Kocamustafapaşa'nın en güzel abisi: Can Yılmaz
1986 "Kimseye gösterilmeyen bir öykünün yazılma anı… Daktilo ile bir adım öndeyim duygusu.."
"Çocukken yazdıklarımı daha çok insan okusun diye karbon kâğıdıyla çoğaltırdım. Karbon kâğıtları çok kötü olduğu için ellerim simsiyah olurdu. Sık sık Cağaloğlu'na giderdim, bir gün vitrinde bu daktiloyu gördüm. Elle yazıyorum ya, sanki çok acayip şeyler yazıyormuşum gibi daktiloya geçmem gerektiğini düşünüyorum falan. Sonradan satın almaya gittiğimizde turuncusunu bulamayıp yeşilini aldık."
Teyzesi Almanya'dan bir dolmakalem getirdiğinde de epey mutlu olmuş. Ancak bir sıkıntı varmış ortada; dolmakalem kartuşluymuş ve teyze başka kartuş getirmemiş. Kartuş bitince dolmakalemi tekrar kullanmak için teyzesinin geleceği iki yıl sonrasını beklemek zorunda kalmış.
Bahsettiğimiz bu konular, aslında Can Yılmaz'ın ilk kitabı Yeni Başlayanlar için Can Yılmaz'da da yer alıyor. Kitaptaki diğer öyküler ise birer kısa film gibi. Beyaz eşyacıda çalışan bir elemanın, bir halı saha takımının, en büyük hayali bir balıkçı açmak olan bir adamın başından geçen olayları okuyoruz. Çok bizden, sanki mahallemdeki eskicinin, sucunun ses kayıtları yazıya geçmiş gibi… Hepsinin ruhu 80'lere ait, trajikomik olaylara (Can Yılmaz, başından geçen kötü olayları anlatırken de mizaha dönüştürüyor. İlk kitabın önsözünde Cem Yılmaz'ın abisi için "Amatörler arasında en güldüğüm komedyen" demesi boşa değil.) gülseniz mi, kahramanlara üzülseniz mi bilemiyorsunuz. Ama sadece gülseniz ya da sadece hüzünlenseniz eksik kalır gibi.
Bütün öyküleri kurgu diye okudum, ama bazıları gerçeğe dayanıyormuş. Mesela ilk kitaptaki 'Maç Kaç Kaç' öyküsü. Tek izin gününde, çocuklarının ısrarı ve annelerinin "Çocukların adını futbolcu adı koydun, bir maça götürmedin," serzenişleriyle onları son parasıyla maça götüren bir adamın yaşadıklarını anlatıyor öykü. Maç sırasında çocuklar bir acıkıyor, bir sıkışıyor; maçı izlemiş olsalar da hiçbir golü göremiyorlar. Baba Nihat şöyle diyor: "3 gol attık, tek gol göremedik ama kazandık."