Buz ve hızın dansı
Küresel ısınmanın muhtemel sonuçları gerçeğe dönüşürken gezegenimizin akıbetini merak ediyoruz. Peki, iklim değişikliğini nasıl durduramadık? Kim bilir belki de çağımızın vebası ‘hız’a ulaşmak ve yeni ticari fırsatlar için iklim değişikliğine göz yummuş bile olabiliriz.
Giriş Tarihi: 27.10.2018
17:03
Güncelleme Tarihi: 31.10.2018
11:56
Yazı Baran ALIŞKAN
Küresel ısınma veya iklim değişikliği hakkında ne biliyorsunuz? Eminim yıllardır birçok kitle iletişim aracından konuyla alakalı yüzlerce görüşe maruz kalmışsınızdır. Evet, bir şeyler kesinlikle değişiyor ve bu gidişat pozitif yönde görünmüyor. Uzun yıllardır ev sahipliğimizi yapan mavi gezegenin alarm verdiği ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı konusundaysa hemfikiriz. Bugüne kadar bahsi geçen iklim değişikliğini durdurma çabalarını umutsuzca sürdürenler için bu değişikliği yavaşlatmak bile bir başarı sayılırdı. Fakat hesaba katmadığımız bir sonuç gidişata destek verme noktasında yeni aktörler doğurdu diyebiliriz.
Tarihi boyunca ısınıp yeniden soğuyan dünyamız yeniden ısınma trendine girerken Kuzey Kutbu'ndaki buzullar, görülmemiş bir hızla erimeye devam ediyor. Kaldı ki uzmanlar bu erimeden zarar göreceğimizi uzun zaman önce tescillemişti. Diğer taraftaysa erime, birilerinin fazlasıyla işine geliyor. Bunlar kim mi? Elbette kuzeyde oluşan yeni bir ticaret yolunun sahipleri.
Arktik, yani Kuzey Kutup Dairesi'nde bulunan karla kaplı bölge, son dönemin en gözde lokasyonu olarak dikkatleri üzerine topluyor. Yalnızca dikkatleri toplamıyor hakkında birçok tartışmayı da doğuruyor. Buradaki sessizlik çok uzun yıllardır korunmuş olacak ki son yıllarda birçok ülkenin radarına takılıp hak iddia ettiği bir yer haline dönüştü. Bölgeyi popüler kılan birçok sebep var: Enerji kaynakları, ilaç endüstrisi ve deniz yolu ulaşımı. Bu üç maddenin sonuncusu fazlasıyla ilgimizi çekiyor. Çünkü deniz yolu ulaşımında yaşanan değişiklikler bizi şüpheye düşürüyor. Fakat önce bu ticaret yolunun nasıl oluştuğunu konuşsak daha iyi olur.
Dünya belli aralıklarla soğuyup ısınırken bölge, gezegenin derin dondurucusu görevini üstleniyordu. Daha basit anlatmak gerekirse, güneş ışınları buz ve karla kaplı alana çarptığında dünyada yayılmıyor ve yansıyarak geri dönüyor. Bu şekilde ideal sıcaklıklarla yaşamımıza devam ediyoruz. Bir süredir hızla devam eden iklim değişikliği ya da küresel ısınma konusuna bugüne kadar kafa yormadıysanız kötü haberi alma vaktiniz geldi. Artık gezegene düşen güneş ışınlarını Arktik bölgesi eskisi kadar yansıtamıyor. Çünkü buzullar inanılmaz bir hızla eriyor. Yansıyamayan güneş ışınları bölgeyi ve gezegeni daha sıcak hale getirirken maalesef erimeyi daha da hızlandırıyor. Ayrıca hâlâ fosil yakıtlar kullandığımız için atmosferde biriken sera gazları da ısınma eğilimine büyük katkı sağlıyor. Anlayacağınız sistem, kötü bir kumarbaz gibi kaybetmeye başladığında durmayı başaramadı. Başka bir örnek; Grönland'ı kaplayan buzun tamimiyle erimesi durumunda deniz seviyelerinin 7m'ye kadar yükselmesi öngörülüyor. Durum çok da iç açıcı görünmüyor, değil mi?
İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi güzergâhlar, tarihte birçok mücadeleye tanıklık ederken bizler şimdiki zamanda yeni bir ticaret yolunun doğuşuna şahit oluyoruz. Kuzey Denizi Yolu, ilk kez deniz yolu trafiğine bugünlerde ev sahipliği yapmıyor. Madem yeni bir durum değil, o halde biz bu konuyu neden şimdi konuşuyoruz? Evet, ilk kez olmasa da ayrıntılara baktığımızda birtakım ilkleri yaşıyoruz. Ve geri dönülemez olduğunun henüz farkında değiliz. Daha önceki yolculukların uygun iklim şartları ve buz kıran gemileri sayesinde gerçekleştiği bilgisinin altını çizelim. Kuzey Denizi Yolu'nda ulaşım sağlayan ülkeler, erimenin artması ve yolun daha kullanışlı vaziyete ulaşması sebebiyle artık kendi konteyner gemileriyle de yolu kullanabilecek. Bu, güzergâhı daha kolay, daha ulaşılabilir ve daha kullanışlı hale getirdi. Çünkü doğudan batıya yapılan yolculuklar Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşirken alternatif olarak doğan Kuzey Denizi Yolu hem vakitten hem de nakitten ciddi oranda tasarruf edilmesini sağlıyor.
ARKTİKA KONSEYİ ÜYELERİ
• ABD • Rusya • Kanada • İzlanda • Danimarka • Norveç • İsveç • Finlandiya
Kuzey Denizi Yolu'nda buz kıran gemileriyle ulaşım sağlandığını belirtmiştik. Ancak geçen ağustos ayında Christophe de Margerie adlı gemi, sıvılaştırılmış doğalgaz taşırken ilk kez buz kıran bir gemi olmadan hattı geçerek bölgenin son durumunu gözler önüne sermiş oldu. Bu geçiş normal güzergâh olan Süveyş Kanalı'na oranla %30 daha hızlı gerçekleşti. Güzergâhın popüler döneminde 15 geçişe ev sahipliği yaptığını düşünürsek, önümüzdeki yıllarda hattın daha yoğun kullanılacağını da tahmin edebiliriz. Southampton Üniversitesi'nden Okyanusbilimci Dr. Simon Boxall, iklim değişikliğini durdursak bile mevcut durumun geri dönülemez olduğunu savunuyor. Madem geri dönülemez bir vaziyetteyiz bunu değerlendirelim diyen biri elbette çıkacaktı… İster krizi fırsata çevirmek ister şartları değerlendirmek deyin, bilemeyiz… Ancak Venta Maersk bu hattı kullanan ilk konteyner gemisi olma unvanını kazandı. Rusya'dan gönderilen balıkları ve Güney Kore menşeili elektronik cihazları taşıdı. Maersk, Vladivostok Limanı'ndan ayrılırken geçen ayın sonunda St. Petersburg'a vardı. Hem de hiçbir yardıma muhtaç olmadan. İşte, bölgenin ticarileşmesinin ilk adımı… Bazı uzmanlar, Kuzey Denizi Yolu'nun Süveyş Kanalı hakimiyetini yok edeceğini düşünüyor. Fakat Maersk yetkilileri henüz bu hattın bir alternatif sayılamayacağı görüşünde. Çünkü ancak yılın üç ayında yolculuğa elverişli olduğu belirtiliyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2024 yılına kadar hattın bölge gelişimine önemli katkılar sağlayacağını iddia ediyor. Hatta 2025 yılında trafiğin 10 kat artacağını öngördüklerini söylüyor. Bu hattın popüler Süveyş Kanalı'na göre yaklaşık 9 bin kilometre kısa olmasıysa 'hız' konusunda tüccar ruhları cezbediyor.
Kafanızda oluşan muhtemel soruyu cevaplayalım. Madem bu kadar olumlu bir şey, neden bu kadar endişeleniyoruz? Çünkü fosil yakıtların yanmasıyla birlikte sera gazı salınımı artıyor ve aslında küresel ısınmayı perçinleyen etkenler arasında en önemlilerinden biri olarak da bahsi geçen sera gazı gösteriliyor. Ayrıca bölgenin kullanıldıkça çevre kirliliğine maruz kalması da alanın tahribatını hızlandıracak. 'Hız' kelimesine dikkatinizi çekmek istiyoruz. Çünkü son 10 yılda şimdiye kadar yaşanan erime hızının üç katına çıktığı gerçeğiyle yüzleşirken kötü senaryoların sonuçlarını görmekten imtina ediyoruz. Konteyner gemilerinin geçişi, buzulların erimesi ve hız. Bu çağı bir kelimeyle anlatmamızı isteseniz muhtemelen tek cevabımız 'hız' olurdu.
