Remake: Düğün Kulübü

- Abi aslında biliyor musun, bütün bu Anneler Günü, Sevgililer Günü, Babalar Günü falan kapitalizmin oyunu. Yoksa sevginin günü mü olurmuş? Millet hediye alsın diye uydurulmuş şeyler.
- Doğru diyorsun kardeşim.
- Doğru diyorum, doğru diyorum da dinleyen kim?
- Bir yanlış anlaşılma oldu sanırım Taylan kardeşim. Ben bahis bağımlısı değilim, uyku sorunu yaşıyorum.
- Benim de uykularım kaçıyor Anlatıcı. Benim de uykularım kaçıyor. En çok da bir süpermarket gördüğüm zaman...
- Niye ki?
- Hiç, bir süpermarket arabasını ağzına kadar doldurdun mu?
- Yoo, hayır.
- İşte bu yüzden süpermarket arabaları bu kadar büyükler. Sana her zaman, daha çok tüketebileceğini hatırlatmak için...
- Benim derdim ne, sen ne anlatıyorsun Taylan?
- Süpermarketlerde girişte bulunan bir ürünü alıp hemen çıkmak istesen, ne yapman gerekir? Ben sana söyleyeyim, bütün reyonları dolaşıp çıkışa öyle ulaşabilirsin. Kestirme diye bir şey yoktur. Süpermarket, labirent gibi seni içinde tutmaya çalışır. Girişteki bir ürünü alıp hemen kaçmak istesen bile, mecburen dönüp durursun.
- Taylancığım... Canım kardeşim... İlgilenmiyorum bu meselelerle ya... Benim derdim başka. Sen şimdi niye benim kafamı bunlarla ütülüyorsun?
- Eski ütüler bozuldu mu tamir edilirdi. Tamir etmeyi unuttuk. Sırf daha çok tüketmek için devasa çöplükler yarattık. Bozuldu mu at!
Baktım susacak gibi değil, ben sustum. Biraz daha konuştu ama ne söylediğini dinlemedim. Sarıyer minibüsüne bindik. Taylan, "Abi ya, bende bozuk yok, benimkini de sen versene 100 lira vermeyeyim şimdi. Şoför 'bikbik' etmesin." dedi. Yahu, bu kadar tüketim toplumuna laf edeceksin, sonra beleşçilik, yancılık yapacaksın. Sinirim bozuldu.
Sanayi Mahallesi'ne geldiğimizde Taylan birden "İnecek var!" diye bağırdı ve "Hadi abi gel, iniyoruz. Derdinin çaresi bende…" dedi. Nasılsa bana uyku haram, Taylan Dünden denilen herife birkaç saat daha şans vermenin zararı olmayacağına kanaat getirip indim.
- Anlatıcı, bana hâlâ bir tokat borcun var.
- Sen hâlâ orda mısın ya? Bırak şimdi tokadı, nereye gidiyoruz onu söyle.
- Kulübe. Düğün Kulübü'ne. Bir tokat attım.
- Sen benimle dalga mı geçiyorsun?
- Öncelikle tokat için teşekkürler. İlaç gibi geldi.
- Sen baya dayak arsızı olmuşsun. Ne düğününden bahsediyorsun, ne kulübü?
- Abi düğün kulübünün ilk kuralı. Asla düğün kulübünden bahsetmeyeceksin.
Sınanıyordum. Resmen, elin meczubunun peşine takılmış, 'Düğün Kulübü' diye garip bir yere gidiyordum.
- Yapma ya! İlk kural düğün kulübünden bahsetmemek demek. İkinci kural da var demek...
- Evet. İkinci kural da düğün kulübünden bahsetmemek.
- Tamam Taylan sus. Allah'ını seversen sus. Gidelim de görelim, neymiş bu kulübün bana faydası?
Sanayi Mahallesi kapkaranlıktı. Gecenin köründe, belki vardiyalı çalışan birkaç imalathane dışında in cin top oynuyordu. Büyük bir demir kapının önünde durduk. Zile bastık. Damat halayı çalmaya başladı. "Abim damat oluyor, sıra da bana geliyor, gel bana güzel kız, gönlümü çalan hırsız, haydi halaya, eller havaya!" Taylan, "Haydi halaya"dan sonra üç kez, "Eller havaya"dan sonra tekrar üç kez alkış yaptı: Şak, şak, şak! Ve kapı açıldı!

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.