Esquire Türkiye, The Big Black Book No.13 #sessizciglik Sonbahar-Kış 2018 SEYAHAT TAYLAND NOTLARIM BİR SEYYAH SAYILMAM, AMA NEREYE GİDERSEM GİDEYİM TAYLAND'I ARARIM GİBİ GELİYOR. YAZI ÖZGE DİNÇ 5. GÜN Koh Phangan'dan botla Koh Samui'ye dönüyoruz. Çünkü bugün Bangkok'a, Tayland'ın adı 'melekler şehri' anlamına gelen başkentine uçacağız. Havaalanında hediye edilen Tay orkidesini İstanbul'a taşımak zorunda kaldığım için söyleneceğim, ama masamda dururken bana olağanüstü güzellikte gelecek sonradan, çok kendine özgü. Bangkok'ta önce Mövenpick Hotel Sukhumvit 15'e yerleşiyoruz. Ardından da çıkıp Hua Takhe Community'yi ziyaret ediyoruz. Tayland'ın yerel dünyasını tanıtmaya odaklanan HiveSters'in uzman rehberliğiyle geldiğimiz bu köy, bu zamana gördüğüm en etkileyici yer olabilir. Çünkü bir 'hayal köy'. Kendilerine 'uzaklarda' bir ada arayan Servet-i Fünûn'cular burada mutlu olabilirdi. Lat Krabang bölgesinde yer alan Hua Takhe, yerel bir sanat köyü gibi: İçeride ressamlar, marangozlar, balıkçılık malzemeleri satanlar, terziler, berberler, fotoğrafçılar, muz kızartıp satan satıcılar, kahve dükkânları ve her huzurlu yerin eşlikçisi kediler yer alıyor. Graffiti de, geleneksel Tay sanatlarından lai rod nam da yapılıyor. Bir şefi olan (Şef, bize eşlik ediyor.) köyün sakinleri ahşap evciklerde yaşıyor. Lavanta çiçekli mor pilavımı yerken rehber, bunu hangi yemek eşliğinde yemem gerektiğini gösteriyor. Bir köşede film çekiliyor, bir köşede yakınlardaki sanat okulundan çıkan çocuklar resim çiziyor, biz de kurutulmuş muz yaprağından uçurtma yapmayı öğreniyoruz. Uçurtma Amca (Uncle Kite), boynunda Buda kolyeleri ve bol pantolonuyla karizmatik bir adam; uçurtmalarımızı yapıp kanal üzerindeki köprüye çıkıyor ve uçurtmalarımızı uçuruyoruz. Topluluğun adı Hua Takhe, adını kanalda bulunan dev timsahın başından alıyor (Timsahın başı demek.). Bu yüzyıllık yer aslında Tay geleneğinde bulunan ve bugün az sayıda görülen kanal boyunca sıralanan ahşap evlerin bir örneği. Burada yaşayabilirim. Akşam ise bambaşka bir dünyadayız sanki: Şık salonuyla Michelin yıldızlı Saneh Jaan Restaurant. Tayland, Michelin yıldızı sistemine geçen yılın sonunda geçmişti, burası da 1 Michelin yıldızına sahip. Geleneksel ve tarifleri neredeyse unutulmuş Tay yemeklerini çağdaş bir dokunuşla sunan Saneh Jaan'da set menü olarak dört başlangıç, yedi ana yemek ve beş tatlı çeşidi geliyor. Rafine yemeklerle güzel bir akşam geçiriyoruz. Artık hakkında söz edebilirim: Tay mutfağı; tatlı ve acının birleşiminden, bitkilerin de aromasından geçiyor: Hem tat hem koku çok önemli. Deniz ürünleri, tavuk ve pirinç yemeklerde en çok görülen malzemeler; elbette kişniş, limon çimi yemekler içinde net seçtiğimiz tatlar. Daha önce anlattığım fit rehberin yaptığının tersini yapıyorum ben de hep burada: Sabah guava, rambutan, 'meyvelerin kraliçesi' mangosteen, guava gibi tropikal meyveler yiyorum, öğlen ve akşam ise hiç durmadan, ne varsa… YAZININ TAMAMI ESQUIRE THE BIG BLACK BOOK, 2018 SONBAHAR-KIŞ SAYISINDA… ZAMANI KİŞİSELLEŞTİRMEK YÜKSEK SAAT ÜRETİCİLERİ, GEORGE BAMFORD'UN LÜKS SAATLERİ KİŞİSELLEŞTİRMESİNİ YILLAR BOYUNCA BURUN KIVIRARAK İZLEDİ. ŞİMDİ HER BİRİ BAMFORD'U EKİBİNE KATABİLMEK İÇİN BİRBİRİYLE YARIŞIYOR. YAZI MAX OLESKER DERLEME KAAN SANCAR SLOGANLARIN MESAJI VAR CHELSEA'DE KING'S ROAD ÜZERİNDEKİ MR. FREEDOM MAĞAZASI, 60'LI YILLARDA DİSNEY'DEN ESİNLENEREK SLOGANLI TİŞÖRTLER ÜRETTİ. MODANIN DÂHİ KADINI VIVIENNE WESTWOOD İSE DURUMU İLERİYE TAŞIYARAK SLOGAN KONUSUNA POLİTİKAYI DAHİL ETTİ. KATHARINE HAMNETT'IN 80'LERDE YARATTIĞI MESAJ İÇERİKLİ TİŞÖRTLER İSE SONBAHAR/KIŞ 2018/19 SEZONUNDA SLOGAN TRENDİNİN DERİNİNE İNEREK KONUYU İNCELEYECEK NOKTAYA TAŞIDI BİZİ. YAZI GÖKÇECAN YÜREKLİ Moda sektörünün sevilen isimlerinden Maria Grazia Chiuri, 2016 yılında Dior podyumunda, üzerinde "We should all be feminists" yazılı tişörtü görücüye çıkarttığında bir süredir raflarda bekleyen 'slogan akımı'nı yeniden canlandırdı desek abartmış olmayız. Peki ihtişamlı olduğu kadar sadeliğini de koruyan, yıllardır moda dünyasının devleri arasında yer alan Dior podyumunda üzerinde yazı olan basic tişörtlerin işi neydi? Cevap 'politika'. Tıpkı her sezon değişen trendlerin, dönüm noktası yaratan moda akımlarının derinine indiğimizde karşımıza çıkan cevap gibi. YAZININ TAMAMI ESQUIRE THE BIG BLACK BOOK, 2018 SONBAHAR-KIŞ SAYISINDA… "IMNOTMINIMAL!" "BUNUN BİR İŞ OLDUĞUNA İNANDIĞIM HİÇBİR AN DÖVME YAPMAK İSTEMİYORUM. YANİ BU DÖNEMDE 'ÇALIŞMAK' ZORUNDA OLMADIĞIM İÇİN ÇOK ŞANSLIYIM." DİYOR NEW YORK'TA YAŞAYAN DÖVME SANATÇISI OKAN UÇKUN. AZ SONRA OKUYACAKLARINIZ ASLINDA TAM OLARAK VE ÖZETLE, BİR YARATICININ HAYATA BAKIŞ AÇISI. RÖPORTAJ SILA GÜVEN TEKNOLOJİ ENGELLERİN ÜSTESİNDEN GELEN AKILLILAR GELİŞEN TEKNOLOJİ GÖRME ENGELLİLERİN HAYATINI KOLAYLAŞTIRACAK BİRÇOK CİHAZI DA BERABERİNDE GETİRDİ. BU CİHAZLARDAN ÖNE ÇIKANLARA YAKIN PLAN YAPTIK. YAZI KAAN SANCAR SES YÜKSELTEN TRENDLER SONBAHAR/KIŞ 2018-19 KOLEKSİYONLARI, SÜREKLİ ÜRETEN, FARKINI ORTAYA KOYAN, ŞİMDİYE KADAR "BEN" DEMEYEN ERKEKLERİN DEVRİNİ BAŞLATIYOR. BAŞARILI İŞLER YAPAN ERKEKLER ARTIK SES ÇIKARIYOR. BİR NEVİ SESSİZ ÇIĞLIK SAYILABİLECEK BU ÖNCÜ HAREKET, TRENDLERE YANSIYOR. SLOGANLAR, DEV LOGOLAR ARTIK KENDİNİ GÖSTERMEKTEN ÇEKİNMİYOR. SAVUNMACI KIYAFETLER ÖNE ÇIKIYOR; KAT KAT MONTLAR, METALİK RENKLER, KENDİNİ GÖSTEREN TASARIMLAR BU SEZON "#SESVER"İYOR. STİL EDİTÖRÜ GÖKÇECAN YÜREKLİ FOTOĞRAF ERSİN & ADNAN / BOOM DEV "COOL" LOGOLAR Dev logoları göstermek eskisi gibi kötü karşılanmıyor; tam tersine, artık giydiğiniz markanın logosunu üzerinizde taşımak gayet 'cool' bir hareket haline geldi. Özellikle oversize sweatshirt'ler söz konusu olduğunda bu durumu sıkça göreceğiz. Tıpkı 'bağıran' kıyafetler gibi, kendini gösteren tasarımlar da ön planda… YAZININ TAMAMI ESQUIRE THE BIG BLACK BOOK, 2018 SONBAHAR-KIŞ SAYISINDA… SES ÇIKARAN KADINLAR TOPLUMSAL ROLLER ARASINDAKİ ÇİZGİ GİTGİDE SİLİNİYOR. BU, DÜNYAYI DAHA ADALETLİ BİR YER HALİNE GETİRİRKEN KADINLARIN BUGÜNÜN GELİŞİNE UZUN ZAMANDIR HAZIRLANDIKLARINI DA HATIRLATALIM. UZUN VE MEŞAKKATLİ BİR YOLDA BAZI KADINLAR FAZLASIYLA SESİNİ ÇIKARIRKEN DİĞERLERİNE DE İLHAM VERİYOR. YAZI BARAN ALIŞKAN Toplumun sırtımıza yüklediği roller, dayatılan kurallar, mavi-pembe