Bir üniforma atölyesi
Otellerin mimarlarını biliriz, peki üniformalarını kim diker?
Giriş Tarihi: 03.11.2018
12:01
Güncelleme Tarihi: 03.11.2018
16:15
Yazı Özge DİNÇ
Fotoğraflar Şeref YILMAZ
Wes Anderson'ın 'Büyük Budapeşte Oteli' fi lmini iki kez izledim. Belki iki kez daha izlerim; çünkü hem senaryosu hem renkleri hem de bir otelin en güzel günlerini anlattığı sahneleriyle tam 'seyirlik'ti. Lobi görevlisi 'Sıfır' Mustafa'nın ve diğer otel çalışanlarının üniformalarına belki ilk defa bu kadar dikkat etmiştik. Bu fimden yola çıkarak ister istemez aklımıza şu soru geldi: Filmin bir kostüm ekibi var, peki gerçek hayatta otel çalışanlarının binlerce üniformasını kim dikiyor?
Dress Best Uniforms, üniforma denince Türkiye'de akla ilk gelen adres olarak karşımıza çıktı. Şirket Türkiye ve diğer şubelerde Swissotel, Four Seasons, Ritz- Carlton gibi büyük otellerin, Zemzem Tower'ın, Katar'daki Sidra Hastanesi'nin, Acıbadem Hastanesi'nin, Flydubai'nin Orta Doğu'daki bankaların üniformalarını dikiyor, denilebilir ki ABD dışında neredeyse her ülkede onların üniformalarını giyen kurumlar var.
Hayatımda ilk defa bir üniforma atölyesini ziyaret etmenin, yeni olanın merak uyandıran yanına odaklanırken bir yandan da okul yıllarında üniformadan nefret ettiğimizi ve neden üniforma giymek zorunda olduğumuzu sorguladığımızı hatırlıyorum. Markanın kurucusu ve CEO'su Tülin Yazıcı'ya sorduğum ilk soru da bu oluyor: Üniforma giymek bir zorunluluk mudur? Tülin Yazıcı, "Evet, bir zorunluluk," diye cevaplıyor, "çünkü üniforma, şirketlerin kimliğini belirler. Düşünsene, bir otelde hem Rus hem Tacik hem Filipinli eleman çalışabiliyor; üniforma olmasa hepsi farklı şekillerde giyinecektir, üstelik bütçeleri de olmayabilir. Üniforma, onların genel bir görünüme kavuşmasını sağlıyor." Zaten Latince kökenli 'üniforma' kelimesi de 'tek biçim' anlamına geliyor; amaç bir topluluğun aidiyetini göstermek. Yazıcı, üniformanın kurumlar için elektrik, su gibi bir ihtiyaç olduğunu anlatıyor. Oteller genellikle üç yılda bir üniforma değiştirmek için bütçe ayırıyor.
Otellere üniforma tasarlarken kültürel hassasiyetleri çok iyi bilmek gerekiyor. Afrika'daki bir otel için desenler, canlı renkler ve bol kesimler kullanılırken Orta Doğu'da asla slim fit kalıp yapılmıyor, Avrupa'da ise vücuda oturan modern giysiler tasarlanıyor. Pantolonların bilek kısmı bile ülkeden ülkeye değişiyor.
Bir otel, banka, havayolu şirketi, banka ya da kumarhane üniformaya ihtiyaç duyduğunda yapması gereken, böyle bir şirkete gidip istediği konsepti ve kırmızı çizgilerini anlatmak; bu süreç Dress Best Uniforms'ta şöyle işliyor: Eğer kurum, istediği konseptin karşılığını geniş katalogdan bulduysa tasarım üç günde, sıfırdan tasarlanacaksa da iki haftada hazır oluyor ve otelde misalen 360 personel varsa tahmini kalıplar çıkarılıp 'fi tting' denen düzeltme işlemi yapılıyor ve sipariş hazır ediliyor. Bir personel için genellikle iki üç giysi alternatifi üretiliyor. Otellerde çalışan insanların hepsinin aynı boy ve kiloda olmadığını düşünerek bunu nasıl ayarladıklarını soruyorum, Yazıcı doğru kalıpları tahmin etmenin ardında yılların deneyimi olduğunu söylüyor ve bir örnek veriyor: "Yakın zamanda Gabon'dan bir iş geldi, gidip tek tek ölçü almak mümkün değil; orada artık bilgilerimize, o bölgenin sosyal ve siyasi anlayışına dayanarak karar veriyoruz. Diyelim bir Rus otelindesiniz; bilirsiniz ki orada 'front ofi s'te Ruslar çalışacaktır, Tacikler arka bölümlerde yer alır; o zaman da bu milletlerin fi ziki özelliklerini dikkate alıp kalıpları ona göre yaparsınız. Artık genelde çok az yanılma payımız oluyor."
Bugünkü konuşmamızdan çıkardığım sonuç, üniforma üretmenin düşündüğümüzden daha çok detay barındırdığı ve epey meşakkatli olduğu. Belki bir modaevinin koleksiyon yapmasından çok daha detaylı; çünkü burada öncelikli olan şey, trend belirlemek değil, hem iyi görünen hem de kullanışlı bir ürün ortaya çıkarmak. Devreye giysilerin otele / kuruma uygun olması, her gün kullanılacağı için doğru kumaş ve kalıp seçilmesi, iklime uygun giysiler olması gibi detaylar da giriyor. Örneğin tasarımın otele uygun olması azami önem taşıyor: Bir otel için üniforma yapılacaksa o otelin çizimleri mimardan onlara geliyor; tasarımcılar otelin konseptini, mimari anlayışını, 12 ay açık olup olmayacağı gibi detayları düşünerek bir tasarım geliştiriyor. Dubai gibi çok sıcak bölgelerde seçilen kumaşla soğuk bölgeler için seçilen kumaş tamamen farklı. Sıcak bölgeler için çok teknolojik kumaşlar seçiliyor, çünkü yıkamada kullanılacak suyun arıtma suyu olduğunu, klimanın çalıştırılmayabileceğini dahi hesaba katmak zorundalar. Havayolları için dikilen üniformaların ise havada karnın şişmesinden, vücudun değişime uğramasından dolayı kabin ekibini rahatsız hissettirmeyecek şekilde yapılması gerekiyor; otellerin housekeeping bölümü için ise onları rahat hissettirecek, işlerine engel olmayacak kalıp ve kumaşlar seçiliyor. Üniformalar her gün yıkandığı ve ütülendiğinden kumaşın kalitesi azami önem taşıyor ve sürekli kumaşla ilgili araştırma geliştirme çalışmaları yapılması gerekiyor. Tülin Yazıcı üniformaların dağılmaması, bozulmaması için içlerinde yıkanabilir Alman telalar kullandıklarını anlatıyor.