Konuya daha geniş açıdan bakarsak, yalnızca buzulların erimesiyle alakalı bir romantizm içinde olmadığımızı da görebilirsiniz. Hâlbuki az evvel bahsettiğimiz gezegenin derin dondurucusu olma görevinin yanı sıra bünyesinde ciddi anlamda su barındıran bir yerden bahsediyoruz. Örnek verelim; NASA'ya göre, küresel deniz seviyeleri bu yüzyılın sonuna kadar 0,2-2m aralığında artabilir. Ciddi bir yükseliş birçok popüler kıyı şehrinin yok olmasına sebep olacak. NASA'nın GRACE (yeraltı suları ve buzullarda yaşanan değişiklikleri inceleyen uydu sistemi) gözlemleriyle oluşturduğu modelde İstanbul'un buzulların erimesiyle birlikte öngörülen deniz seviyesinden nasıl etkileneceği bilgisine de ulaşabiliyoruz. Maalesef kötü haber: Deniz seviyesinin 90cm yükselmesi bekleniyor. Bu, iki yakalı bir şehir için felaket sayılabilir. Ayrıca Business Insider'ın NASA verilerine dayanarak hazırladığı simülasyonda Miami, New York ve Mumbai gibi şehirlerin de sular altında kalacağını görebiliyoruz.
Kuzey Denizi Rotası
Süveyş Kanalı Rotası
Kuzey Denizi Yolu'na yeniden dönecek olursak, bölgenin son yıllardaki popülerliği su götürmez bir gerçek. 15 milyon km2'lik bir alana sahip Arktik, birden fazla ülkenin de kıta sahanlığına giriyor. 1996 yılında Arktik Konseyi'nin kuruluşuyla iş resmiyete dökülmüştü. Rusya, ABD, Norveç, Kanada ve Danimarka, Arktik Beşlisi olarak biliniyor. Sonradan Finlandiya ve İsveç'in de katıldığı konseyin gözlemci ülkeleri arasında Türkiye 'Ad Hoc' sıfatıyla (bir davaya özgü yargıç ya da tek bir uyuşmazlığı çözmekle görevli yargıç olarak tanımlanan bir diplomasi terimi) yer alıyor. Önemli yeraltı rezervleri olduğu düşünülen bölge, neredeyse tüm dünyanın halihazırda ilgisini çekmiş durumda. İşin içine yeraltı kaynakları girince kaçınılmaz son karşımıza çıkıyor! Yakın gelecekte tabiri caizse 'soğuk' bir çatışma pek de uzak görünmüyor diyebiliriz. Hatta Rusya'nın uzun zaman önce denizin altına diktiği Rusya bayrağı bölge aktörlerine gözdağı olarak bile gösterilebilir.
Bölgenin gelecek yıllarda yoğun bir ticaret yoluna dönüşmemesi neredeyse imkânsız. Bunun geleceğini öngören ABD ve Çin de karşılıklı olarak bölgede hak sahibi olmak için çalışmalarını sürdürüyor. Çin'in Arktik bölgesi komşularına yatırımlarıyla bir süredir yakın durarak stratejisini belirledi. Dalian Denizcilik Üniversitesi Kutup Denizleri Araştırma Merkezi Direktörü Zhenfu Li'ye göre, Arktik rotasında kontrole sahip olan ülke, dünya ekonomisi ve uluslararası stratejiler noktasında belirleyici rol oynayacağını düşünüyor. Buzların altında hatırı sayılır derece yeraltı kaynağı olduğunu ve uzmanların bu düşüş hızına bağlı olarak 2040 yıllarında ancak kaynaklar için çalışılabileceğini düşünüyor. ABD'nin, Arktika Konseyi kuruluşunda bu konseyde askeri anlamda yer almayacağını belirtmiş olması da komplo teorilerine dahil edilebilir.
