Bohem dünyanın adresi: Tulum
Bugün Meksika maceramla karşınızdayım! Paris üzerinden 11 saatlik uçuşla Meksika Cancun'a geldik. Buradan da 1.5 saatlik kara yolculuğu ile Tulum'a geçtik.
Bu uzun uçuşu Air France ile gerçekleştirdik. Bir kere first class hizmeti THY ile kıyas kabul etmez. Kabin memurlarının sergilediği tavır, tam Fransız sertliği ve ukalalığında. Yemekler ortalamanın altında. Koltukların konforsuz olması da cabası. Bir de yol boyunca izleyecek film bulamadık çünkü listeler, eski filmler ve müziklerden oluşuyordu. Neyse efendim, Cancun'a vardığımızda hava 20 derecenin üstünde ve yağmurluydu. Tulum ise daha günlük güneşlik... Tulum'da kafalar çok etnik, çok bohem! Buranın gediklileri, eğlencesini, partisini kovalayanlar; Tulum kafasını Burningman'e benzetiyor. Hatta partilerde gördüğünüz tiplerin birçoğu Burningman'e ve Coachella'ya giden insanlarmış. Burada herkes, 'Pançosuz çıkmam abi' kafası yaşıyor; desenli, renkli pançolar, şalvar pantolonlar, parti insanlarının kılığı olmuş. Taksiciler o kadar uyanık ki, bizim taksiciler onların yanında çok saf kalır. Dolarınızı mutlaka Meksika para birimi olan Peso'ya çevirin yoksa para üstü vermemek konusunda ellerinden geleni yapıyorlar. Partiler akşam üstü 7'de başlıyor, ertesi sabah 11'e kadar devam ediyor. Parti mekanları genelde sabaha doğru 5 gibi dolmaya başlıyor. Tabii o saate kadar ayakta kalabilirseniz! Ahau; gündüzleri takılmalık, plajı sakin ve bohem bir yer. Tam fotoğraflık. Ancak yemek mönüsü çok leziz değil. Restoran ve kulüplere gitmeden önce kredi kartı geçip geçmediğini mutlaka önceden öğrenin. Çünkü birçok restoran, sadece nakit ödeme kabul ediyor.
ESCOBAR'IN EVİ KULÜP OLMUŞ
Casabanana ve Citano; akşam yemeği için gidilen en popüler restoranlar. Casabanana'da şişe geçirilmiş etler çok lezzetliyken, Citano'da tacoların her çeşidini mutlaka masanıza sipariş edin. Papa Playa Project, gece dans etmek isteyenlerin gittiği açık hava kulübü. Zaten bölgede kapalı kulüp yok. Mekanlara rezervasyonsuz gitmeyi denemeyin; kapılardaki, listeleri kontrol edenler çok sempatik olmayabiliyor.
Pablo Escobar'ın tamamlanmamış evi olan Casa Malca'yı mutlaka görün; gündüz düzenlenen partileri ile çok popüler. Bir de Be Tulum ve Nomade var; bu iki kardeş otelde kalmıyorsanız, çoğu günler plajlarına girmekte zorlanabilirsiniz. Çünkü en özel partiler, bu iki otelde düzenleniyor. Her iki otel de çocuklu misafir konusunda hassas. Yani buralar, çocuklu tatile pek uygun değil.
Hayat burada partilerden ibaret değil elbet. Gündüz yoga seanslarına katılıp uzun sahil yürüyüşleri yapabilirsiniz. Plajlarda sıra sıra masaj hizmeti veriyorlar; saatlerce kendinizi şımartabilirsiniz. Festival insanı olan bir arkadaşım kulağıma şunu fısıldadı: "Biz festivalciler, yılın ortalama 300 günü dans ve müzik festivallerini kovalıyoruz. Bu bir yaşam şekli; ruhunu anlamak, tavrını sergilemek başka bir meziyet. Siz bir kerelik gelirsiniz ama biz buradan dünyanın başka bir noktasındaki festivale geçeceğiz." Bu söylemler, bana biraz hippi kafasını anımsattı. Giyimleri, kuşamları, yaşam şekilleri bambaşka. Ortak paylaşımlı çadırlarda kalmayı, koloni halinde yaşamayı severler. Benlik mi? Hiç değil! Benim konforum, lüksüm, bu dünyadan kaçmak istediğimde, huzurlu bir yaşam alanım olacak.
Not: Tulum'da Instagram delisi olacaksınız ama internet bağlantısı çok yavaş, Wi-fi yok denecek kadar zayıf. Çektiğiniz fotoğrafları paylaşmakta, dünya ile iletişimde olmakta zorlanacaksınız. Benim tavsiyem; biraz dijital detoks yapın, sanal dünyadan uzak durun.
Mert Vidinli