"Biz en iyi kumaşı bulmak için hep araştırma-geliştirme yapıyoruz. Çünkü en önemli şey, üniformanın kumaşının hemen deforme olmaması, uzun süre dayanması." Kumaşçılara şikâyetlerini ilettiğinde ilk zamanlar ona "Ama biz başka kimseden şikâyet almıyoruz," diyorlarmış. "Tamam da," diyor, "siz bir giysi aldığınızda onu belki yılda iki ya da üç defa giyiyorsunuz, ama otellerde üniformalar her gün giyiliyor ve yıkanıyor. Bir de personel başı üç gömlek almaları gerekirken bu sayıyı azalttıkları için gömlek daha sık yıkanmak zorunda kalıyor. Suya, her gün maruz kaldığı kimyasala ve ütülenmeye nasıl dayansın; taş olsa erir."
Türkiye'de kimi otellerin tasarruf yapmak isterken sayıyı azaltmasının sonucunda fatura üniformayı diken şirkete kesilebilir; Tülin Yazıcı da denemeler yapmanın bu sebeple çok önemli olduğunu söylüyor. Bu kumaşlarla üretilen üniforma, önce şirket bünyesinde test ediliyor, sonra Yazıcı'nın 'bu işin Harvard'ı' dediği Swissotel ve Ritz-Carlton'ın çamaşırhanelerinde yıkanıp deneniyor ve bir rapor alınarak karar veriliyor.
Üniforma tasarlarken daha önce de bahsettiğim gibi kültürel farklılıkları ve siyasi eğilimleri çok iyi bilmek gerekiyor. Afrika'da bir otele üniforma dikerken desenler ve canlı renklerle daha bol kesimler kullanılıyor, Orta Doğu'da asla slim fi t kalıp yapılmıyor, Avrupa'da ise daha modern ve vücuda oturan kalıplar kullanılıyor. Pantolonların boyu bile kültürden kültüre değişiyor. Üstelik bir kültüre aşina olmak da yetmiyor, gündelik siyasi değişimler dahi sonucu değiştiriyor. Tülin Yazıcı, bununla ilgili "Biz Kaddafi öncesi ve sonrası Libya'daydık ve neler değiştiğini gözlemledik. Değişimleri dikkate almak zorundayız." diyor.
Swissotel'lere üniforma yaparken İsviçre Swissotel'in üniformasını Mekke'ye uyarlamak zorunda kalmışlar örneğin: "İsviçre'deki üniformanın tasarımını İsviçreli bir tasarımcı yapmış ve ona yerel detayları eklemiş. Mekke'de aynı tasarımı kullanamayız, ama bir yandan da bütün Swissotel'lerde bir bütünlük olmak zorunda. İsviçre'nin logosu haç şeklindedir, Mekke'nin karşısında bunu kullanamayacağımız için ufak dokunuşlarla değiştirme yoluna gittik."
Dress Best Uniforms'ta binlerce farklı üniforma var, âdeta bir kostüm sergisi: Burada Cidde için diktikleri nakışlı uzun ceketlerden havayolları için tasarlanan gökyüzü desenli elbiselere, resort oteller için yapılan şalvar tipi pantolonlar, şortlar ve keten takımlardan şefl er için dikilen önlüklere hatta Hawaii gömleklerine dek birçok üniforma yer alıyor. Bir köşede farklı tipteki yakalar sıralanmış. Bu kadar çeşidin olmasının nedeni, insanın tasarım merakı elbette; ama bir yandan da bir otelin içindeki departmanlarda bile konsept değişebiliyor: Otelin her bölümü için dikilen üniformalar, örneğin otel bünyesinde Çin restoranı, Meksika restoranı varsa o bölümlerdeki servis elemanları için ayrıca tasarlanıyor. Ama bu özel üniformaların da otelin genel üniformasıyla aykırı olmaması gerekiyor. Bir de özel istekler oluyor ki bunları yapmak çoğu zaman çözüm odaklı bir bakış istiyor. Yazıcı, ilk yıllarda kareli bir düğmeyi bile ne kadar zor ürettirdiğini anlatıyor: "İlk işlerimizden birinde şef ısrarla ceket düğmelerinin siyah beyaz kareli olmasını istedi. Çok normal bir istek gibi görünüyor, ama Türkiye'de bunu bulmak çok zordu. Sonunda kareli nakışlı kumaşlardan düğme yaptırmak zorunda kaldım."
Üniforma, bir personelin iç çamaşırı hariç bütün giydiklerini kapsıyor. Örneğin havayollarında kabin ekibinin giysileri haricinde paltosu, trençkotu, fuları (fularının deseni), şapkası, çantası, yaka iğneleri, hatta takıları da tasarlanıyor ve üretiliyor. Tülin Yazıcı, Portekiz'de üretilen ayakkabıların kalıpları hatalı çıktığı için ayakkabı da ürettirmeye başladıklarını anlatıyor.
Moda ve trendler mutlaka tasarımlarınızı etkiliyordur, peki bunları nasıl takip ediyorsunuz diye soruyorum; Yazıcı, her yıl hem otel ekipmanları fuarlarına hem de moda haftalarına katıldığını anlatıyor. Oralardan ilginç fi kirleri, yeni ekipmanları satın alıyor ve Türkiye'de yapılabilir mi, bunları talep eden şirketler olur mu diye üzerinde çalışmaya başlıyor. Bu sırada son yıllardaki ilginç bir eğilimden söz ediyor: "Eskiden üniforma, modadan ilham alırdı, şimdi büyük moda markaları üniformaya benzeyen giysiler üretmeye başladı."
