Ezberçelenler: Geçen yüzyılda bildiklerimizi yerle bir eden isimler


Kimler ezberbozandır? Öncelikle bilmediklerimizi söyleyenler, ikincisi de bildiklerimizi değiştirenler. Unutulmaz olmalarını, en azından yaşarken sağlayan ise şüphesiz ki cazibeleri (Kimileri buna karizma demeyi tercih edebilir.) ve haklarında yapılan iyi ve kötü propagandalardır. Bu da bize, 'sükût suikastı'ndan şikâyet eden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bugün neden vazgeçilmez olduğunu açıklar.

Her çağ kendi ezberbozanlarını yaratırken kendi çağımızdakiler için düşünmemiz gereken soru şu olabilir: Sokrates'i gençleri yoldan çıkarıyor diye zehirleyen dönemdaşları mı haklıydı, yoksa onu yüzyıllar boyunca unutmayan bizler mi?

Bu oyunbozanları sevmemizin asıl nedeni, galiba bize gelişime açık olduğumuzu, daha iyi olabileceğimizi düşündürtmeleridir. Üstelik onlar yeni açtıkları dikenli yolun bütün cefasını çekmiştir, bize yalnızca onlara kulak vermek kalır.

Tarihte ezberleri bozmuş sayısız isim var, aralarından bir seçki yapmak ise her zaman hayal kırıklığı yaratacak kadar riskli. Peki zaten çok iyi, çok yakından bildiğimiz bunca ismin arasından hangilerini seçmeli, hangilerini yeniden anmalıyız? Fikirlerin gelişimi açısından dönem uygun ve yakın olduğundan 20. yüzyıla bakabiliriz: Mustafa Kemal Atatürk gibi liderlerin, Stravinsky, Dalí gibi sanatçıların, Walt Disney, Henry Ford gibi yapımcı ve işadamlarının, Charles Darwin gibi bilim insanlarının, Proust, Kafka gibi yazarların, The Beatles, Marlon Brando gibi şov dünyasının yıldızlarının dönemi bu. İnsanlığın ilerlemesinin en hızlı olduğu geçen yüzyıl, bize Sanayi Devrimi'nin ardından modernizm fikrini getirmişti. İnsanların bir özne olarak kendilerine yer bulmalarına, gelenekleri yeniliklere tabi tutmalarına ve büyük güçlerin karşısına çıkarak dünyayı değiştirmekten yana olmalarına verilen ad olan modernizm, geçen yüzyıla görüntüyü büyüten ayna gibi birçok dev ikon yansıttı.

Elvis Presley

Geçen yüzyılda sanat alanına, özellikle resme baktığımızda algımızı genişleten birçok sanatçıyı görürüz, ama özellikle bir isim söylenmemiz istense akla hemen o gelir: Pablo Picasso. Bilmediğimiz tam adıyla ise Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Martyr Patricio Clito Ruíz y Picasso. O ezberlerimizi nasıl bozdu; öncelikle geometrik şekillerden mamul, iki boyutlu özgün insan çizimleriyle. Bu geometrik şekiller, sanat dünyasını alt üst etmişti. Picasso, ressam arkadaşı Georges Braque ile sanat dünyasına Kübizm akımını kazandırdı.

Picasso, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Komünist Parti'ye katılıp iki kez Lenin Barış Ödülü'nü almıştı, ama hiçbir söylemi, tarihin gelmiş geçmiş en meşhur savaş karşıtı tablolarından 'Guernica' kadar etkili olamadı.

Öyle rivayet edilir ki Picasso'nun babası ressam ve sanat öğretmenidir, ona resim çizmeyi öğreten de babası olmuştur. Ama bu merak, ona doğuştan gelmiş olmalıdır ki ağzından çıkan ilk sözcük 'piz' (lápiz), yani İspanyolca 'kurşunkalem'dir. 13 yaşındayken çizimde babasını geçen, sanat okullarına giden ve Fransa'ya taşınıp kendi stüdyosunu kuran Picasso, mavilerin ağırlıkta olduğu tablolarıyla 'Mavi Dönem'i, kırmızılarla 'Kırmızı Dönem'i oluşturmuştu; bir ara klasik resme yaklaşması ve gerçeküstü tablolarıyla ise sanat tarihçilerine göre bir yaşamda beş altı sanatçıyı barındırmış gibiydi.

Picasso, yaşamının sonuna doğru basit ve çocuksu resimler çizmeye yöneldi. Bir okuldan bahsederken şöyle diyecekti: "Bu çocukların yaşındayken aynı Raphael gibi çizerdim, onlar gibi çizebilmek ise bana bir ömre mal oldu."

Charlie Chaplin


Ressam, 91 yıllık yaşamında aşkları ve sıra dışılığı ile paparazzilerin her adımını izlediği, en ünlü sanatçılardan biri oldu. Resimde bir ilk olarak çingeneleri, dilencileri 'kendi diliyle' çizdiği, sanatı bir taklit olmaktan çıkarıp bir üslup haline getiren tabloları ise o günden bu yana herkese şöyle dedirtmeyi başarıyor: "Bu, bir kadın değil, bir Picasso kadınıdır." Geçen yüzyılın en çok konuşulan aktörü ise Charlie Chaplin'di. O şapkası, bol pantolonu, bıyığı ve bastonuyla akla kazınan bir ikondu. İzleyen izlemeyen herkesin bildiği, duvar saatlerinden günlük ev objelerine dek her yerde resminin bulunduğu yıldız, uzaktan bir Şarlo tiplemesinden ibaret görünse de filmlerini izlediğimizde onun ilham perilerini hiç bırakmamış, çok üretken bir 'auteur' olduğunu görmememiz mümkün değildir. Çocukluğunda sahneye çıkmak zorunda kalmış bu fakir İngiliz çocuğunu uluslararası bir Hollywood yıldızına dönüştüren de bu dinmek bilmez tutkusudur: Filmlerinin senaristi, yönetmeni, başrol oyuncusu, hatta film müziklerini besteleyen bestecisi. O bir komedyendir, evet; ama göçmen krizinde göçmenler; itfaiyeciler, bakım merkezleri, bankalar ve akla gelebilecek her yer ve her şey onun sinemadaki konusu olmuştur.

Chaplin, Şarlo tipinin bıyığı Hitler'e benzetilince Hitler hakkında bir film çeker, filmlerini ABD'nin her şeyi reklama dönüştüren yüzünü, altın arama çalışmalarını, modern dünyada fabrika işçisinin durumunu anlatmaktan geri durmaz.

Albert Einstein

BİZE ULAŞIN