Atın Kolunuzdaki Saati Denize!
Tik Tak: Zamana Kaçamak Bir Bakış - Jay Griffiths, Ayrıntı Yay.
Kitabın girişinde başlayan ve okuru hırpalayan salvolar birinci bölümün son cümlesinde doruk noktasına varıyor: "Atın kolunuzdaki saati denize!" diyor yazarımız. Denize atılması söylenen saatin aslında bir saat değil, bir tahakküm zihniyetinin, bizi kendine esir eden yanlış bir zamanı ölçmek fikri olduğunu anlıyoruz.
Jay Griffiths bir şeyleri tamir etmenin bile bu hızlı hayat içinde zamana karşı bir protesto olduğunu düşünüyor: "Yeni nesneler, plastik veya sentetik olanlar, onarılamaz ve değişmez, eğilmez veya büyümez. Kırılır. Veya kırılmaz. Onların 'ikili' bir hayatı vardır ve ikili bir zamanda bulunurlar. Ya ölü ya canlıdırlar, arada bir yerde değil. Garip bir çekim vardır bu ikili hayata, çünkü uyumsuzluk eğilimi taşıyan doğal nesnelerin tersine modern tüketim ürünleri, düzene, çöpe atılabilirliğin aldatıcı düzenine meyillidir."
Yazar Batı'nın zaman algısı dışındaki ihtimalleri araştırıyor; insanlığın zamanı nasıl algıladığı ile ilgileniyor ve dünyayı dolaşarak edindiği bilgileri bize aktarıyor. Sonunda anlıyoruz ki, medeni olmadığı düşünülen kabileler zamanla Batı gibi maddi değil, doğaya yakın ve duygusal bir bağ kuruyor. Orada zaman; şimdi, geçmiş ve gelecek, bildiğimiz anlamını yitiriyor. Örneğin Burundi'de zaman sayılmak yerine tarif edilirmiş; diyelim biriyle karşılaştığınızda hava onun yüzünü göremeyeceğiniz kadar karanlık ise ve karşınızdakine kim olduğunu sormanız gerekiyorsa bu gecelere "senkimsin- gecesi" deniyormuş. Baffin Adası'ndaki Inuit halkı için "uvatiarru" kelimesi de hem "geçmişte, çok eskiden" hem de "ileride, çok sonra" anlamlarına geliyormuş.
Bu toplumlarda geçmiş geçip giden bir şey anlamına gelmeyebiliyor. Maorilere göre, geçmiş, önlerinde uzanır, böylece Maori yazar Witi Ihimaera'nın deyimiyle onlar, "Geleceğe doğru geri yürür, yüzleri geçmişe dönüktür."