Fabien Cousteau ile denizler altında 31 gün
Birçok kâşif tanıdınız, diyorum, kâşifliğin romantik ya da sömürgeci gibi iki uç sıfatla tanımlandığı Keşifler Çağı'ndan bugüne ulaştık. Kâşifler hem bizi hayallerimizin ve sınırlarımızın ötesine taşıdı hem de keşfedilmemiş toprakların talihini değiştirdi. Bir okyanus kâşifi olarak okyanus, macera ve doğa sizin için ne ifade ediyor? Bu soruyu sorarken bir yerde kendisini sularda karada olduğundan daha rahat hissettiğini söylediğini de unutmuyorum. "Bilim, merak, doğa, macera ve okyanus benim hayatımı özetliyor," diyor. "Okyanus, hayattır. Geçmişimiz, bugünümüz, geleceğimizdir. Nefes almamızı sağlayan, yediğimiz ürünü yetiştiren yağmurları getiren odur. Su olmadan gezegenimiz üzerinde yaşam olmayan diğer gezegenlerden farksız olurdu; biz de olmazdık. Dünyanın yüzeyine baktığınızda büyük kısmının su olduğunu görürsünüz. Ama bu iki boyutlu bir gerçek; suların üçüncü boyutu Everest Dağı'ndan daha yüksek olan derinliği. Dünyanın biyolojik çeşitliliğinin yüzde 95'i sualtında ya da suyla çevrili. Biz dünyanın küçük bir kısmında yaşıyor ve oraya tutunuyoruz. Varlık sebebimizin su olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız."
Bir kâşif olarak dedesi dışında en sevdiği kişi, Jules Verne. "Onun fantastik öykülerinin çoğu bugün gerçek oldu," diyor. Antarktika keşifleriyle tanınan kâşif Ernest Shackleton'un öngörüsüne de hayran. Sınırların dışına çıkıp yeni bilgilerle tarihi değiştiren birçok maceraperest olduğunu, onların hikâyeleriyle büyüdüğünü anlatıyor: "İnsan doğasında merak ve sınırları zorlama isteği olmasaydı bir adım ileriye gidemez, hâlâ mağaralarda yaşıyor olurduk. Armstrong'un müthiş hikâyesini hatırlasana."