Görkemli Floransa
İtalya'nın ihtişamlı kalbi Floransa, büyüleyici bir keşif duygusu yaratan kentlerden. Rönesans sanatının en güzel örnekleri ile dahi mimarların imzasını taşıyan yapılarıyla heyecan verici bir kent olan Floransa, Toskana yemek kültürüyle de tatlı İtalyan hayatına yapacağınız eşsiz bir serüven.
Yazı: Türkan Doğan
Bazı kentler yeryüzünün kaderini değiştirmesiyle ünlü. İtalyan Rönesans'ının başkenti Floransa, bu kentlerden biri.
Rönesans'ın filizlenip yeşerdiği Floransa, kendisi dönüşürken tüm Avrupa'yı yeniden biçimlendiren bir merkez oldu. Yaratıcılığıyla Batı'nın Orta Çağ'ın karanlığını delmesine zemin hazırlayan bu güzel kent, sanatsal hazineleri ve tarihi zenginliğiyle yeryüzünün en büyüleyici köşelerinden biri.
Bugünün Floransa'sında her köşe başında izleriyle karşımıza çıkan Medici Ailesi, tıpkı Pazzi, Borghese, Colonna, Barberini ve Pitti Aileleri gibi Rönesans sanatının yaratılmasına destek oldu.
14. yüzyılda, ipek ve kumaş ticaretinden kazandıklarıyla banka kuran ve Avrupa'daki bankaların kurumsallaşmasının öncüsü haline gelen Mediciler, zamanla Avrupa'nın en büyük krallıklarının ve Vatikan'ın bankeri haline geldi. Vatikan'ın finansal kaynağı olmasıyla, aile üyelerinin papalık yapmasının da yolu açıldı.
Medici Ailesi 15. yüzyılda kent yönetiminde söz sahibi olduğunda, Floransa'yla birlikte medeniyet tarihinin de yönü değişti. Kilise hayatın merkezinden çıkarken, siyasal yaşamdan iktisadi faaliyetlere ve kültürel dünyaya kadar hemen her şey, köklü bir reforma uğradı.
Batı düşünce sisteminin oluşturulduğu bu dönemde, Platon'un eserleri Yunancadan Latinceye çevriliyor ve Cosimo de' Medici'nin kurduğu dillere destan kütüphane ile Platon Akademisi de kültürel hayata büyük bir zenginlik katıyordu.
Mediciler, 400 yıllık iktidarları boyunca kilisenin baskısına rağmen yeniyi savunma cesareti göstererek sanatçıların arayışlarına destek oldu: Yetenekli buldukları, Rönesans'ın yıldızlarından oluşan sanatçılara hamilik yaptılar ve Alberti, Brunelleschi, Lorenzo Ghiberti, Fra Angelico ve Fra Filippo Lippi gibi sanatçıların üretim yapabilmesini mümkün kıldılar. Geçmişin bağnaz zihniyeti yıkılırken tüm Avrupa'yı şekillendirecek yeni bir iklim yeşeriyordu.
Floransa ve İtalyan Rönesans'ının gerçek altın çağı ise Muhteşem Lorenzo ile başladı. Sanat, müzik ve şiir, Floransa'yı İtalya'nın kültürel kalbi haline getirdi. Michelangelo, Donatello, Leonardo da Vinci gibi yeryüzünün gördüğü en büyük dehalar, karşılaştıkları baskılara rağmen özgürce üretim yapabildi.
Bugün, Floransa'nın labirenti andıran dar sokaklarını adımlarken sizi görkemiyle büyüleyen sanat eserleriyle karşılaştıkça Medici'lere şükranlarınızı sunmadan edemiyorsunuz.
Floransa, büyülü bir şehir. Döndüğünüz her köşede görkemiyle sizi kendine hayran bırakacak güzellikteki yapıları, küçücük meydanları ve labirenti andıran sokaklarıyla konuklarında tatlı bir telaş duygusu yaratan kentlerden. Nereye dönseniz orada sizi etkisi altına alabilecek bir eserle karşılaşmanız, kalbinizin daha hızlı çarpmasına neden olabilir. Neyse ki bir tablonun, heykelin karşısında kalp atışları hızlanan; başı dönen hatta bazen baygınlık geçirip halüsinasyon görme ihtimali bulunan ilk kişi siz olmayacaksınız. Aşırı güzellikteki görkemli şeyler karşısında sanatseverlerde oluşan bu ruh hali, Floransa'da sık sık gözleniyormuş. Bu ruh halini tasvir eden ilk kişi ise ünlü romancı Stendhal olmuş. Bu yüzden sendrom, Stendhal'ın adıyla anılıyor. Ünlü romancı Stendhal, 1817 yılında Floransa'yı ziyaret ettiği sırada Michelangelo, Machiavelli ve Galileo Galilei'nin mezarlarının bulunduğu Santa Croce Bazilikası'nı gezmiş ve Giotto'nun freskleriyle süslü bazilikasını gördükten sonra kalp çarpıntısı ve halsizlik hissi yaşadığını yazmıştı. Bu ruh hali, bugün Stendhal'ın ismiyle anıldığı kadar Floransa Sendromu ya da sanat zehirlenmesi olarak da adlandırılıyor.