renkler, ideal meslekler ve daha birçok geride bırakmaya hazırlandığımız madde… Şimdilik bu saydıklarım ve çok daha fazlasıyla karşı karşıyayız ancak uzun yıllar önce erkekler ve kadınlar aralarındaki anlamsız ve soyut rekabeti bir kenara bıraktı. Artık kadınlar, hayatın her alanında kendileri için pozitif ayrımcılığa herhangi bir ihtiyaç duymadan yer alıyor. Bu dünyamız için iyi bir haber tabii ancak bu süreçte bazı kadınlar bu noktaya gelene kadar daha yüksek sesle konuştu, bazıları ise hâlâ konuşuyor. Tenis uzun yıllar ülkemizde pratikte popüler olmasa da teoride en sevilen sporlardan biri. Bizlerin de yakından takip ettiği Grand Slam adı verilen dört büyük tenis turnuvasıyla da sene içinde tenise olan tutkumuzu tatmin etme imkânı buluyoruz. Bu Grand Slam'ler arasında son ABD Açık ise bizler için önemli bir yere sahip. 2018'de ABD Açık'ın 'Tek Kadınlar' finali Serena Wiliams ve Naomi Osaka arasında geçerken görmeyi hiç beklemediğimiz ve sonrasında bu sayfalara taşacak bazı olaylar gerçekleşti. Şöyle ki; Williams, maç esnasında antrenörü Patrick Mouratoglu'dan taktik aldığı iddiasıyla hakem Carlos Ramos tarafından uyarıldı. Bu uyarının üzerine sayı kaybeden Williams, raketini yere vurarak ikinci kural ihlalini de yaptı ve yine puan kaybetti. . Uyarılar ve silinen puanlar… Hem de finalde… Williams, hakem Ramos'a puanlarını sildiği için 'hırsızlık' yaptığını düşündüğünü ve özür dilemesi gerektiğini söyledi. Taktik almadığı ve hile yapmadığından da bahsederken Ramos'un özür dilemesini beklemeye devam etti. Bu sırada hakemle olan bu diyalogu sebebiyle üçüncü kural ihlalini aldı ve 'oyun cezasına' neden olarak tabelada sonuç aleyhine '5-3' skoruyla yansıtıldı. Konuyu daha fazla detaya boğmadan sonuçları açıklayalım: Finalin kazananı Naomi Osaka 6-2 ve 6-4'lük setlerle Grand Slam şampiyonu oldu. Bu zaferle turnuvayı kazanan ilk Japon tenisçi olarak tarihe adını yazdırmayı da başardı. Maçın ve yaşananların etkisi sürerken, Kadınlar Tenis Birliği'nden (WTA) elbette bir açıklama geldi. WTA: "Benzer olaylar yaşayan erkek tenisçiler hakemler tarafından bu şekilde cezalara maruz kalmıyor." dedi. Williams, cinsel ayrımcılığa maruz kaldığını iddia ederken WTA'dan da destek gecikmedi. Tüm bu hikâyeye belki canlı olarak şahit oldunuz, belki de bir yerlerden kulağınıza çalındı… Bir yandan etkilerinin hâlâ sürmesi hiç de anormal değil. Çünkü, tıpkı Serena Williams gibi ses çıkarabilen, varlığını duyurmaktan çekinmeyen kadınlar bildiğimiz hayatın en başından beri erkeklerle dünyayı paylaşıyor. Ve şimdi onların olduğu satırın altını çizmemizin vaktinin geldiğini düşünüyoruz. YAZININ TAMAMI ESQUIRE THE BIG BLACK BOOK, 2018 SONBAHAR-KIŞ SAYISINDA… PAHA BİÇİLMEZ WILLEM DAFOE SEKTÖRDE 40 YILI DEVİREN WİLLEM DAFOE, JULIAN SCHNABEL'İN YÖNETTİĞİ YENİ FİLMİNDE, HEMEN HER OYUNCUNUN KUTSAL KABUL EDEBİLECEĞİ VINCENT VAN GOGH ROLÜYLE KARŞIMIZA ÇIKIYOR. APPLETON, WISCONSIN'DEN HAYALLERİNE ULAŞMAK ADINA YOLA KOYULAN BİR ÇOCUK İÇİN ŞU GELİNEN NOKTA PAHA BİÇİLMEZ NİTELİKTE. YAZI ASH CARTER FOTOĞRAFLAR MARC HOM DERLEME TOGAN NOYAN MODA EDİTÖRÜ MATTHEW MARDEN O, bir İsa ve aynı