Tülin Yazıcı'nın bahsettiği eğilimi, özellikle 2016'da fazlasıyla görmüştük. Podyumlar askeri üniformayla, kamufl ajla kaplanmıştı; Balmain'in kalıplı askeri ceketlerini, John Galliano'nun kostüme benzer koleksiyonlarını da ekleyelim. Hatta geçmişte pek olacağını düşünmediğimiz şekilde işçi üniformaları, modanın gözdeleri arasına girdi. Futbol takımlarının üniformaları artık modaseverlerin radarında. Bunlar birer münferit örnek değil; modayla üniforma ilişkisi düşündüğümüzden de derin. Çünkü günlük giyimin klasikleri arasında sayılan pek çok parça, aslında ordular için üretilmişti: Bomber, peacoat ceketler, kargo, khaki pantolon, pilot gözlükler, trençkot, kravat, postal, hatta beyaz tişört. Ve mekanik saatlerin birçoğu... Büyük moda tasarımcıları geçmişten bu yana ordular için koleksiyonlar hazırlamış, ordular için en kullanışlı kumaşları ortaya çıkarmaya çalışmıştı. Coco Chanel'in Türk ordusu için koleksiyon tasarladığını hatırlayalım.
Moda tasarımcılarının havayolları için koleksiyon hazırlaması da bir gelenek olarak tarihte yerini aldı: Korean Air'in giysilerini Gianfranco Ferré, Singapore Airlines'ı Pierre Balmain, China Eastern Airlines'ı ve Air France'ı Christian Lacroix, Virgin Atlantic'i ise Vivienne Westwood tasarladı. Bizde de havayollarının çalıştığı moda tasarımcıları arasında Cemil İpekçi, Dilek Hanif ve Arzu Kaprol gibi isimler vardı. Tülin Yazıcı da K.K.T.C Havayolları'nın giysileri için Hüseyin Çağlayan'la işbirliği yaptıklarını anlatıyor.
Tülin Yazıcı, tasarımcıların bu sektöre girmesinden hoşnut; onların üniforma dalına zevk kattığını söylüyor; kendilerinin deneyimi ve bilgisi ise tasarım yanında personelin rahatlığını sağlamak konusunda öne çıkıyor. Çünkü tasarımcılar işi teslim edip tamamlarken onlar, arşiv sistemleri sayesinde müşterinin bütün sürecini takip edebiliyor, tek bir kişi için bile üretimi, tamiri yapabiliyor, lojistiği sağlıyor. Ufak tamirler ise genellikle otellerin üniforma odalarında yapılıyor. Şeref abi fotoğraf çekerken odaların birinde dev bir kütüphane görüyorum, hepsi kostüm kitapları. Tülin Yazıcı, kostümle ilgili her kitabı alıp buraya koyduklarını ve zaman zaman onlardan yararlandıklarını anlatıyor.
Dress Best Uniforms, beş tasarımcı dahil 78 kişinin çalıştığı; Türkiye'nin en büyük üniforma dikim atölyesi-şirketi. Tasarımcılarından birini İtalya'daki moda okuluna göndermişler, şu an Cavalli'de çalışıyor; bir yandan da onlara proje bazlı olarak tasarım yapıyor. Floransa'da kostüm tarihi bölümünü okumuş ve çok sayıda oyunun, 'G.O.R.A.', '1453' gibi fi lmlerin kostümlerini hazırlayan, Dünya Kostümcüler Derneği'nin etkin üyesi Canan Göknil, şirketin diğer ortağı. Dünyada bu işin zirvesi, 6 milyar dolar değerindeki ABD'li şirket Cintas; Avrupa'da da birçok şirket bulunuyor. Ama Dress Best Uniforms'un tam karşılığı sayabileceğimiz tek şirket, Kanada'da kurulan ve Cintas'ın bünyesine alınan bir üniforma şirketi; çünkü Cintas dahil bütün üniforma üreticileri katalog üzerinden sipariş alıyor, sıfırdan hem tasarım hem üretim yapan örneklerin sayısı çok az. Dress Best Uniforms, şu anda %98 ihracat yapar durumda; Cidde ve Dubai'de temsilcilikleri var. En büyük hayalleri ise Avrupa'da ihalelere davet edilen ve kabul gören bir şirket haline gelmek. Tülin Yazıcı, Türkiye'nin konumunun lojistik bir avantaj olduğunu söylüyor.
Yazıcı, 2016'da Türkiye'nin Kadın Girişimcileri Yarışması'nda, 'yeni bir alan açtığı, istihdam sağladığı ve ihracat yaptığı için' Yılın Kadın Girişimcisi seçilmişti. Yazıcı'nın bu işe başlama sebebiyse büyük bir travma yaşaması. Tülin Yazıcı'nın babası, kereste fabrikaları kapandıktan sonra kalp krizi geçirip vefat etmiş ve ona kardeşlerine sahip çıkmasını öğütlemiş. Bu bilinçle Hacettepe Tıp Fakültesi'nde hemşirelik okuyan Tülin Yazıcı, hayatının hep bu meslekle geçeceğini düşünüyormuş. Ancak beklenmeyen olmuş; âşık olup evlenmiş, işten ayrılmış. "Son derece sosyal bir hayatımız vardı, çok âşık ve mutluyduk. Her türlü imkân elimin altındaydı, çalışmaya ihtiyacım yoktu," diyerek anlatıyor o günleri. "Ama bir sabah eşimi yolcu ettim, akşam trafi k kazasında vefat ettiği haberi geldi. Kızım üç yaşındaydı, ben daha 27 yaşındaydım."
