Sosyallik Bu(Mu)Dur(?)
Günümüz dünyasında, toplum bilincini henüz kaybetmemiş her şanslı bireyin kendine sorma potansiyeli olan soruları bir kenara bırakıp, sosyal olmak konusuna biraz daha 'sosyal' bir açıdan bakmak isterim. Başta sosyalliği tanımlarken kimilerinin benimsediğini söylediğim, hani şu ortaokul, lise yıllarımızda önem verdiğimiz açıdan bir sosyallik tanımından bahsediyorum. Küçük yaşlarda hafta sonları dışarı çıkmakla yetinerek altını fazlasıyla doldurduğumuz tatlı sosyallik, büyüyüp kendi kendimize yetecek konuma geldiğimizde ucu dünyayı gezmeye kadar varan istekler silsilesi… Toplumun bize bakışını şekillendirmek için listelediğimiz 'To do'larımız; bazen herkesin sahip olduğuna ulaşma isteği, şimdilerde azınlık kalma merakı ve devamında gelen merak edilme duygusu…
Bazen çok büyük anlamlar taşıyan küçük bir simge, bazense sadece maddi yeterlilik. İçinde bulunduğumuz zaman dilimine göre çoğu zaman farklılaşabilen listelerimiz ve bu bitmek bilmeyen listelerin yarattığı sosyalleşme araçları… Hayatımıza, birlikte uyum içinde yaşamamızı kolaylaştıracağını iddia ederek giren, bizi birbirimize daha hızlı ulaştırmayı amaçlayan, iletişimi basit bir kavram olmaktan çıkarıp tüm dünyayı o kavramın içine sokan cihazlar… Şikayet ediyormuşum gibi algılanmasın, zira bu mozaik, sosyalleşme, farklı kültürler vs. konularına artık pek de değinmeyerek küreselleşen(!) ve modernleşen(!) mutlu dünyamızda kimi zaman mutsuzluğa kapılabiliyorum.
Şu cihazlara geri dönecek olursak… Birbirimizle dünyanın bir ucundan diğer ucuna iletişim kurabilmek, hatta tanımadıklarımızla tanışabilmek, eğlenebilmek, akla gelecek her türlü şeyi planlamak ve hayata geçirmek için, neredeyse sayısı her geçen gün artan bin bir çeşit platformun yaratılmasını sağlayan şu akıllı(mı akıllı) cihazlar… Yüzeysel sosyalliği sonuna kadar yaşamamıza neden oluyorlar, hatta yeri geldiğinde o yüzeyselliği unutturup hayatımızın ortasında kendilerine ciddi yerler ediniyorlar. Şimdi size kalkıp Steve Jobs'un evinin garajında kurduğu markayı anlatmayacağım tabii; 2-3 yaşındaki çocukların ellerinden düşmeyen telefonlar ve bilumum iletişim araçları zaten kelimelere ihtiyaç duymadan her şeyi anlatıyor. Ebeveynlerin çocuklarını bazen çıplak gözle mi, yoksa kamerayı tuttukları ekrandan mı daha sık gördükleri konusunda şüpheye düşsem de; o nesil bir büyüsün, sosyal olmak konusunu o zaman tekrar tartarız. Şu an bizim 'ileri teknoloji'nin içine doğmuş çocuklara herhangi emsal gösteremiyoruz. Bırakın sosyalleşsinler…