Ortam değişip kendimizi bir asansörde bulduğumuzda ise Vive'ın kumandaları hünerlerini göstermeye başladı. Çatı katına çıkmak için kumandayla en üstteki düğmeye bastım. Kapı açıldığında karşımda bir tahta duruyordu, altı ise boşluk. "Ne olacak ya, sanki gerçek!" dedi iç sesim bana, ben de iç sesimi dinleyip tahta üzerinde yürümeye başladım. Ne olduğunu anlayamadan da bir anda düşmeye başladım. Tahta üzerinde fazla ilerlemişim sanırım. Yere çakıldığım anda hasar aldığımı hissetmesem bile düşerken gördüğüm apartman pencereleri bana o düşüş hissiyatını vermeye yetti de arttı bile. Asansöre tekrar bindiğimde ise bu sefer elimde jet roketi vardı ve bina çatısına ulaştığımda artık düşmekte değil apartmanlar arasında uçmaktaydım. Gözlükleri çıkarıp gerçek dünyaya döndüğümüzde şunu söylemek gerek: HTC Vive'ın sunduğu sanal gerçeklik teknolojisi gerçekten başarılı. Grafiklerin gerçekçiliği geliştirilebilir fakat genel olarak sunulan görüntü, hareket algılamadaki kusursuzluk, yazılımdaki hatasız işleyiş ve Vive'ın gerçeklik algısını sunma konusundaki başarısı cihazın niçin sektörde lider olarak görüldüğünü ortaya koyuyor. Ergonomi bakımından geliştirilmesi gereken yönleri olsa da cihaza yakın zamanda eklenmesi beklenen kablosuz görüntü aktarım aparatı ile sorunun çözülmesi ve konforun arttırılması gündemde..