Ezberçelenler: Geçen yüzyılda bildiklerimizi yerle bir eden isimler
Yazı Özge DİNÇ
İnsan toplulukları ezberlerine uygun yaşar. Böyle rahat eder, böyle yargılar ve böyle yaşayıp ölür. Normlara bu denli bağlı olan toplulukların ezberlerini bozan isimlere fazlasıyla düşkün olması ise nereden bakarsak bakalım, tuhaftır. Çünkü bu topluluklar, yanındaki sıra dışı kişiyi asla kabul etmeyecektir, oysa bu kişi ona bir 'ün' kadar uzaksa önceden reva gördüğü eziyetlerin hepsini unutacak ve her lafı açıldığında anmak üzere baş köşeye yerleştirecektir onu.
Ezberbozan isimler, önce toplumların rahatsız edici fi gürleri olur. Çünkü bildiğimizden farklı şeyler söylemektedirler, böylece rahatımızı bozar, koltuklarımızı bizi düşürecek kadar sarsarlar. Bu isimler, ancak bu karşı propagandaya sabreder ve fi kirlerinin altyapısını oluşturabilirlerse hak ettikleri yeri elde edebilir. Ki ezberbozan birinin fi kirlerinin çelişkili bir biçimde sonunda bir ezbere dönüşmeyeceği ne malumdur: Örneğin Freud'un zamanla bazı savlarının yanlışlanması bile onun fi kirlerini ezberleyenleri düşündürmez hale gelir. Yüz yıl boyunca unutulan Tesla hakkında yapılan daimi olumlu propaganda onun ne yaptığını hiç araştırma gereği duymayanlara bile her sohbette şunu dedirtir: "Aslında ampulü Edison bulmadı, Tesla'ya haksızlık etmişti." Yani ezberbozanlar, var olanı değiştirir ve sonunda yeni ezberler yaratır. Elbette yeni isimler gelinceye dek.
Pablo Picasso
Kimler ezberbozandır? Öncelikle bilmediklerimizi söyleyenler, ikincisi de bildiklerimizi değiştirenler. Unutulmaz olmalarını, en azından yaşarken sağlayan ise şüphesiz ki cazibeleri (Kimileri buna karizma demeyi tercih edebilir.) ve haklarında yapılan iyi ve kötü propagandalardır. Bu da bize, 'sükût suikastı'ndan şikâyet eden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bugün neden vazgeçilmez olduğunu açıklar.
Her çağ kendi ezberbozanlarını yaratırken kendi çağımızdakiler için düşünmemiz gereken soru şu olabilir: Sokrates'i gençleri yoldan çıkarıyor diye zehirleyen dönemdaşları mı haklıydı, yoksa onu yüzyıllar boyunca unutmayan bizler mi?
Bu oyunbozanları sevmemizin asıl nedeni, galiba bize gelişime açık olduğumuzu, daha iyi olabileceğimizi düşündürtmeleridir. Üstelik onlar yeni açtıkları dikenli yolun bütün cefasını çekmiştir, bize yalnızca onlara kulak vermek kalır.
Tarihte ezberleri bozmuş sayısız isim var, aralarından bir seçki yapmak ise her zaman hayal kırıklığı yaratacak kadar riskli. Peki zaten çok iyi, çok yakından bildiğimiz bunca ismin arasından hangilerini seçmeli, hangilerini yeniden anmalıyız? Fikirlerin gelişimi açısından dönem uygun ve yakın olduğundan 20. yüzyıla bakabiliriz: Mustafa Kemal Atatürk gibi liderlerin, Stravinsky, Dalí gibi sanatçıların, Walt Disney, Henry Ford gibi yapımcı ve işadamlarının, Charles Darwin gibi bilim insanlarının, Proust, Kafka gibi yazarların, The Beatles, Marlon Brando gibi şov dünyasının yıldızlarının dönemi bu. İnsanlığın ilerlemesinin en hızlı olduğu geçen yüzyıl, bize Sanayi Devrimi'nin ardından modernizm fikrini getirmişti. İnsanların bir özne olarak kendilerine yer bulmalarına, gelenekleri yeniliklere tabi tutmalarına ve büyük güçlerin karşısına çıkarak dünyayı değiştirmekten yana olmalarına verilen ad olan modernizm, geçen yüzyıla görüntüyü büyüten ayna gibi birçok dev ikon yansıttı.
Elvis Presley
Geçen yüzyılda sanat alanına, özellikle resme baktığımızda algımızı genişleten birçok sanatçıyı görürüz, ama özellikle bir isim söylenmemiz istense akla hemen o gelir: Pablo Picasso. Bilmediğimiz tam adıyla ise Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Martyr Patricio Clito Ruíz y Picasso. O ezberlerimizi nasıl bozdu; öncelikle geometrik şekillerden mamul, iki boyutlu özgün insan çizimleriyle. Bu geometrik şekiller, sanat dünyasını alt üst etmişti. Picasso, ressam arkadaşı Georges Braque ile sanat dünyasına Kübizm akımını kazandırdı.
Picasso, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Komünist Parti'ye katılıp iki kez Lenin Barış Ödülü'nü almıştı, ama hiçbir söylemi, tarihin gelmiş geçmiş en meşhur savaş karşıtı tablolarından 'Guernica' kadar etkili olamadı.
Öyle rivayet edilir ki Picasso'nun babası ressam ve sanat öğretmenidir, ona resim çizmeyi öğreten de babası olmuştur. Ama bu merak, ona doğuştan gelmiş olmalıdır ki ağzından çıkan ilk sözcük 'piz' (lápiz), yani İspanyolca 'kurşunkalem'dir. 13 yaşındayken çizimde babasını geçen, sanat okullarına giden ve Fransa'ya taşınıp kendi stüdyosunu kuran Picasso, mavilerin ağırlıkta olduğu tablolarıyla 'Mavi Dönem'i, kırmızılarla 'Kırmızı Dönem'i oluşturmuştu; bir ara klasik resme yaklaşması ve gerçeküstü tablolarıyla ise sanat tarihçilerine göre bir yaşamda beş altı sanatçıyı barındırmış gibiydi.
Picasso, yaşamının sonuna doğru basit ve çocuksu resimler çizmeye yöneldi. Bir okuldan bahsederken şöyle diyecekti: "Bu çocukların yaşındayken aynı Raphael gibi çizerdim, onlar gibi çizebilmek ise bana bir ömre mal oldu."
Charlie Chaplin