zamanda Japon ölüm tanrısı. Auschwitz'deki bir mahkûm ve SS subayı. Çürük dişli ve kalem bıyıklı, 'şehvetli' bir Fed (ABD Merkez Bankası) çalışanı. Bir vampir, bir rahip ve deneysel bir tiyatro oyunundaki bir rahibe. Londralı bir bankacı ve Florida'daki motel müdürü. Daha da ötesi, o; T.S. Eliot ve Green Goblin. Willem Dafoe, herkes bir yana, fark yaratan aktörler arasında ve kendi jenerasyonunda çok yönlülüğüyle öne çıkıyor. Bu yılın sonuna doğru, kendisini DC'nin 'Aquaman' adlı filmdeki Atlantik bilimci Nuidis Vulko ve elbette Julian Schnabel'in yönettiği 'At Eternitiy's Gate'de, ki bu onun 99'uncu filmi olacak, Vincent van Gogh rolleriyle göreceğiz. Dafoe, her rolün üstesinden gelebilecek biri gibi görünüyor ama belki bir istisna söz konusudur: O, orta sınıf bir orta batılıyı; yani tam olarak kendisini oynayamayabilir. "İtiraf etmeliyim ki," diyor, o sırada Manhattan'daki West Village bölgesinde yer alan bir mekânda buğday ekmeğinden tostunu ve yumurtasını yiyen 63 yaşındaki oyuncu; "Bazen hayatıma bakıyorum ve 'süreç beni buraya nasıl getirdi?' diye düşünüyorum." Appleton, Wisconsin'de doğan Dafoe, Wisconsin-Milwaukee Üniversitesi'nden New York'a taşınmak için ayrıldığında yıl 1977'ydi. O yıl, New York için önemliydi; çünkü o meşhur uzun süreli elektrik kesintilerinin yaşandığı, Bronx'taki bir dükkânın kundaklandığı ve 'Son of Sam' adıyla bilinen bir seri katilin şehirde terör estirdiği bir yıldı. Dafoe şehre geldiğinde, avangart işler sergileyen tiyatroları bünyesinde barındıran Wooster Group bünyesinde çalışmaya başladı. Bu grubun benzerleri Paris ve Berlin'de de bulunuyordu. Üç sene sonra, 1980'de, karşısına Kathryn Bigelow çıktı ve Dafoe, bisikletli bir çetenin liderini oynadığı; aynı zamanda Bigelow'un da ilk çıkışı olan 'The Loveless-Sevgisizler' adlı filmde oynadı. Akabinde, işler peşi sıra geldi ve Dafoe'nun şöhreti William Friedkin'in 'To Live and Die in L.A. –L.A'de Yaşamak ve Ölmek', Oliver Stone'un 'Platoon-Müfreze', Alan Parker'ın 'Mississippi Burning-Mississippi Yanıyor' ve David Lynch'in 'Wild at Heart-Vahşi Duygular' adlı filmleriyle arttı. Öte yandan, şu sıralar Abel Ferrara ve Paul Schrader gibi çağdaş sinemanın temsilcileriyle çalışmaya devam etse de Dafoe, Wes Anderson'dan Lars von Trier ve Sean Baker'a kadar yeni dönemin en çok konuşulan, benimsenen ve birbirinden tamamen farklı tarzlarda iş yapan yönetmenleri tarafından tercih ediliyor. Dafoe'nun üç kez Oscar'a 'En İyi Yardımcı Oyuncu' dalında aday olduğunu da hatırlatmak gerek: İlki, 1986'da 'Müfreze'yle, ikincisi 2000'de 'Vampirin Gölgesi'yle ve sonuncusu 'Florida Projesi'yle 2017'deydi. Dafoe ile buluştuğumuz restoran; Morandi, huzur veren bir iç dekorasyona sahip. Hem o hem de ben, burada kendimizi çok rahat hissediyoruz. Tabii bu hissiyatımızdaki en büyük pay, dekorasyona ait değil. Zira mekânın işletmecisi Keith McNally, daha önce de Lucky Strike adlı bistronun sahibiymiş ve Dafoe'nun çalıştığı Wooster Group Performing Center'a çok yakınmış. O dönemde Dafoe, bir nevi Lucky Strike'ın müdavimiymiş. Keith'le olan dostluğu işte o bistro zamanına dayanıyor