Kuzey Kutup Bölgesi'yle ilgili diğer bir can alıcı nokta da ilaç endüstrisi. Henüz komplo teorisinden öteye geçmese de buzulların erimesiyle ortaya çıkacak bakterilerle savaşmak, ilaç endüstrisine yeni servetler kazandırmanın en normal yolu olacak. Erimenin etkisiyle ortaya çıkan Sibirya ve Alaska topraklarında saklanan bakteriler kış uykusundan uyanmaya hazırlanırken uzmanların uyarıları aklımıza geliyor. 2016 Ağustos'unda Sibirya'da şarbon nedeniyle hayatını kaybeden bir çocuktan bahsedelim. Çocuğun hayatını kaybetmesi, 75 yıl önce şarbon sebebiyle ölen geyik cesedinin çözülen buzlar yüzünden açığa çıkmasına bağlanıyor. Bu sürecin sonunda hastalık toprağa ve suya karışınca çevredeki geyiklere de bulaştığı söyleniyor. Tabii şimdilik! İnsan vücudunun tanımadığı bu bakterilere karşı bağışıklığı nasıl sağlayacağımızı biliyorsunuz. Teşekkürler, ilaç şirketleri!
Tüm bunlar yaşanırken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres: "Doğrudan varoluşsal bir tehditle karşı karşıyayız. İklim değişikliği bizden hızlı ilerliyor. 2020'ye kadar bu gidişatı değiştiremezsek tüm insanlık ve doğal sistemler için yıkıcı sonuçlarla karşılaşacağız," dedi. Bilim insanlarının yıllar süren serzenişlerine kulak asmayan siyasi aktörlerin krizi fırsata çevirmeyi amaçladığını düşünebiliriz. Neden olmasın?
Hız merakı, ticari kaygılar ve güç sahibi olma arzusu küresel ısınmanın önünü açmış olabilir. Sade vatandaş günlük yaşamını sürdürürken gezegeninin akıbetini merak ediyor. Gerçek buzların altında mı, yoksa buz kıran gemilerinin güvertesinde mi bilemiyoruz. Şu an için tek bildiğimiz eriyen buzulların yeni olaylara gebe olduğu. Buz ve hızın dansına yeni ticari fırsatlar kavramını da eklerken mavi gezegenimize bol şans diliyoruz!
Küresel ısınma veya iklim değişikliği hakkında ne biliyorsunuz? Eminim yıllardır birçok kitle iletişim aracından konuyla alakalı yüzlerce görüşe maruz kalmışsınızdır. Evet, bir şeyler kesinlikle değişiyor ve bu gidişat pozitif yönde görünmüyor. Uzun yıllardır ev sahipliğimizi yapan mavi gezegenin alarm verdiği ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı konusundaysa hemfikiriz. Bugüne kadar bahsi geçen iklim değişikliğini durdurma çabalarını umutsuzca sürdürenler için bu değişikliği yavaşlatmak bile bir başarı sayılırdı. Fakat hesaba katmadığımız bir sonuç gidişata destek verme noktasında yeni aktörler doğurdu diyebiliriz.
Tarihi boyunca ısınıp yeniden soğuyan dünyamız yeniden ısınma trendine girerken Kuzey Kutbu'ndaki buzullar, görülmemiş bir hızla erimeye devam ediyor. Kaldı ki uzmanlar bu erimeden zarar göreceğimizi uzun zaman önce tescillemişti. Diğer taraftaysa erime, birilerinin fazlasıyla işine geliyor. Bunlar kim mi? Elbette kuzeyde oluşan yeni bir ticaret yolunun sahipleri.
Arktik, yani Kuzey Kutup Dairesi'nde bulunan karla kaplı bölge, son dönemin en gözde lokasyonu olarak dikkatleri üzerine topluyor. Yalnızca dikkatleri toplamıyor hakkında birçok tartışmayı da doğuruyor. Buradaki sessizlik çok uzun yıllardır korunmuş olacak ki son yıllarda birçok ülkenin radarına takılıp hak iddia ettiği bir yer haline dönüştü. Bölgeyi popüler kılan birçok sebep var: Enerji kaynakları, ilaç endüstrisi ve deniz yolu ulaşımı. Bu üç maddenin sonuncusu fazlasıyla ilgimizi çekiyor. Çünkü deniz yolu ulaşımında yaşanan değişiklikler bizi şüpheye düşürüyor. Fakat önce bu ticaret yolunun nasıl oluştuğunu konuşsak daha iyi olur.
