Temkinli ve samimi: Ozan Akbaba
"Kendimde en beğendiğim yanım; bugüne kadar hiç 'Denemedim.' dememiş olmam. Keşke deneseydim demek yerine denedim olmadı demeyi tercih ediyorum. Bugüne kadar hep ama hep denedim."
Bir adamın akıl sağlığını kaybetme yolundaki adımlarını konu alan bir filmdi. Çok zor bir karakterdi. Oyunculuk her zaman, canlandırdığın karaktere sahip çıkılması gereken bir iş. Hiçbir karakteri göz ardı edemezsiniz. Oyunculuk hiçbir zaman göz ardı edilerek yapılacak bir meslek değil, bu arada. Bunu unutmamak gerekiyor. Her şeyden önce yaptığınız işe karşı saygı duymak zorundasınız."
Dünya çapında ya da Türkiye'den 'idol' olarak gördüğü oyuncuları saymasını istiyorum… "Haluk Bilginer… Komediyi de dramı da çok iyi yapıyor. Her ne karakter isteniyorsa tam anlamıyla ortaya çıkarabilen bir oyuncu. Birçok farklı karakterle baş edebilmek yetenek ister."
Her ne kadar, bu aralar dram dizisinde izlesek de kendini en çok yakın hissettiği türe değiniyoruz bunun üzerine. Ozan komedilerin de dramların da adamı olduğunu söylüyor hemen. 'Aksiyon dram' dememiz daha doğru olurmuş: "Ben komedinin de adamıyım, dramın da. Dibine kadar komedi olan bir oyunda da oynadım. Ama gel gör ki, sinema ve televizyon çok ciddi bir iş. İçimdeki sert adamı 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' ile iyice ortaya çıkardım, bu da çok hoşuma gidiyor."
Kendini eleştirmen çok güzel, halen eleştirdiğin tarafların var mı?
Aslında bugüne kadar öyle kendimi çok ciddi eleştirdiğim bir yanım olmadı. Bu benim için bir kayıp da olabilir. Olumlu anlamda kendimi eleştirirsem şunu söyleyebilirim; insanları çok gözlemleyen biriyim. Mesela Oktay Ağabey (Kaynarca) sürekli gözlemlediğim biri. Sette nasıl davranıyor, insanlarla ilişkisi nasıl, oyunculuğunu nasıl düzenliyor, neler yapıyor, neler ediyor… O farkında değil belki ama bana kattığı çok şey var. Sette onu gözlemlediğim gibi birçok ismi yakından takip ediyorum. Eşleriyle konuşurken, rollerine çalışırken…
Onlardan bir kopya almak değil de olumlu ya da olumsuz da olsa benim yaptıklarıma ne kadar yakınlar, diye bir kıyaslama yapıyorum. Analiz ettiğim kişiye ne kadar yakın ve ne kadar uzağım, bunu ölçüyorum. İşlerini iyi yaptığına inandığım insanların, işlerini nasıl yaptıklarını gözlemliyorum özetle. Hayatta sadece kendinle ilgilenirsen, sadece kendi derdinin peşine düşersen bir gün yapayalnız kalırsın. Çok fazla insana ihtiyacım yok evet ama insana ihtiyacım var. Çünkü ben de insanım, dolayısıyla ağabeylerim, ablalarım, kardeşlerim, etrafımda kim varsa onlardan bir şeyler kapmaya çalışırım.
Her türlü eleştiriye açıksın o zaman; yanılıyor muyum?
Bugüne kadar fikrimi söylerken de, fi kir dinlerken de hiçbir zaman karşımdakini suçlamadım. Muhakkak benim de bir kabahatim olmuştur ama sadece nedenini öğrenmek isterim. Ya da ben bir şeyleri unuttuğumda "Lütfen bana hatırlat." derim. Sorun yaşamayı seven biri değilim. Eskiden çok çabuk sinirlenirdim, artık bunu minimum seviyeye indirdim. Çünkü saygı yoksa sevgi de olmaz. Sevginin olmadığı yerde de bu kez farklı duygular başlar.
En çok neye sinirlenirsin?
Üslupsuzluk, ahlak yoksunluğu, ukalalık, laubalilik ve insanlara tepeden bakmak en sinirlendiğim şeyler arasındadır. Bunlar elbette beni bir kavgaya sürüklemez ama bazen karşımdakine de şöyle bir durup 'Çok ukalasın!' demek istiyorum. Ama maalesef bu tip durumlarla karşılaştığımda hemen ortamdan uzaklaşmayı tercih ediyorum.
İlyas hayranlarının farkındayım, hayran kitlenle baş etme konusunda ne kadar beceriklisin?
Açıkçası yanıma gelip önce bir 'Merhaba.' denmesini çok isterim. 'Ozan Ağabey' hadi en olmadı 'İlyas, merhaba.' dese bile kabulüm. Yanıma yaklaşıp çekiştirerek şimdi kameraya bakıyoruz diyerek fotoğraf çektirmeleri garibime gidiyor. Bu tip durumlarda karşımdakinden öncelikle sakinleşmesini ve benim bir eşya olmadığımı hatırlatıyorum kibarca.
Ünlü olmakla aran nasıl?
Halen alışmış değilim, gayem farklı. Bu, sadece yaptığım mesleğin bana bir getirisi. Tabii ki, buna da ihtiyacım var çünkü tanınır olmak bir süre sonra insanların işlerini sana emanet edebilmek için ihtiyaç duydukları nedenlerden biri haline dönüşüyor. İyi oyunculuk yapan da var yapmayan da. Hayran kitlesi çok fazla olan, iyi oyunculuk sergilemese de iş yapan insanlar var. Ben işin o tarafında değilim, her zaman iyi oynamak zorundayım. Sadece oyunculuğumun peşinde olduğum için bu tip durumları garipsiyorum. Halen alışamaman da bana garip geldi. Ben çok alttan, köyden gelen bir adamım. Anam babam bürokrat değildi ya da entelektüel seviyelere ulaşmalarını sağlayacak bir meslekleri yoktu. Kimse olmasa hayvan arkadaşlarım vardı benim. Dolayısıyla popülarite gibi şeylere tamah da etmek istemiyorum çok fazla. Söylemek istediğim şu aslında; yetiştirilme tarzım beni şımartacak şeylerden uzak durmamı gerektirdiği için 'ünlü' olmak gibi duyguları çok hissedemiyorum.
En büyük korkun ne?
O kadar fazla korkum var ki!