ve bu dostluk Morandi'nin atmosferiyle de birleşince huzur kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor. "Ben, yan dairedeki çocuk gibiyimdir." diyor Dafoe, bu konuda haklı mı bilemiyorum ama şöyle de bir durum var: O, doğuştan tehditkâr bir profil çiziyor. Yani karşısında tedirgin olmanız mümkün. Tabii tüm bunlar sahnede geçerli! Evet, ne zaman sahne bitiyor, karşınızda iyi huylu, samimi ve çekici bir adam beliriyor. Öte yandan Dafoe'da bir dansçı duruşu var. Yani fark edilir derecede fiziki bir esnekliğe ve hareket kabiliyetine sahip. Fotoğraf çekimlerinde pek zorlanmamasını buna bağlıyorum. E, zaten 40 yıllık bir performans geçmişi var, hem sahnede hem de beyaz perdede. Üstüne üstlük 25 yıl boyunca Ashtanga yoga (Hindistan'ın güney bölgelerinde yaygın olan ve oralardan çıkmış, zorlayıcı ama aynı zamanda rahatlatıcı egzersizler bütünü) yapmış. Daha ne olsun? Zira bu detayları öğrendiğinizde, yaşının çok altındaki enerjisinin çapını kolaylıkla idrak edebiliyorsunuz. Peki ya yüzü? İnanılmaz derecede karakteristik yüz hatlarına sahip: dikkatini size verdiğinde birden büyüyen gözler, yanaklarının formu ve sırıttığında ortaya çıkan aralıklı dişleri… Yeteneği bir yana, yönetmenlerin bunca yıldır onun üzerinde durmasına asla şaşılmamalı! 13 yıl önce, İtalya'da, 'The Life Aquatic-Suda Yaşam' filminde oynadığı sırada Giada Colagrande adlı bir yönetmenle tanıştı. Kısa süre sonra ise Giada'yla evlendi. Bu sebepten şu sıralar yılın yarısını Roma'da geçiriyor. "Kalbim iki yere de ait," diyor Dafoe; "İtalya, çok güçlü geleneklere sahip bir ülke. Tanrının bir lütfu âdeta. New York ise geleneksellikten uzak olmayı gelenek olarak benimsemiş bir şehir. Para, bunun dışında tabii. O, New York için tam bir gelenek. Ama burayı seviyorum. Uluslararası bir şehir burası. Pek çok kültürün bir arada olduğu bir sığınak gibi. Şaşırtan ve sorgulatan bir şehir aynı zamanda. Mesela şehrin batısına yolunuz düştüğünde, büyük binalarla karşılaşırsınız. Ve kendinize sorabilirsiniz, 'burada kimler yaşıyor; buraya ne kadar ödediler veya ödüyorlar, burada neler oluyor?' diye. New York, benim için bir sevgili gibi. Şehir elbette çok değişti. Anılar ve hayaletler kaldı geriye. Birikmeye, çoğalmaya da devam ediyorlar." YAZININ TAMAMI ESQUIRE THE BIG BLACK BOOK, 2018 SONBAHAR-KIŞ SAYISINDA… SATYAGRAHA GANDİ, MARTIN LUTHER KING VE NELSON MANDELA… ONLAR HAKSIZLIĞA KARŞI SAVAŞIRKEN ŞİDDETTEN UZAK DURMAYI SEÇTİ. YAZI ÖZGE DİNÇ NİSAN AK ORKESTRA ASİSTAN ŞEFİ, MÜZİK DİREKTÖRÜ, 27 RÖPORTAJ SEDA KARAN FOTOĞRAF UYGAR TAYLAN Beni genellikle birebir tanıştığım insanlar etkiler, müzisyen olsun ya da olmasın. Çoğu sanatçının bizim görebildiğimiz hayatları, süslenmiş ve temizlenmiş halde sunulan kısımları… Zorlukları hangi yönleriyle aştıklarını ya da aşıp aşmadıklarını, başkalarından ne kadar yardım aldıklarını ya da ne kadar reddedildiklerini bilmiyoruz. Tanıdığım insanlara bile bunları sormak çok zor. Beni en çok etkileyen hikâyeler insanların nasıl başarılı oldukları değil, başarısız olduklarında nasıl toparlandıkları üzerine kurulu oluyor. ALPER SARUHAN BASKETBOLCU, 36 