İki sene ciddi bir tedavi görmüş: "Çok büyük bir travma ve âşık olduğum bir insan. Hayata onsuz nasıl devam edeceksin, onun kaybını algılamak ve tekrardan hayata tutunmak iki yılımı aldı. O arada ciddi tedaviler gördüm. Neticede doktorlar dedi ki, çalışman lazım. Maddi olarak her ne kadar ihtiyacım olmasa da çalışmam lazımdı ki başka bir şeye dikkatimi vereyim." O zaman dua etmiş, "Öyle yoğun bir işim olsun ki," demiş, "Melih'ciğimi hiç düşünmeyeyim. Üç yaşında bir kız çocuğuyla, öyle bir acıyla ne yapacağımı bilmez halde, acıdan kavrula kavrula hayata yeni bir yol açmaya çalıştım." Önce sekiz yıl eşinin makine, dış ticaret, dış şirketler grubunda pek çok bölümde çalışmış, sonunda yapmak istediği işin bu olmadığına karar verip bir arayışa girmiş. Onu üniforma işini düşündüren ise bir arkadaşı olmuş. Arkadaşı ona "Üniforma işiyle ilgilenmek ister misin? Balenciaga'nın sahipleri benim çok yakın arkadaşım, onun Türkiye temsilciğini alabilirsin," demiş. Tülin Yazıcı işin fi zibilitesini yaptırdığında Türkiye'de bu işin pek aktörü olmadığını görüp, Türkiye'ye ilk tasarımlı üniformayı getirmek üzere yola çıkmış. "O zamanlar üniforma İMÇ'de yapılırdı, bir de otellerin üniforma odasında çalışmış bir terzi bu işi yapardı," diye anlatıyor. 1995'te kurulan şirketin üniforma diktiği ilk oteller, Four Seasons, Ceylan InterContinental ve Habitat'mış. Önce Balenciaga'nın temsilciliğini alarak başlayan Tülin Yazıcı, Dress Best Uniforms olarak yola devam etmiş.
Ancak hayatında hiç ticaretle ilgilenmemiş ve hemşirelik eğitimi alan birisi olarak tekstili ve şirket yönetmeyi öğrenmesi hiç kolay olmamış. İlk on yıl sırtının yatak görmediğini anlatıyor; gündüzleri kumaş araştırması yaparken akşamları gece yarılarına kadar ofi sinde çalışıyormuş. Acısını da böyle atlatabilmiş. Tülin Yazıcı, öğrendiklerini anlatmak konusunda ketum değil; neyi, nasıl öğrendiğini açık kalplilikle paylaşıyor. Şirket yönetmeyi, herkesin iş tanımını belirlemeyi öğrenmek için bir danışmandan yardım almış. Üniforma işinde yurtdışına açılmak için Cintas'ın eski yöneticisiyle çalışmış; büyük markalardan modelistler, pazarlama müdürleri transfer etmiş. Üniforma işini ona öğretenlerden biri de Balenciaga'daki bir çalışanmış. Sonrası da taş üstüne taş koyarak devam etmiş. Sorum üzerine Türk kadın yönetici önyargısını bir tek Antalya'da yaşadığını, yurtdışında hiç böyle bir durumla karşılaşmadığını anlatıyor. Bugün de çalışmaya ve hep seyahat etmeye devam ediyor; Bodrum'daki evine geçen yıl hiç gidemediğini anlatıyor laf arasında.
İlk büyük parayı kazanmasının ardında ilginç bir hikâye var. Kâbe'nin karşısındaki Zemzem Tower, üniforma için görüşmek istemiş. Tasarım sunulduktan sonra neredeyse bir yıl ses çıkmamış. "Sonra bir gün hesabımızda 500 bin dolar gördük, bu bizim ilk büyük paramızdı," diye anlatıyor Yazıcı. "Sonra da gelip sözleşme yaptılar." Sözleşmeden önce parayı göndermeleri onu çok etkilemiş.
Peki diyorum, bir otelin en önemli bölümü hangisidir, koleksiyonda en çok hangi bölüme önem verirsiniz? "Önce resepsiyon gelir," diyor, "kapı görevlisi, lobide size servis veren kişi, bir otelde ilk gördüğünüz kişilerdir. Bunların giyimlerine çoğu zaman dikkat etmezsiniz, ama temiz ve düzgün olmaları sizi mutlu eder." O da gittiği otellerde böyle iyi karşılanmayı bekliyor, en beğendiği örnek ise Dubai'deki Armani Otel'in üniformaları. Yurtdışında sık sık otellere gidiyor, en gözde bölge Nice'te personelin nasıl giyindiğine dikkat ediyor, hatta üniformasını kayda almak için New York polisiyle fotoğraf çektiriyor.
Bir kadının sıfırdan böyle bir başarı öyküsü yaratmasına ve yeni bir alan açmasına çok sevindiğimi söylüyorum, o da tüm bu yıllardan çıkardığı sonucu paylaşıyor: "Zannediliyor ki çalışmadan da bir şeyler elde edilebilir; halbuki mümkün değil. Sabredeceksin, sebat edecek ve hedef koyacaksın. Bu sırada da değişime açık olacaksın. Ben hemşireyken böyle bir ihracat şirketi kurabildiysem, bu kadar istihdam sağlayabildiysem doktor, mühendis, hukukçu dışında her şey olabilirim diyorum. Bu özgüveni neyle kazandım? Önce acımla. Dedim ki, ben bu acıya dayandıysam demek ki çok güçlüyüm, o zaman her şeyi yapabilirim. Bu saatten sonra da kendimi geçindirip evde oturabilirim, ama gençleri istihdam edip baca tüttürmek istiyorum. Bu ülke bunu hak ediyor."
Dress Best Uniforms, K.K.T.C Havayolları'nın üniforması için ünlü moda tasarımcısı Hüseyin Çağlayan'la işbirliği yapmış. Fotoğrafta bu işbirliğine ait bir kart görülüyor. (sağ sayfada) Ritz Carlton'ın Abu Dabi şubesinin teşekkür amacıyla gönderdiği belge.
Otellerde gelecekte nasıl trendler olacak diye soruyorum, bana bazı ülkelerde kurulacak sualtı şehirleri için yapabilecekleri üniformaları düşündüklerini anlatıyor.
Ziyaret sonunda 'Büyük Budapeşte Oteli'nde Mösyö Gustave H.'in lobi görevlisi Sıfır'a söylediklerini hatırlıyorum; artık daha da dikkat ettiğim mor renkli ve kırmızı çizgili üniformaları eşliğinde: "Lobi görevlisi nedir? Tamamıyla görünmezdir, ama arayan onu bulur. Lobi görevlisi insanların nefret ettiği şeyleri unutmaz. Bir müşterinin ihtiyacını ondan önce hisseder. En önemlisi de, lobi görevlisinden can çıkar sır çıkmaz."