Dünya belli aralıklarla soğuyup ısınırken bölge, gezegenin derin dondurucusu görevini üstleniyordu. Daha basit anlatmak gerekirse, güneş ışınları buz ve karla kaplı alana çarptığında dünyada yayılmıyor ve yansıyarak geri dönüyor. Bu şekilde ideal sıcaklıklarla yaşamımıza devam ediyoruz. Bir süredir hızla devam eden iklim değişikliği ya da küresel ısınma konusuna bugüne kadar kafa yormadıysanız kötü haberi alma vaktiniz geldi. Artık gezegene düşen güneş ışınlarını Arktik bölgesi eskisi kadar yansıtamıyor. Çünkü buzullar inanılmaz bir hızla eriyor. Yansıyamayan güneş ışınları bölgeyi ve gezegeni daha sıcak hale getirirken maalesef erimeyi daha da hızlandırıyor. Ayrıca hâlâ fosil yakıtlar kullandığımız için atmosferde biriken sera gazları da ısınma eğilimine büyük katkı sağlıyor. Anlayacağınız sistem, kötü bir kumarbaz gibi kaybetmeye başladığında durmayı başaramadı. Başka bir örnek; Grönland'ı kaplayan buzun tamimiyle erimesi durumunda deniz seviyelerinin 7m'ye kadar yükselmesi öngörülüyor. Durum çok da iç açıcı görünmüyor, değil mi?
İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi güzergâhlar, tarihte birçok mücadeleye tanıklık ederken bizler şimdiki zamanda yeni bir ticaret yolunun doğuşuna şahit oluyoruz. Kuzey Denizi Yolu, ilk kez deniz yolu trafiğine bugünlerde ev sahipliği yapmıyor. Madem yeni bir durum değil, o halde biz bu konuyu neden şimdi konuşuyoruz? Evet, ilk kez olmasa da ayrıntılara baktığımızda birtakım ilkleri yaşıyoruz. Ve geri dönülemez olduğunun henüz farkında değiliz. Daha önceki yolculukların uygun iklim şartları ve buz kıran gemileri sayesinde gerçekleştiği bilgisinin altını çizelim. Kuzey Denizi Yolu'nda ulaşım sağlayan ülkeler, erimenin artması ve yolun daha kullanışlı vaziyete ulaşması sebebiyle artık kendi konteyner gemileriyle de yolu kullanabilecek. Bu, güzergâhı daha kolay, daha ulaşılabilir ve daha kullanışlı hale getirdi. Çünkü doğudan batıya yapılan yolculuklar Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşirken alternatif olarak doğan Kuzey Denizi Yolu hem vakitten hem de nakitten ciddi oranda tasarruf edilmesini sağlıyor.
