Şikeci öfkeli ve Zorba!

İyi “temel” diyordu Wittgenstein “öyle görünen” temeldir. Yüz yıl sonra mahkeme kayıtlarında bize gerçek yüzünü gösteren Türk futbolunun temeli, kimse kusura bakmasın ama çürük bir temeldir. Kürtçede biz buna “ Qûrmî” diyoruz, çürümüş, kurtlanmış anlamında. Aslında Kürtçede bu durumu karşılayan şahane bir kelime daha var; “pûç” yani içi kurumuş, içten içe çürüyen ve bir daha asla yeşerme umudu olmayan olguyu anlatır.

Giriş Tarihi: 25.12.2014 17:45 Güncelleme Tarihi: 25.12.2014 17:49

Ali Fikri Işık

Ama önce çürümüş bir zihinsel futbol atmosferinin, oyun olarak futbolun oyun temellerini nasıl çürüttüğüne daha yakından bakalım. Şikeci kültür ve ahlâk anlayışının "oyuna müdahalesi", başka bir dizi olumsuz girişimin yanı sıra, esas olarak iki biçimde varlık bulur. Bir, oyun defansif karakterli olmaya zorlanır, iki, skor tabelasında görünür hale gelen galibiyet tek amaçtır.


Defansif karakterli oyunlar şikenin en büyük örtüsüdür. Şike yapan takımın defansif oyunu, şikeci takımın oyununu ve maçın sonucunu meşrulaştırır. "Bileğinin hakkıyla aldı" denen şey budur. Oyundaki egemenlik, önceden tasarlanmış o pis tezgâh, seyircinin gözünde haklı ve meşru gösterilir. Taraftarı manipüle eden "bu illüzyon," büyük kandırmacanın bir parçası olarak yönetimin başarı hanesine yazılır.


Türkiye futbolunda kulüp başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin, futbolcu ve teknik direktörlerden daha çok ilgi görmesi ve bu oyunun gerçek aktörleri olarak her yerde baş tacı edilmelerinin kıymeti harbiyesi budur. Her yeraltı anlatılarında olduğu gibi, şike hikâyeleri de fısıltı gazetelerinde kulaktan kulağa dolaşarak, hikâyenin kahramanlarını efsaneleştirir."Efsane başkan" palavrasının "efsane geri geldi" söyleminin altında yatan gerçek, hiç kuşkunuz olmasın bundan başka bir şey değil.


Türkiye ve İtalya liglerinin bütün tarihleri boyunca şaibeli oluşları, benzer iki özellikten ileri geliyor. Oyun karakterleri defansiftir ve yönetim kurulları kamuoyu nezdinde her şeyi temsil eder. İtalyan mafyasının Türk mafyasından daha "enternasyonal" oluşu, İtalyan futboluna uluslararası arenada kısmî imkânlar sağlamışken, Türk mafyasının "yerelliği", Türkiye futbolunu Edirne-Hakkâri eksenine mahkûm etmiştir.


İlkellik her yerde ilkeldir. Kültürsüzlük de öyle, görgüsüzlük de. Salt skor başarısı ve salt yuvarlak top sevdası, hiç kimseye uygar bir kültür ve zihin bahşetmez. Paradan ve"futbolcunun bileğinden" başka estetik değeri olmayanların, tasarım, perpektif ve prizmaları hep dar açılı olmuştur. Tekrara düşmek pahasına altını bir kez daha çizmeliyim ki, şikeci kültür ve zihniyet, asla bir ekol sahibi olamaz. Eğer işi sahada değil de saha dışında bitiriyorsanız, neyinize gerek ekol, mekol!


Şikenin yol açtığı kayıplar büyüktür. Şike her şeyden önce aklı kilitler. Aklı tutsaklaştırır. Çünkü şike yapılacaksa bir oyun aklına ihtiyaç duyulmaz. O nedenle de düşünce gelişmez. Bakın sağınıza solunuza, "filan kes vurdu, bêvan kes tuttu"dan başka derin bir düşünce yoğunluğuna rastlamanız mümkün mü? Bu durum futbol yorumculuğunun neden bu kadar sığ olduğunu anlatır.




BİZE ULAŞIN