Les Benjamins: Doğu ve Batı’nın Moda Hikayesi
Les Benjamins’in kurucusu ve kreatif direktörü Bünyamin Aydın, Almanya ve Türkiye kültürlerinin getirdiği ikiliğin markaya nasıl yansıdığını anlatıyor.
Fotoğraf Emre Doğru
Les Benjamins'i kurarken Doğu ve Batı kültürlerinin sentezini markanızın temel taşı haline getirdiniz. Bu iki kültür arasında köprü kurma arzunuzun arkasında yatan kişisel deneyimler ve felsefi düşünceler nelerdir?
Dedem Almanya'ya misafir işçi olarak ilk gidenler arasındaydı. Kendisi 1960'larda Erzurum'dan İstanbul'a ve oradan Sirkeci Garı'ndan Münih'e gitmiş. Anneannem ve annem, misafir işçiler ailelerini beraberlerinde götüremedikleri için Anadolu'da dört sene beklemişler, ta ki onları da yanına alana kadar. Bu hikâye bana zamanla daha da ilham verdi. Almanya'daki evimiz birçok Türk ve Anadolu desenli koltuk, masa örtüsü, yemekler ve kokusuyla Türkiye'yi hissettirirken kapıdan çıkınca daha brutalist bir mimari ve Almanya'nın soğuk havasıyla doğal bir kontrast yarattı. Üçüncü jenerasyon Alman Türk'ü olmam bana en çok ilhamı veren şey. Diaspora ve göç hikâyeleri bana ilham ve motivasyon veriyor. Les Benjamins markamda göç, sosyoloji ve birçok insana dokunan bir miras olan bu hikâyeleri anlatmaya ve korumaya çalışıyorum. Her koleksiyon yeni bir yolculuk: Geçmiş ile geleceği bir araya getiriyor.
Tasarımlarınızda sıkça yer verdiğiniz halı ve kilim motifleri, derin sembolik anlamlar taşıyor. Bu motiflerin sizin için manevi veya ruhani bir anlamı var mı? Bu desenleri modern modayla birleştirirken nasıl bir içsel süreç yaşıyorsunuz?
Babam halı ve kilim koleksiyoncusuydu. Anadolu'daki kilim ören ağırlıklı kadınların ruhani ve sanatsal düşünce biçimi ile bir araya getirdikleri desenler bir hikâye anlatıyor. Kilimlerin anlamlarını Anadolu'nun hikâyeleri ile birleştirdiğinizde aslında çok ciddi önemli bir Anadolu mirası ile karşı karşıya olduğunuzu görüyorsunuz. Artık uzaktan bir kıyafette kilim veya halı deseni gördüğünüzde logo olmadan buna Les Benjamins diyebiliyorsunuz, bu da bir markayı marka yapan şeydir.
Almanya'da doğup Türkiye'de kök salmış bir tasarımcı olarak, iki farklı kültürde büyümenin kimliğiniz ve yaratıcı vizyonunuz üzerindeki etkilerini nasıl tanımlarsınız? Bu kültürel geçişler, tasarımlarınıza nasıl yansıyor?
Kafamda Almanya'nın çağdaş ve etkin kafa ve eğitim yapısı ile Anadolu'nun sıcaklığı çarpışıyor. Sürekli bir sentez ve ikilik durumunda gidip geliyorum. Kendimi hâlâ tanımaya çalışıyorum. Evrilen ama heyecan dolu sentezler ile birlikte bir yandan kendimi hem geliştiriyorum hem de daha derinlemesine tanımaya çabalıyorum.
Son dönemde klasik bir koleksiyonla karşımızdasınız. Bu değişimle müşteri kitlenizin yaş aralığını ve yelpazesini genişletmeyi mi hedefliyorsunuz? Bu kararın arkasındaki motivasyon nedir?
Markam kurulduğundan bu yana hiçbir zaman aklımda hedef bir yaş kitlesi olmadı. Maalesef yaşımız ilerledikçe yeniliklere, yeni dostluklara, keşfetmeye daha kapalı oluyoruz. Genç neslin Türkiye'de benim bu fikirlerimi ve tasarımlarımı sahiplenmesinin sebebinin aslında daha açık olmaları olduğunu düşünüyorum. Onlar bu hikâyeleri sahiplendikçe aileleri ve kardeşleri de ilgi duymaya başladı. Aslında buradaki heyecanım herkesi kucaklayabilmek. Yaş hiçbir şeydir, asıl önemli olan ruhunuzun ve aklınızın yaşıdır.
Uzak Doğu ve diğer yurtdışı bölgelerinde mağaza açma stratejiniz nasıl şekilleniyor? Mağaza lokasyonlarını belirlerken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
İpek Yolu'nu tekrar geri getirmek istiyorum ama bu sefer moda, sanat, müzik ve zanaat ile. Geçen yıl çok güzel bir Japon-Türk dostluk projesi yaptık. Hatta İstanbul'un Japon başkonsolosu Sayın Kasahara Kenichi de açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Dostluk köprüsü kurmak ve Japonya ile Türkiye'yi bir araya getirmek uzun vadeli hayallerimden biri. Dostluğun altyapısı Ertuğrul Gemisi battığında başladı, bu trajik olay aslında Türkiye ve Japonya'yı bir araya getirdi. Bu dostluğu devam ettirmek de çok önemli bir görev ve bir miras.
Genç bir girişimci olarak moda sektöründe uluslararası başarı elde etmek isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Bu bir maraton, gerçekten seviyorsanız yola çıkın. Kendinize ufak hedefler koyun ve adım adım ilerleyin. Başarınız yavaş ama sürdürülebilir olsun.
Les Benjamins markasını tanımlamanız gerekse hangi kelimeyi seçerdiniz ve neden?
Doğu Şu An (East Now); markamızın sloganı diyebiliriz. Hem çağdaş hem geleneksel.