ARKTİKA KONSEYİ ÜYELERİ
• ABD • Rusya • Kanada • İzlanda • Danimarka • Norveç • İsveç • Finlandiya
Kuzey Denizi Yolu'nda buz kıran gemileriyle ulaşım sağlandığını belirtmiştik. Ancak geçen ağustos ayında Christophe de Margerie adlı gemi, sıvılaştırılmış doğalgaz taşırken ilk kez buz kıran bir gemi olmadan hattı geçerek bölgenin son durumunu gözler önüne sermiş oldu. Bu geçiş normal güzergâh olan Süveyş Kanalı'na oranla %30 daha hızlı gerçekleşti. Güzergâhın popüler döneminde 15 geçişe ev sahipliği yaptığını düşünürsek, önümüzdeki yıllarda hattın daha yoğun kullanılacağını da tahmin edebiliriz. Southampton Üniversitesi'nden Okyanusbilimci Dr. Simon Boxall, iklim değişikliğini durdursak bile mevcut durumun geri dönülemez olduğunu savunuyor. Madem geri dönülemez bir vaziyetteyiz bunu değerlendirelim diyen biri elbette çıkacaktı… İster krizi fırsata çevirmek ister şartları değerlendirmek deyin, bilemeyiz… Ancak Venta Maersk bu hattı kullanan ilk konteyner gemisi olma unvanını kazandı. Rusya'dan gönderilen balıkları ve Güney Kore menşeili elektronik cihazları taşıdı. Maersk, Vladivostok Limanı'ndan ayrılırken geçen ayın sonunda St. Petersburg'a vardı. Hem de hiçbir yardıma muhtaç olmadan. İşte, bölgenin ticarileşmesinin ilk adımı… Bazı uzmanlar, Kuzey Denizi Yolu'nun Süveyş Kanalı hakimiyetini yok edeceğini düşünüyor. Fakat Maersk yetkilileri henüz bu hattın bir alternatif sayılamayacağı görüşünde. Çünkü ancak yılın üç ayında yolculuğa elverişli olduğu belirtiliyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2024 yılına kadar hattın bölge gelişimine önemli katkılar sağlayacağını iddia ediyor. Hatta 2025 yılında trafiğin 10 kat artacağını öngördüklerini söylüyor. Bu hattın popüler Süveyş Kanalı'na göre yaklaşık 9 bin kilometre kısa olmasıysa 'hız' konusunda tüccar ruhları cezbediyor.
Kafanızda oluşan muhtemel soruyu cevaplayalım. Madem bu kadar olumlu bir şey, neden bu kadar endişeleniyoruz? Çünkü fosil yakıtların yanmasıyla birlikte sera gazı salınımı artıyor ve aslında küresel ısınmayı perçinleyen etkenler arasında en önemlilerinden biri olarak da bahsi geçen sera gazı gösteriliyor. Ayrıca bölgenin kullanıldıkça çevre kirliliğine maruz kalması da alanın tahribatını hızlandıracak. 'Hız' kelimesine dikkatinizi çekmek istiyoruz. Çünkü son 10 yılda şimdiye kadar yaşanan erime hızının üç katına çıktığı gerçeğiyle yüzleşirken kötü senaryoların sonuçlarını görmekten imtina ediyoruz. Konteyner gemilerinin geçişi, buzulların erimesi ve hız. Bu çağı bir kelimeyle anlatmamızı isteseniz muhtemelen tek cevabımız 'hız' olurdu.
Konuya daha geniş açıdan bakarsak, yalnızca buzulların erimesiyle alakalı bir romantizm içinde olmadığımızı da görebilirsiniz. Hâlbuki az evvel bahsettiğimiz gezegenin derin dondurucusu olma görevinin yanı sıra bünyesinde ciddi anlamda su barındıran bir yerden bahsediyoruz. Örnek verelim; NASA'ya göre, küresel deniz seviyeleri bu yüzyılın sonuna kadar 0,2-2m aralığında artabilir. Ciddi bir yükseliş birçok popüler kıyı şehrinin yok olmasına sebep olacak. NASA'nın GRACE (yeraltı suları ve buzullarda yaşanan değişiklikleri inceleyen uydu sistemi) gözlemleriyle oluşturduğu modelde İstanbul'un buzulların erimesiyle birlikte öngörülen deniz seviyesinden nasıl etkileneceği bilgisine de ulaşabiliyoruz. Maalesef kötü haber: Deniz seviyesinin 90cm yükselmesi bekleniyor. Bu, iki yakalı bir şehir için felaket sayılabilir. Ayrıca Business Insider'ın NASA verilerine dayanarak hazırladığı simülasyonda Miami, New York ve Mumbai gibi şehirlerin de sular altında kalacağını görebiliyoruz.