RÖPORTAJ SEDA KARAN FOTOĞRAF SAMİ ERİKCİ Hayatın getirdiği tüm zorluklara göğüs germeyi ve asla pes etmemeyi küçük yaşlardan beri iyi bilirim. Sokaklarda büyüdüm… Ailem bize daha iyi bir hayat vermek için hep çalıştı. Benden dokuz yaş küçük kardeşimle çok ilgilendim, hatta onun babası gibiyimdir. Dolayısıyla zorlukları gördüğüm zaman kaçmam, aksine üzerine giderim. Bunun, kapasitemi artırdığını düşünüyorum. Acı veya korku duyduğum şeylerle de karşılaştım. Hayatta en önemli felsefem; vazgeçmemek, direnmek ve inatçı olmak. Özellikle de bir sporcu için. Benden çok daha zor hayatlar yaşayanlar var. Ben her olumsuzluktan bir pozitif yan çıkartırım, bu yüzden zorluklar bana yeni kapılar açıp yeni tecrübeler katar. EBRU BAYBARA DEMİR ŞEF, SOSYAL GİRİŞİMCİ, 42 RÖPORTAJ SEDA KARAN FOTOĞRAF BETÜL YAZICIOĞLU Eğer fikrinize ve hayallerinize gerçekten yüreğinizi koyarsanız en olmaz dediğiniz anda bile inancınız size yol gösterir. Halen devam etmekte olduğumuz hem mülteci konusu, hem toprak iyileştirme ve hem tarım konusu yurtdışında pek çok ülke tarafından izleniyor. Geçenlerde Kanada'daki bir üniversite ile partnerlik anlaşması yaptık. Hem mültecilerin hem de Türkiye'nin gıda güvenliği açısından çok önemli bir proje. Amerikan Dış İşleri Bakanlığı desteği ile ABD'de bir eğitim projesine dahil edildim. Tarım, dünya çapında önemli bir konu artık, bunun için de sonuna kadar çalışmayı öğrendim. Kişinin kendini ait hissettiği yerde olmasından aldığı gücü de anladım. Bu kadar zamanda aştığım her zorluğu kendi topraklarımdan aldığım güçle yaptım. Hikâyem, bugün Mardin'de birçok kadının kendi ayakları üzerinde durmasını sağlıyor. TASARIMCI RÖPORTAJ EMRE PAKEL KOZA GENÇ MODA TASARIMCILARI YARIŞMASI'NDA İKİNCİLİK ÖDÜLÜ ALAN, ÖZGÜN TASARIMLARI İLE SOSYAL MEDYANIN İLGİSİNİ ÇEKEN EMRE PAKEL, KAMPANYA ÇEKİMLERİYLE TELEVİZYON PROGRAMLARINDA BİLE KONUŞULDU. ECE SÜKAN, PARİS'TE SOKAK FOTOĞRAFÇILARINA ELİNDE ONUN TASARIMI BİR ÇANTAYLA POZ VERDİ. SON ZAMANLARDA MODA DÜNYASINDA ADINI SIKÇA DUYMAYA BAŞLADIĞIMIZ EMRE PAKEL İLE TASARIMLARINI VE ERKEK MODASINI KONUŞTUK. FARK YARATIN YENİ SONBAHAR – KIŞ SEZONUNDA EN AZ YAZ RENKLERİ KADAR İDDİALI TONLARI TAŞIMAYA HAZIRLANIN. VÜCUDA TAM OTURAN FİT KESİMLER, ÇARPICI DESENLER VE AKSESUARLARLA SAĞLAYACAĞINIZ 'JİLET' GİBİ GÖRÜNÜMÜNÜZLE GİRDİĞİNİZ HER ORTAMDA İDDİALI VE FARKLI İSİMLERİN BAŞINDA OLACAĞINIZA EMİN OLABİLİRSİNİZ. MODA EDİTÖRÜ DUYGU ALTIPARMAK FOTOĞRAF ÖMER FARUK GÖKALP ceket LAB PAL ZILERI (HARVEY NICHOLS) 4.045 TL, yelek DAMAT 499 TL, gömlek VAKKO 389 TL, pantolon RAMSEY 379 TL, kravat BOSS 265 TL Sizce Türk erkeklerinin stil konusunda en çok neye ihtiyacı var? Türk erkekleri kendilerini çok sıkıyor bu konuda bence. İnsan her şeyden önce kendi için giyinmeli. Benim deneyimlediğim kadarı ile erkekler "İnsanlar ne düşünür?" algısından çıkamıyorlar ve çoğu zaman kadınlar kadar kendi bedenlerini tanımıyorlar. Bilinçli alışveriş kültürümüz erkek nüfusunun genelinde az, çok iyi giyinen erkeklerimiz de var fakat genele vurunca oranı bir hayli düşük. Daha çok erkek moda dergilerini karıştırmalılar, İtalyan erkekleri ve Uzak