Hatıraları hapsetmek: Bir anı saklama sanatı
Gezip gördüğümüz yerlerde, yaşadığımız güzel anları unutmamak için çaba gösterirken belli nesnelere anlam yüklüyoruz. Bu bazen bir magnet bazen de bir anahtarlık olabiliyor. Basit bir hediyelik eşya deyip geçmeyin, fark ettik ki bu konu fazla hafife alınıyor.
Turizm, doğal güzellikler ya da etkinlikler (festivaller, organizasyonlar vb.) aracılığıyla yerli kültürünü tanıtma imkânı sağlıyor. Tabii biz turistler ya da gezginlere de yeni yerler görmek ve başka kültürleri tanımak noktasında fayda sağlıyor. Söz konusu hediyelik eşyalar ve seyahatlerden toplanan nesneleri edinmek olunca biriktirme hastalığına kapılanları da es geçmemek lazım. Bazen anıları saklarken dengesini yitirip olur olmaz şeylere anlam yükleyerek saklayanlarımız vardır. 'Dispozofobi' adı verilen diğer bir deyişle kompulsif biriktirme hastalığı diye de bir gerçek var. Biriktirme meselesi, özellikle dikkat edilmesi gereken hassas bir konu. Çünkü buzdolabına yapıştırdığımız magnetleri hepimizin sevdiği ve evimize renk kattığı konusunda hemfi kir olduğumuzu düşünerek ilginç bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Konu hakkında okuma yaptığım sırada öyle bir habere denk geldim ki hakkında yazacağım hediyelik eşyalara bakış açım değişti. Buzdolabına bir iki magnet yapıştırarak mini koleksiyonerliğe başlayan biri, sırf bunun için yeni bir buzdolabı kapağı bile edinmiş. Anlayacağınız konumuz oldukça ciddi.
Türkiye'den favori beş hediyelik eşya
Nazar boncuğu, Türk kahvesi, Türk lokumu, İznik seramiği, Peştamal