Kuzey Denizi Rotası
Süveyş Kanalı Rotası
Kuzey Denizi Yolu'na yeniden dönecek olursak, bölgenin son yıllardaki popülerliği su götürmez bir gerçek. 15 milyon km2'lik bir alana sahip Arktik, birden fazla ülkenin de kıta sahanlığına giriyor. 1996 yılında Arktik Konseyi'nin kuruluşuyla iş resmiyete dökülmüştü. Rusya, ABD, Norveç, Kanada ve Danimarka, Arktik Beşlisi olarak biliniyor. Sonradan Finlandiya ve İsveç'in de katıldığı konseyin gözlemci ülkeleri arasında Türkiye 'Ad Hoc' sıfatıyla (bir davaya özgü yargıç ya da tek bir uyuşmazlığı çözmekle görevli yargıç olarak tanımlanan bir diplomasi terimi) yer alıyor. Önemli yeraltı rezervleri olduğu düşünülen bölge, neredeyse tüm dünyanın halihazırda ilgisini çekmiş durumda. İşin içine yeraltı kaynakları girince kaçınılmaz son karşımıza çıkıyor! Yakın gelecekte tabiri caizse 'soğuk' bir çatışma pek de uzak görünmüyor diyebiliriz. Hatta Rusya'nın uzun zaman önce denizin altına diktiği Rusya bayrağı bölge aktörlerine gözdağı olarak bile gösterilebilir.
Bölgenin gelecek yıllarda yoğun bir ticaret yoluna dönüşmemesi neredeyse imkânsız. Bunun geleceğini öngören ABD ve Çin de karşılıklı olarak bölgede hak sahibi olmak için çalışmalarını sürdürüyor. Çin'in Arktik bölgesi komşularına yatırımlarıyla bir süredir yakın durarak stratejisini belirledi. Dalian Denizcilik Üniversitesi Kutup Denizleri Araştırma Merkezi Direktörü Zhenfu Li'ye göre, Arktik rotasında kontrole sahip olan ülke, dünya ekonomisi ve uluslararası stratejiler noktasında belirleyici rol oynayacağını düşünüyor. Buzların altında hatırı sayılır derece yeraltı kaynağı olduğunu ve uzmanların bu düşüş hızına bağlı olarak 2040 yıllarında ancak kaynaklar için çalışılabileceğini düşünüyor. ABD'nin, Arktika Konseyi kuruluşunda bu konseyde askeri anlamda yer almayacağını belirtmiş olması da komplo teorilerine dahil edilebilir.
Kuzey Kutup Bölgesi'yle ilgili diğer bir can alıcı nokta da ilaç endüstrisi. Henüz komplo teorisinden öteye geçmese de buzulların erimesiyle ortaya çıkacak bakterilerle savaşmak, ilaç endüstrisine yeni servetler kazandırmanın en normal yolu olacak. Erimenin etkisiyle ortaya çıkan Sibirya ve Alaska topraklarında saklanan bakteriler kış uykusundan uyanmaya hazırlanırken uzmanların uyarıları aklımıza geliyor. 2016 Ağustos'unda Sibirya'da şarbon nedeniyle hayatını kaybeden bir çocuktan bahsedelim. Çocuğun hayatını kaybetmesi, 75 yıl önce şarbon sebebiyle ölen geyik cesedinin çözülen buzlar yüzünden açığa çıkmasına bağlanıyor. Bu sürecin sonunda hastalık toprağa ve suya karışınca çevredeki geyiklere de bulaştığı söyleniyor. Tabii şimdilik! İnsan vücudunun tanımadığı bu bakterilere karşı bağışıklığı nasıl sağlayacağımızı biliyorsunuz. Teşekkürler, ilaç şirketleri!
Tüm bunlar yaşanırken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres: "Doğrudan varoluşsal bir tehditle karşı karşıyayız. İklim değişikliği bizden hızlı ilerliyor. 2020'ye kadar bu gidişatı değiştiremezsek tüm insanlık ve doğal sistemler için yıkıcı sonuçlarla karşılaşacağız," dedi. Bilim insanlarının yıllar süren serzenişlerine kulak asmayan siyasi aktörlerin krizi fırsata çevirmeyi amaçladığını düşünebiliriz. Neden olmasın?
Hız merakı, ticari kaygılar ve güç sahibi olma arzusu küresel ısınmanın önünü açmış olabilir. Sade vatandaş günlük yaşamını sürdürürken gezegeninin akıbetini merak ediyor. Gerçek buzların altında mı, yoksa buz kıran gemilerinin güvertesinde mi bilemiyoruz. Şu an için tek bildiğimiz eriyen buzulların yeni olaylara gebe olduğu. Buz ve hızın dansına yeni ticari fırsatlar kavramını da eklerken mavi gezegenimize bol şans diliyoruz!