Fotoğraflar Şeref YILMAZ
Wes Anderson'ın 'Büyük Budapeşte Oteli' fi lmini iki kez izledim. Belki iki kez daha izlerim; çünkü hem senaryosu hem renkleri hem de bir otelin en güzel günlerini anlattığı sahneleriyle tam 'seyirlik'ti. Lobi görevlisi 'Sıfır' Mustafa'nın ve diğer otel çalışanlarının üniformalarına belki ilk defa bu kadar dikkat etmiştik. Bu fimden yola çıkarak ister istemez aklımıza şu soru geldi: Filmin bir kostüm ekibi var, peki gerçek hayatta otel çalışanlarının binlerce üniformasını kim dikiyor?
Dress Best Uniforms, üniforma denince Türkiye'de akla ilk gelen adres olarak karşımıza çıktı. Şirket Türkiye ve diğer şubelerde Swissotel, Four Seasons, Ritz- Carlton gibi büyük otellerin, Zemzem Tower'ın, Katar'daki Sidra Hastanesi'nin, Acıbadem Hastanesi'nin, Flydubai'nin Orta Doğu'daki bankaların üniformalarını dikiyor, denilebilir ki ABD dışında neredeyse her ülkede onların üniformalarını giyen kurumlar var.
Hayatımda ilk defa bir üniforma atölyesini ziyaret etmenin, yeni olanın merak uyandıran yanına odaklanırken bir yandan da okul yıllarında üniformadan nefret ettiğimizi ve neden üniforma giymek zorunda olduğumuzu sorguladığımızı hatırlıyorum. Markanın kurucusu ve CEO'su Tülin Yazıcı'ya sorduğum ilk soru da bu oluyor: Üniforma giymek bir zorunluluk mudur? Tülin Yazıcı, "Evet, bir zorunluluk," diye cevaplıyor, "çünkü üniforma, şirketlerin kimliğini belirler. Düşünsene, bir otelde hem Rus hem Tacik hem Filipinli eleman çalışabiliyor; üniforma olmasa hepsi farklı şekillerde giyinecektir, üstelik bütçeleri de olmayabilir. Üniforma, onların genel bir görünüme kavuşmasını sağlıyor." Zaten Latince kökenli 'üniforma' kelimesi de 'tek biçim' anlamına geliyor; amaç bir topluluğun aidiyetini göstermek. Yazıcı, üniformanın kurumlar için elektrik, su gibi bir ihtiyaç olduğunu anlatıyor. Oteller genellikle üç yılda bir üniforma değiştirmek için bütçe ayırıyor.
Otellere üniforma tasarlarken kültürel hassasiyetleri çok iyi bilmek gerekiyor. Afrika'daki bir otel için desenler, canlı renkler ve bol kesimler kullanılırken Orta Doğu'da asla slim fit kalıp yapılmıyor, Avrupa'da ise vücuda oturan modern giysiler tasarlanıyor. Pantolonların bilek kısmı bile ülkeden ülkeye değişiyor.
Bir otel, banka, havayolu şirketi, banka ya da kumarhane üniformaya ihtiyaç duyduğunda yapması gereken, böyle bir şirkete gidip istediği konsepti ve kırmızı çizgilerini anlatmak; bu süreç Dress Best Uniforms'ta şöyle işliyor: Eğer kurum, istediği konseptin karşılığını geniş katalogdan bulduysa tasarım üç günde, sıfırdan tasarlanacaksa da iki haftada hazır oluyor ve otelde misalen 360 personel varsa tahmini kalıplar çıkarılıp 'fi tting' denen düzeltme işlemi yapılıyor ve sipariş hazır ediliyor. Bir personel için genellikle iki üç giysi alternatifi üretiliyor. Otellerde çalışan insanların hepsinin aynı boy ve kiloda olmadığını düşünerek bunu nasıl ayarladıklarını soruyorum, Yazıcı doğru kalıpları tahmin etmenin ardında yılların deneyimi olduğunu söylüyor ve bir örnek veriyor: "Yakın zamanda Gabon'dan bir iş geldi, gidip tek tek ölçü almak mümkün değil; orada artık bilgilerimize, o bölgenin sosyal ve siyasi anlayışına dayanarak karar veriyoruz. Diyelim bir Rus otelindesiniz; bilirsiniz ki orada 'front ofi s'te Ruslar çalışacaktır, Tacikler arka bölümlerde yer alır; o zaman da bu milletlerin fi ziki özelliklerini dikkate alıp kalıpları ona göre yaparsınız. Artık genelde çok az yanılma payımız oluyor."
Bugünkü konuşmamızdan çıkardığım sonuç, üniforma üretmenin düşündüğümüzden daha çok detay barındırdığı ve epey meşakkatli olduğu. Belki bir modaevinin koleksiyon yapmasından çok daha detaylı; çünkü burada öncelikli olan şey, trend belirlemek değil, hem iyi görünen hem de kullanışlı bir ürün ortaya çıkarmak. Devreye giysilerin otele / kuruma uygun olması, her gün kullanılacağı için doğru kumaş ve kalıp seçilmesi, iklime uygun giysiler olması gibi detaylar da giriyor. Örneğin tasarımın otele uygun olması azami önem taşıyor: Bir otel için üniforma yapılacaksa o otelin çizimleri mimardan onlara geliyor; tasarımcılar otelin konseptini, mimari anlayışını, 12 ay açık olup olmayacağı gibi detayları düşünerek bir tasarım geliştiriyor. Dubai gibi çok sıcak bölgelerde seçilen kumaşla soğuk bölgeler için seçilen kumaş tamamen farklı. Sıcak bölgeler için çok teknolojik kumaşlar seçiliyor, çünkü yıkamada kullanılacak suyun arıtma suyu olduğunu, klimanın çalıştırılmayabileceğini dahi hesaba katmak zorundalar. Havayolları için dikilen üniformaların ise havada karnın şişmesinden, vücudun değişime uğramasından dolayı kabin ekibini rahatsız hissettirmeyecek şekilde yapılması gerekiyor; otellerin housekeeping bölümü için ise onları rahat hissettirecek, işlerine engel olmayacak kalıp ve kumaşlar seçiliyor. Üniformalar her gün yıkandığı ve ütülendiğinden kumaşın kalitesi azami önem taşıyor ve sürekli kumaşla ilgili araştırma geliştirme çalışmaları yapılması gerekiyor. Tülin Yazıcı üniformaların dağılmaması, bozulmaması için içlerinde yıkanabilir Alman telalar kullandıklarını anlatıyor.
