Bir keşif ve arınma hikâyesi: İlker Kaleli
Hakkında net bir yorumunuz olmasa da çoğunluğun katıldığı gibi ‘cool’ tanımını sonuna kadar hak ediyor. Kararlı duruşu, sakin tavrı ve muzip bakışları bunu destekleyen diğer başlıca özellikleri. Bu aralar gözlerin aradığı İlker Kaleli’den bahsediyorum… Kendi deyimiyle şu sıralar ‘devre arası’nda olan Kaleli ile kendini keşfetme çağını konuştuk.
Röportaj Seda KARAN
Fotoğraf Ömer Faruk GÖKALP
Moda Editörü Duygu ALTIPARMAK
Öncelikle belirteyim; onunla buluşma amacımız herhangi bir projeye dayanmadığı gibi yaptığımız sohbetin içeriği de çocukluğuna kadar uzanmadı. Konu başlıkları bir amaç değil bir araç oldu, diyebilirim. Halihazırda internette herhangi bir arama motoruna adını yazdığınızda hayatı hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşmak mümkün zaten. O da tekrardan hoşlanan biri değil; tıpkı oyunculuk kariyerinde olduğu gibi. Halihazırda yazılıp çizilenleri konuşmak yerine 'farklı' bir şeyler yapmanın peşinde. Kendi tanımıyla bu sıralar hayatının 'devre arasını' yaşıyor. Deniyor, kendini dinliyor ve dinleniyor. Bir yandan da keşfediyor.
Sohbetimize belki de bugün bulunduğu noktada olmasına vesile olan, o 13 yaşındayken anne ve babasının boşanma süreciyle başlıyoruz. Sonuçta hayatlarımızda yaşadığımız her şeyin bir sebebi var, daha sonraki satırlarda da okuyacağınız üzere... "Bizimkilerin yollarını ayırma kararından dolayı biraz dağınık büyüdüğüm sert zamanlardı... O yaşta açılan bir çatlak bugünlere başka hassasiyetlere sahip bir 'sen' olarak gelmene neden oluyor. Ve hayal gücün o noktada çok çalışmaya başlıyor galiba. İnsan öyledir, içinde yaşadığı durumdan mutsuzsa hayal gücü uçmaya başlar. Ama bunun iyi bir tarafı da var; bugün geldiğim yerden baktığımda aslında iyi bir şey olmuş diyebiliyorum."
Kendi deyimiyle 'sert' geçen o dönemi atlatma sürecini soruyorum. Ailede hiç örneği olmamasına rağmen oyuncu olmaya karar vermesine ve bu uğurda yaşadıklarına odaklanıyorum: "İnan bunun nasıl geliştiğini halen ben de merak ediyorum! Çocukken müzikle çok ilgiliydim. Piyano çalıyordum, kendi kendime gitar çalmayı öğrendim… Âdeta müziğin içine saklanıyordum. Bütünün neresinde olduğumu, kim olduğumu, ne hissettiğimi çok sorguladım. Alışkanlık yaptı herhalde, hâlâ da böyledir. Bence birçok insan kafasındaki soru işaretine yanıt bulamayınca sanata yöneliyor. Hayattaki handikaplarımdan biri de çok fazla ilgi alanımın olması. Şu anda da, devre arası dediğim bugünlerde aslında kendime çocukluğumda vermiş olduğum sözleri tutmaya çalışıyorum. Piyano çalmaya tekrar başladım, yelkene çıkıyoruz. Şimdi düşünüyorum da; okul yıllarında, arkadaşlarımın üç aşağı beş yukarı ileride ne iş yapacağı belliydi. Birden fazla şeyle uğraştığım için benim hiçbir zaman belli olmadı. Maymun iştahlılık da değil; içimde yaşadığımı dışarıya bu şekilde vurmaya başlamışım. Rutinin olduğu bir düzende hiçbir zaman başarılı olamam. Çocukluğumda bir şeylere sığın ma diye anlattığım o dönem sanırım yıllar içinde demlenip harmanlanarak merak ettiğim, ilgilendiğim her şeyi bir yerde birleştiren ve rutinsiz yapabileceğim tek iş, yani oyunculuğun içimde doğmasına yol açtı.