“Inferno'nun dibi!"
Tom Hanks, üçüncü macerada da bilginin ışığıyla şifreleri çöze çöze sonuca ulaştı. Hiç ağır yaralanmadı. Koştu da koştu ama acıkmadı, susamadı. Bir ara kahve istedi, neyse ki! Bizde Kara Murat, onlarda Robert Langdon. Zaten Tom Hanks’i bu karaktere anca oturttum kafamda. O kadar ince işin peşinde koşarken, durup çok saçma bir şey söyleyecekmiş gibi geliyor. O ciddiyete sığdıramıyorum onu. Ben onu hep Forrest olarak sevdim, öyle hatırlıyorum. 60 yaşındaki Tom Hanks bir kez daha Profesör Robert Langdon karakteriyle beyazperdede boy gösterdi.
Konuşa konuşa bitiremediğimiz İstanbul sahneleri, filmin son 15 dakikasında karşıma çıktı. Kilit noktası, dünyanın kurtuluşu ve daha birçok ehemmiyet arz eden meseleler İstanbul’da çözüm bulacaktı. İstanbul bir şehir, üstelik çok güzel bir şehir. İstanbul’la ilgili bildiğimiz yanıldığımıza yetmez. İçinde böylesine büyük medeniyetler barındırmış bir şehrin bu filme konu olması kadar normal bir şey olamaz bence. İlk sahnede şehri kuş bakışı gördük. Sonra biraz İstanbul Üniversitesi, daha çok Yerebatan Sarnıcı. Ağızda eksik tat bırakan sahneler. Tam tadını alacakken biten şeker gibi. Biraz ondan biraz bundan gibi. Tabii bu sadece benim görüşüm. Sevgili Atilla Dorsay “Bu film sayesinde insanlar İstanbul’a koşa koşa gelecek ve turizm yeniden canlanacak” dedi. Ne taraftan baktığın önemli tabii ki. Yerebatan sahneleri, mekanın da atmosferinden olacak, ilgi çekiciydi. Zaten diğer sahnelerin İstanbul’da çekilmediği, Tom Hanks’in İstanbul’a hiç gelmediği yönündeki açıklamalar şaibesini koruyor.
Eleştirmenlerin ortak görüşü “Inferno”nun en iyi Dan Brown uyarlaması olduğu yönünde. Yanı sıra Ron Howard’ın artık rüştünü ispat ettiğini de söyledi birkaç isim. İstanbul sahnelerini yeterli gören de, başörtüsü vurgusunun yapıldığını söyleyen de oldu. Benim için aksiyonu bol bir seyirlikten öteye gidemedi. İstanbul’u en güzel gösteren filmleri biz çekiyoruz zaten. Biraz İtalya, biraz Tom Hanks, biraz sanat görmek isteyenler için film 14 Ekim’de vizyonda.