Doğulular bu işi çok iyi beceriyor, onları biraz takip etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Gardırobunuzdaki en favori parçalarınız neler? Ve gardırobunuza bir şeyler eklerken nelere dikkat ediyorsunuz? Kendi tasarımım olan flanel bol paça pantolonlarım ağırlıkta. Bol pantolonlarımı hem gece hem gündüz rahatlıkla kullanabildiğim için kendi stilimi en çok yansıtan kilit parçam olarak sayabilirim. Hem günümüz modasının biraz dışında hem de bana özgü olmaları onları en favori parçam yapıyor. Her sezon gardırobuma uzun süreli giyebileceğim parçalar ekliyorum ve stilimin ana kodlarını bu şekilde oluşturmaya çalışıyorum, böylelikle hem her sezon giydiğimde kıyafetlerim geçmiş sezon izlenimi taşımıyor hem de çöpe gitmediğinden çevreye daha duyarlı olabiliyorum. Tekstil atıkları dünyada en büyük ikinci kirlilik oranı taşıyan endüstri ne de olsa. FARK YARATIN YENİ SONBAHAR – KIŞ SEZONUNDA EN AZ YAZ RENKLERİ KADAR İDDİALI TONLARI TAŞIMAYA HAZIRLANIN. VÜCUDA TAM OTURAN FİT KESİMLER, ÇARPICI DESENLER VE AKSESUARLARLA SAĞLAYACAĞINIZ 'JİLET' GİBİ GÖRÜNÜMÜNÜZLE GİRDİĞİNİZ HER ORTAMDA İDDİALI VE FARKLI İSİMLERİN BAŞINDA OLACAĞINIZA EMİN OLABİLİRSİNİZ. MODA EDİTÖRÜ DUYGU ALTIPARMAK FOTOĞRAF ÖMER FARUK GÖKALP ceket LAB PAL ZILERI (HARVEY NICHOLS), yelek DAMAT, gömlek VAKKO, pantolon RAMSEY, kravat BOSS DEĞİŞEN DÜNYA, GELİŞEN MARKALAR TEKNOLOJİ GELİŞTİKÇE REKABET KOŞULLARI DA DEĞİŞTİ. İNSAN DEĞİŞTİKÇE İHTİYAÇLARI DA FARKLILAŞTI. ESKİDEN BEYGİR GÜCÜ, TORK, HIZLANMA DEĞERLERİYLE ÖN PLANA ÇIKAN ARAÇ VE MARKALAR ARTIK MOBİLİTE, OTONOM SÜRÜŞ, YAPAY ZEKÂ GİBİ ÖNEMLİ KONU BAŞLIKLARINDA YARIŞMAYA BAŞLADI. BU YENİ DÜZENE AYAK UYDURAMAYANLAR İÇİN TREN KAÇTI KAÇIYOR! AMA BU 'YENİ'Yİ YAKALAMAYI BAŞARANLAR BİRKAÇ ADIM ÖNE GEÇTİ VE OLDUKÇA HIZLI İLERLİYOR. İŞTE, SİZE BİRKAÇ İYİ ÖRNEK… YAZI ONUR AKÇAY Gelişmiş ülkelerde, dizel motorlu araç neredeyse yok! Benzinli modellerin satışları düşüyor, hibrit ve elektrikli araçların payı büyüyor. Ama tartışma sadece motor veya yakıt meselesini de geçti. İş öyle bir yer geldi ki, aracın içinde kaliteli zaman geçirmek için atılan adımlar büyük ses getirmeye başladı. Yani kullanıcı markadan şunun cevabını istiyor; "Yarı otonom veya otonom sürüşe sahip aracı senden satın alırsam bana ne vadediyorsun? Ben aracın içinde ne yapacağım veya neler yapabilirim? Dünyanın en değerli şeyi olan zamanın boşa akıp gitmemesi için hangi çalışmaları yapıyorsunuz?" Hal böyle olunca markalar her alanda daha fazla savaşmaya başladı. Biz de dikkatimizi çeken son ürünleri derledik. Kilit Rol: Yeni Marka M Volvo Cars, 2025 yılında satışlarının yüzde 50'sinin elektrikli otomobillerden oluşmasını hedefliyor. Bu gerçekten önemli bir açıklama. Ama bence daha da önemlisi Volvo'nun yeni mobilite markası 'M'. Volvo Car Mobility'nin yeni markası olarak kurulan M, Volvo Car Group'un tamamen sahip olduğu bağımsız bir şirket olarak, şehirde yaşayanlar için otomobil sahipliğine daha iyi bir alternatif sunmayı amaçlıyor. M'in misyonu, daha fazla insanın özgürce, anlamlı ve sürdürülebilir bir şekilde hareket etmesini sağlamak. Peki, ne yapacak bu