"Biz en iyi kumaşı bulmak için hep araştırma-geliştirme yapıyoruz. Çünkü en önemli şey, üniformanın kumaşının hemen deforme olmaması, uzun süre dayanması." Kumaşçılara şikâyetlerini ilettiğinde ilk zamanlar ona "Ama biz başka kimseden şikâyet almıyoruz," diyorlarmış. "Tamam da," diyor, "siz bir giysi aldığınızda onu belki yılda iki ya da üç defa giyiyorsunuz, ama otellerde üniformalar her gün giyiliyor ve yıkanıyor. Bir de personel başı üç gömlek almaları gerekirken bu sayıyı azalttıkları için gömlek daha sık yıkanmak zorunda kalıyor. Suya, her gün maruz kaldığı kimyasala ve ütülenmeye nasıl dayansın; taş olsa erir."
Türkiye'de kimi otellerin tasarruf yapmak isterken sayıyı azaltmasının sonucunda fatura üniformayı diken şirkete kesilebilir; Tülin Yazıcı da denemeler yapmanın bu sebeple çok önemli olduğunu söylüyor. Bu kumaşlarla üretilen üniforma, önce şirket bünyesinde test ediliyor, sonra Yazıcı'nın 'bu işin Harvard'ı' dediği Swissotel ve Ritz-Carlton'ın çamaşırhanelerinde yıkanıp deneniyor ve bir rapor alınarak karar veriliyor.
Üniforma tasarlarken daha önce de bahsettiğim gibi kültürel farklılıkları ve siyasi eğilimleri çok iyi bilmek gerekiyor. Afrika'da bir otele üniforma dikerken desenler ve canlı renklerle daha bol kesimler kullanılıyor, Orta Doğu'da asla slim fi t kalıp yapılmıyor, Avrupa'da ise daha modern ve vücuda oturan kalıplar kullanılıyor. Pantolonların boyu bile kültürden kültüre değişiyor. Üstelik bir kültüre aşina olmak da yetmiyor, gündelik siyasi değişimler dahi sonucu değiştiriyor. Tülin Yazıcı, bununla ilgili "Biz Kaddafi öncesi ve sonrası Libya'daydık ve neler değiştiğini gözlemledik. Değişimleri dikkate almak zorundayız." diyor.
Swissotel'lere üniforma yaparken İsviçre Swissotel'in üniformasını Mekke'ye uyarlamak zorunda kalmışlar örneğin: "İsviçre'deki üniformanın tasarımını İsviçreli bir tasarımcı yapmış ve ona yerel detayları eklemiş. Mekke'de aynı tasarımı kullanamayız, ama bir yandan da bütün Swissotel'lerde bir bütünlük olmak zorunda. İsviçre'nin logosu haç şeklindedir, Mekke'nin karşısında bunu kullanamayacağımız için ufak dokunuşlarla değiştirme yoluna gittik."
Dress Best Uniforms'ta binlerce farklı üniforma var, âdeta bir kostüm sergisi: Burada Cidde için diktikleri nakışlı uzun ceketlerden havayolları için tasarlanan gökyüzü desenli elbiselere, resort oteller için yapılan şalvar tipi pantolonlar, şortlar ve keten takımlardan şefl er için dikilen önlüklere hatta Hawaii gömleklerine dek birçok üniforma yer alıyor. Bir köşede farklı tipteki yakalar sıralanmış. Bu kadar çeşidin olmasının nedeni, insanın tasarım merakı elbette; ama bir yandan da bir otelin içindeki departmanlarda bile konsept değişebiliyor: Otelin her bölümü için dikilen üniformalar, örneğin otel bünyesinde Çin restoranı, Meksika restoranı varsa o bölümlerdeki servis elemanları için ayrıca tasarlanıyor. Ama bu özel üniformaların da otelin genel üniformasıyla aykırı olmaması gerekiyor. Bir de özel istekler oluyor ki bunları yapmak çoğu zaman çözüm odaklı bir bakış istiyor. Yazıcı, ilk yıllarda kareli bir düğmeyi bile ne kadar zor ürettirdiğini anlatıyor: "İlk işlerimizden birinde şef ısrarla ceket düğmelerinin siyah beyaz kareli olmasını istedi. Çok normal bir istek gibi görünüyor, ama Türkiye'de bunu bulmak çok zordu. Sonunda kareli nakışlı kumaşlardan düğme yaptırmak zorunda kaldım."
Üniforma, bir personelin iç çamaşırı hariç bütün giydiklerini kapsıyor. Örneğin havayollarında kabin ekibinin giysileri haricinde paltosu, trençkotu, fuları (fularının deseni), şapkası, çantası, yaka iğneleri, hatta takıları da tasarlanıyor ve üretiliyor. Tülin Yazıcı, Portekiz'de üretilen ayakkabıların kalıpları hatalı çıktığı için ayakkabı da ürettirmeye başladıklarını anlatıyor.
Moda ve trendler mutlaka tasarımlarınızı etkiliyordur, peki bunları nasıl takip ediyorsunuz diye soruyorum; Yazıcı, her yıl hem otel ekipmanları fuarlarına hem de moda haftalarına katıldığını anlatıyor. Oralardan ilginç fi kirleri, yeni ekipmanları satın alıyor ve Türkiye'de yapılabilir mi, bunları talep eden şirketler olur mu diye üzerinde çalışmaya başlıyor. Bu sırada son yıllardaki ilginç bir eğilimden söz ediyor: "Eskiden üniforma, modadan ilham alırdı, şimdi büyük moda markaları üniformaya benzeyen giysiler üretmeye başladı."
