Tüm samimiyetimizle neden vintage?
Modadaki durum, geçmişe dönme arzumuzun beşinci sebebini de kapsıyor: Postmodernizmle birlikte büyük anlatılar yıkılıp bireysel kimliğin öne çıkmasıyla herkes kendisini özel hissedecek şekilde giyinmek ister oldu. Herkesin giydiğini giyersek kendimizi özel hissetmiyorduk. Ama her ne kadar arttıysa da eskilerdeki gibi sadece el yapımı ürünlerle yetinemezdik. Herkesin giydiği parçalar yerine özgün, kişisel tarzımızı bulmak önem kazandı. Bunun için de modern bir kombini vintage bir giysiyle tamamlayıp kişiselleştiriyorduk. "Anı yaşayın." mottosunun yaygınlığını, kadim mistik öğretileri yeniden üretme hevesimizi düşününce bugünde bulamadığımız şeyin bir fi kir, bir tarz olduğunu düşünmek ise çok mümkün.
Oysa milenyuma girerken umutlar başkaydı: Her yer fütüristik tasarımlarla donanmıştı. Kutsal fi lmimiz de 1999 yapımı 'Matrix'ti. Şimdi ise 'Cherbourg Şemsiyeleri' ve 'Singin' In The Rain' göndermeleri ve renkleriyle 'La La Land'. Geçmişin fi kirleri, akımları, eserleri, ürünlerini hevesle tüketir ve yeniden üretirken ise aynanın karşısında sorabileceğimiz bir soru var: Ben yeni miyim?