M? M, kullanıcısının ihtiyaçlarını, tercihlerini ve alışkanlıklarını öğrenerek müşteri ilişkilerini kişisel hale getiriyor. Sezgisel bir uygulama üzerinden otomobillere ve hizmetlere güvenilir şekilde ve isteğe bağlı olarak erişim sağlayan M, Volvo'nun küresel mobilite operasyonlarını genişletmeyi hedefliyor. Volvo Cars Başkan ve CEO'su Hakan Samuelsson, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklama da heyecan verici; "Volvo Cars, sadece bir otomobil şirketi olmanın ötesine geçiyor. Kentli tüketicilerin geleneksel otomobil sahibi olma yöntemini sorguladığını biliyoruz. M, cevabımızın bir parçası. Yeni misyonumuz olan 'Freedom to Move – Hareket Özgürlüğü' kapsamında doğrudan tüketici hizmetleri sağlayıcısı olacak şekilde evrimleşiyoruz. Mobilite temel bir dönüşümden geçiyor ve Volvo Cars bu değişime öncülük ediyor. M'in lansmanı Volvo Cars için yeni gelir kaynakları yaratacak ve şirketin önümüzdeki on yılın ortasına kadar beş milyondan fazla tüketiciyle doğrudan ilişki kurma isteğinin ayrılmaz bir parçası olacak." M, kullanıcılara sadece otomobili nereden alabileceklerini söylemek yerine, onlara özel ihtiyaçlarını soran tescilli bir öğrenme teknolojisi geliştiriyor. Deneyimli dijital yazılım mühendislerinden oluşan bir ekibe sahip olan M, Volvo Car Group'un otomobil paylaşım şirketi Sunfleet'in 20 yıllık deneyim ve verilerinden yararlanıyor. Sunfleet, yılda gerçekleştirdiği 500.000 adet işlem ve 1.700 otomobilden oluşan filosuyla İsveç'in önde gelen otomobil paylaşım şirketi olarak hizmet veriyor. Sistemin 2019 yılında M ile tamamen entegre olması, hizmetin tüm Sunfleet kullanıcılarına da sunuluyor hale gelmesini sağlayacak. İsveç ve ABD'de 2019 ilkbaharında hizmet vermeye başlayacak M'in farkını Volvo Car Mobility CEO'su Bodil Eriksson şöyle özetliyor; "Şu anda mevcut olan hizmetler çoğunlukla toplu taşımaya alternatifler sunuyor. İnsanların kendi sahip oldukları otomobilleri kullandıkları bir dünyaya odaklandık, bu da bizi diğerlerinden ayırdı. Bu deneyime gerçek bir alternatif sunmayı amaçlıyoruz. Bu alternatif, hayatımızı istediğimiz gibi yaşamamızı, işlerimizi yapmamızı ve değerli zamanımızı maksimum düzeyde kullanmamızı sağlamalı. Burada premium bir deneyim sunma fırsatı görüyoruz." Bu açıklamaları dikkatli okuduğumuzda çok yakın zamanda daha renkli bir sürüş hayatımız olacağı kesin. Hatta şu anda halen kapsamlı testlerin gerçekleştirildiği İsveç, Stockholm'de renklilik başlamış bile diyebilirim. Sırf bu deneyimi bir an önce yaşamak için fırsat bulursam Stockholm'e gidip deneyimlerimi sizlerle paylaşabilirim. Şimdiden sabırsızlanıyorum! YAZININ TAMAMI ESQUIRE THE BIG BLACK BOOK, 2018 SONBAHAR-KIŞ SAYISINDA… YENİ BİR SEN YENİ SEZONDA ERKEKLER YENİLENİYOR. KAPALI KAPILAR AÇILIYOR, GARDIROPLARIN DİPLERİNE DOĞRU İTİLMİŞ HER ŞEY GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR, KARANLIĞI BİR IŞIK HUZMESİ YARIYOR. SEÇTİKLERİ PARÇALARLA GİYİNİRKEN DE VARLIKLARINI HİSSETTİREN ERKEKLERİN DÜNYASINI KEŞFE HAZIR MISINIZ? MODA EDİTÖRÜ SERHAT ŞENGÜL FOTOĞRAF ERMAN İŞTAHLI mont MONCLER, triko BOSS, pantolon NETWORK, ayakkabı MONCLER