Tülin Yazıcı'nın bahsettiği eğilimi, özellikle 2016'da fazlasıyla görmüştük. Podyumlar askeri üniformayla, kamufl ajla kaplanmıştı; Balmain'in kalıplı askeri ceketlerini, John Galliano'nun kostüme benzer koleksiyonlarını da ekleyelim. Hatta geçmişte pek olacağını düşünmediğimiz şekilde işçi üniformaları, modanın gözdeleri arasına girdi. Futbol takımlarının üniformaları artık modaseverlerin radarında. Bunlar birer münferit örnek değil; modayla üniforma ilişkisi düşündüğümüzden de derin. Çünkü günlük giyimin klasikleri arasında sayılan pek çok parça, aslında ordular için üretilmişti: Bomber, peacoat ceketler, kargo, khaki pantolon, pilot gözlükler, trençkot, kravat, postal, hatta beyaz tişört. Ve mekanik saatlerin birçoğu... Büyük moda tasarımcıları geçmişten bu yana ordular için koleksiyonlar hazırlamış, ordular için en kullanışlı kumaşları ortaya çıkarmaya çalışmıştı. Coco Chanel'in Türk ordusu için koleksiyon tasarladığını hatırlayalım.
Moda tasarımcılarının havayolları için koleksiyon hazırlaması da bir gelenek olarak tarihte yerini aldı: Korean Air'in giysilerini Gianfranco Ferré, Singapore Airlines'ı Pierre Balmain, China Eastern Airlines'ı ve Air France'ı Christian Lacroix, Virgin Atlantic'i ise Vivienne Westwood tasarladı. Bizde de havayollarının çalıştığı moda tasarımcıları arasında Cemil İpekçi, Dilek Hanif ve Arzu Kaprol gibi isimler vardı. Tülin Yazıcı da K.K.T.C Havayolları'nın giysileri için Hüseyin Çağlayan'la işbirliği yaptıklarını anlatıyor.
Tülin Yazıcı, tasarımcıların bu sektöre girmesinden hoşnut; onların üniforma dalına zevk kattığını söylüyor; kendilerinin deneyimi ve bilgisi ise tasarım yanında personelin rahatlığını sağlamak konusunda öne çıkıyor. Çünkü tasarımcılar işi teslim edip tamamlarken onlar, arşiv sistemleri sayesinde müşterinin bütün sürecini takip edebiliyor, tek bir kişi için bile üretimi, tamiri yapabiliyor, lojistiği sağlıyor. Ufak tamirler ise genellikle otellerin üniforma odalarında yapılıyor. Şeref abi fotoğraf çekerken odaların birinde dev bir kütüphane görüyorum, hepsi kostüm kitapları. Tülin Yazıcı, kostümle ilgili her kitabı alıp buraya koyduklarını ve zaman zaman onlardan yararlandıklarını anlatıyor.
Dress Best Uniforms, beş tasarımcı dahil 78 kişinin çalıştığı; Türkiye'nin en büyük üniforma dikim atölyesi-şirketi. Tasarımcılarından birini İtalya'daki moda okuluna göndermişler, şu an Cavalli'de çalışıyor; bir yandan da onlara proje bazlı olarak tasarım yapıyor. Floransa'da kostüm tarihi bölümünü okumuş ve çok sayıda oyunun, 'G.O.R.A.', '1453' gibi fi lmlerin kostümlerini hazırlayan, Dünya Kostümcüler Derneği'nin etkin üyesi Canan Göknil, şirketin diğer ortağı. Dünyada bu işin zirvesi, 6 milyar dolar değerindeki ABD'li şirket Cintas; Avrupa'da da birçok şirket bulunuyor. Ama Dress Best Uniforms'un tam karşılığı sayabileceğimiz tek şirket, Kanada'da kurulan ve Cintas'ın bünyesine alınan bir üniforma şirketi; çünkü Cintas dahil bütün üniforma üreticileri katalog üzerinden sipariş alıyor, sıfırdan hem tasarım hem üretim yapan örneklerin sayısı çok az. Dress Best Uniforms, şu anda %98 ihracat yapar durumda; Cidde ve Dubai'de temsilcilikleri var. En büyük hayalleri ise Avrupa'da ihalelere davet edilen ve kabul gören bir şirket haline gelmek. Tülin Yazıcı, Türkiye'nin konumunun lojistik bir avantaj olduğunu söylüyor.
Yazıcı, 2016'da Türkiye'nin Kadın Girişimcileri Yarışması'nda, 'yeni bir alan açtığı, istihdam sağladığı ve ihracat yaptığı için' Yılın Kadın Girişimcisi seçilmişti. Yazıcı'nın bu işe başlama sebebiyse büyük bir travma yaşaması. Tülin Yazıcı'nın babası, kereste fabrikaları kapandıktan sonra kalp krizi geçirip vefat etmiş ve ona kardeşlerine sahip çıkmasını öğütlemiş. Bu bilinçle Hacettepe Tıp Fakültesi'nde hemşirelik okuyan Tülin Yazıcı, hayatının hep bu meslekle geçeceğini düşünüyormuş. Ancak beklenmeyen olmuş; âşık olup evlenmiş, işten ayrılmış. "Son derece sosyal bir hayatımız vardı, çok âşık ve mutluyduk. Her türlü imkân elimin altındaydı, çalışmaya ihtiyacım yoktu," diyerek anlatıyor o günleri. "Ama bir sabah eşimi yolcu ettim, akşam trafi k kazasında vefat ettiği haberi geldi. Kızım üç yaşındaydı, ben daha 27 yaşındaydım."
İki sene ciddi bir tedavi görmüş: "Çok büyük bir travma ve âşık olduğum bir insan. Hayata onsuz nasıl devam edeceksin, onun kaybını algılamak ve tekrardan hayata tutunmak iki yılımı aldı. O arada ciddi tedaviler gördüm. Neticede doktorlar dedi ki, çalışman lazım. Maddi olarak her ne kadar ihtiyacım olmasa da çalışmam lazımdı ki başka bir şeye dikkatimi vereyim." O zaman dua etmiş, "Öyle yoğun bir işim olsun ki," demiş, "Melih'ciğimi hiç düşünmeyeyim. Üç yaşında bir kız çocuğuyla, öyle bir acıyla ne yapacağımı bilmez halde, acıdan kavrula kavrula hayata yeni bir yol açmaya çalıştım." Önce sekiz yıl eşinin makine, dış ticaret, dış şirketler grubunda pek çok bölümde çalışmış, sonunda yapmak istediği işin bu olmadığına karar verip bir arayışa girmiş. Onu üniforma işini düşündüren ise bir arkadaşı olmuş. Arkadaşı ona "Üniforma işiyle ilgilenmek ister misin? Balenciaga'nın sahipleri benim çok yakın arkadaşım, onun Türkiye temsilciğini alabilirsin," demiş. Tülin Yazıcı işin fi zibilitesini yaptırdığında Türkiye'de bu işin pek aktörü olmadığını görüp, Türkiye'ye ilk tasarımlı üniformayı getirmek üzere yola çıkmış. "O zamanlar üniforma İMÇ'de yapılırdı, bir de otellerin üniforma odasında çalışmış bir terzi bu işi yapardı," diye anlatıyor. 1995'te kurulan şirketin üniforma diktiği ilk oteller, Four Seasons, Ceylan InterContinental ve Habitat'mış. Önce Balenciaga'nın temsilciliğini alarak başlayan Tülin Yazıcı, Dress Best Uniforms olarak yola devam etmiş.
Ancak hayatında hiç ticaretle ilgilenmemiş ve hemşirelik eğitimi alan birisi olarak tekstili ve şirket yönetmeyi öğrenmesi hiç kolay olmamış. İlk on yıl sırtının yatak görmediğini anlatıyor; gündüzleri kumaş araştırması yaparken akşamları gece yarılarına kadar ofi sinde çalışıyormuş. Acısını da böyle atlatabilmiş. Tülin Yazıcı, öğrendiklerini anlatmak konusunda ketum değil; neyi, nasıl öğrendiğini açık kalplilikle paylaşıyor. Şirket yönetmeyi, herkesin iş tanımını belirlemeyi öğrenmek için bir danışmandan yardım almış. Üniforma işinde yurtdışına açılmak için Cintas'ın eski yöneticisiyle çalışmış; büyük markalardan modelistler, pazarlama müdürleri transfer etmiş. Üniforma işini ona öğretenlerden biri de Balenciaga'daki bir çalışanmış. Sonrası da taş üstüne taş koyarak devam etmiş. Sorum üzerine Türk kadın yönetici önyargısını bir tek Antalya'da yaşadığını, yurtdışında hiç böyle bir durumla karşılaşmadığını anlatıyor. Bugün de çalışmaya ve hep seyahat etmeye devam ediyor; Bodrum'daki evine geçen yıl hiç gidemediğini anlatıyor laf arasında.
İlk büyük parayı kazanmasının ardında ilginç bir hikâye var. Kâbe'nin karşısındaki Zemzem Tower, üniforma için görüşmek istemiş. Tasarım sunulduktan sonra neredeyse bir yıl ses çıkmamış. "Sonra bir gün hesabımızda 500 bin dolar gördük, bu bizim ilk büyük paramızdı," diye anlatıyor Yazıcı. "Sonra da gelip sözleşme yaptılar." Sözleşmeden önce parayı göndermeleri onu çok etkilemiş.
Peki diyorum, bir otelin en önemli bölümü hangisidir, koleksiyonda en çok hangi bölüme önem verirsiniz? "Önce resepsiyon gelir," diyor, "kapı görevlisi, lobide size servis veren kişi, bir otelde ilk gördüğünüz kişilerdir. Bunların giyimlerine çoğu zaman dikkat etmezsiniz, ama temiz ve düzgün olmaları sizi mutlu eder." O da gittiği otellerde böyle iyi karşılanmayı bekliyor, en beğendiği örnek ise Dubai'deki Armani Otel'in üniformaları. Yurtdışında sık sık otellere gidiyor, en gözde bölge Nice'te personelin nasıl giyindiğine dikkat ediyor, hatta üniformasını kayda almak için New York polisiyle fotoğraf çektiriyor.
Bir kadının sıfırdan böyle bir başarı öyküsü yaratmasına ve yeni bir alan açmasına çok sevindiğimi söylüyorum, o da tüm bu yıllardan çıkardığı sonucu paylaşıyor: "Zannediliyor ki çalışmadan da bir şeyler elde edilebilir; halbuki mümkün değil. Sabredeceksin, sebat edecek ve hedef koyacaksın. Bu sırada da değişime açık olacaksın. Ben hemşireyken böyle bir ihracat şirketi kurabildiysem, bu kadar istihdam sağlayabildiysem doktor, mühendis, hukukçu dışında her şey olabilirim diyorum. Bu özgüveni neyle kazandım? Önce acımla. Dedim ki, ben bu acıya dayandıysam demek ki çok güçlüyüm, o zaman her şeyi yapabilirim. Bu saatten sonra da kendimi geçindirip evde oturabilirim, ama gençleri istihdam edip baca tüttürmek istiyorum. Bu ülke bunu hak ediyor."
Dress Best Uniforms, K.K.T.C Havayolları'nın üniforması için ünlü moda tasarımcısı Hüseyin Çağlayan'la işbirliği yapmış. Fotoğrafta bu işbirliğine ait bir kart görülüyor. (sağ sayfada) Ritz Carlton'ın Abu Dabi şubesinin teşekkür amacıyla gönderdiği belge.
Otellerde gelecekte nasıl trendler olacak diye soruyorum, bana bazı ülkelerde kurulacak sualtı şehirleri için yapabilecekleri üniformaları düşündüklerini anlatıyor.
Ziyaret sonunda 'Büyük Budapeşte Oteli'nde Mösyö Gustave H.'in lobi görevlisi Sıfır'a söylediklerini hatırlıyorum; artık daha da dikkat ettiğim mor renkli ve kırmızı çizgili üniformaları eşliğinde: "Lobi görevlisi nedir? Tamamıyla görünmezdir, ama arayan onu bulur. Lobi görevlisi insanların nefret ettiği şeyleri unutmaz. Bir müşterinin ihtiyacını ondan önce hisseder. En önemlisi de, lobi görevlisinden can çıkar sır çıkmaz."