Ponte Vecchio
Floransa'da görmeniz gereken pek çok yapı, San Lorenzo, San Marco ve Santa Maria Novella kiliseleri arasındaki tarihi merkezde yer alıyor. Signoria Meydanı'na geldiğinizde başınızın dönmesine hazır olun, çünkü Ammannati'nin Neptün heykeli ve çeşmesi, Bandinelli'in Herkül ile Cacus'u ve Michelangelo'nun Davud heykelinin kopyası burada. Kentin kuzeyine doğru yol aldığınızda ise karşınıza yeryüzündeki görkemin adı olan ünlü katedral Duomo di Santa Maria del Fiore (Floransa Katedrali) çıkacak. Floransa'nın ikonik yapısı olan Duomo'nun ilk mimarı Arnolfo di Cambio. 1296 yılında başlayan inşaat, 150 yıllık bir yapım sürecinin ardından 1436 yılına kadar devam etmiş.
Gotik stilde tasarlanan ihtişamlı katedral; romanesk tarzdaki, pembe, beyaz ve yeşil mermerlerden oluşan cephesiyle Floransa'nın nefes kesen mücevheri konumunda.
Hemen her parçası büyüleyici olan katedralin giriş kısmındaki saat, oldukça etkileyici. 15. yüzyılda Paolo Uccello tarafından yapılan; günün 24 saatinin güneşin batışına göre ayarlandığı saat, hâlâ çalışıyor.
Duomo di Santa Maria del Fiore'nin kuşkusuz en etkileyici kısmı ise kubbesi. 91m yüksekliğinde, 45,5m genişliğindeki kubbe, 1420 ila 1436 yılları arasında inşa edilmiş. Rönesans'ın ustalık eserlerinden biri olan yapı, Filippo Brunelleschi'nin imzasını taşıyor. Brunelleschi'nin Roma'daki Pantheon Tapınağı'ndan esinlenerek tasarladığı kubbenin yapımında dört milyondan fazla tuğla kullanılmış. Katedralin dışından girilen kubbe büyüleyici freskleriyle size başka bir âlemde olduğunuzu hissettirecek güçte. Ressam, mimar Giorgio Vasari'nin tüm hünerini sergilediği,
Kıyamet Günü isimli freskler, öğrencisi Frederico Zuccaro tarafından boyanmış. Duomo'nun bir parçası olan ve ünlü mimar Giotto tarafından tasarlanan Çan Kulesi ise 414 basamağıyla Floransa'yı kuşbakışı görmek için ideal.
Michelangelo'nun, Da Vinci'nin, Dante'nin yürüdüğü, ürettiği ve esinlendiği büyülü sokaklardasınız. Nereye dönseniz insan dehasının olağanüstü ürünleri sizi kendisine hayran bırakacak. Rönesans'ın ustalık eseri kabul edilen Davud heykelini seyre dalacağınız dakikalar bunlardan biri. Michelangelo,"Kafamda Davud'a dair bir görüntü yarattım ve Davud'a ait olmayan her şeyi mermerden kazıyıp attım." dediği bu ustalık eserini ortaya çıkardığında, bir önceki eseri Pietà sayesinde henüz 26 yaşında olmasına rağmen bir dâhi olarak tanınıyordu. 1504 yılında, daha önce başka sanatçıların da kullanıp yarım bıraktığı, blok bir mermer üzerinde çalışarak çıplak savaşçı tasviriyle Davud heykelini ortaya çıkarır. Floransa şehir yönetimi ise bu olağanüstü esere hayran kalır ve heykeli Floransa Katedrali'nin çatısına koymaktan vazgeçip Palazzo Vecchio'nun girişine koyar. Galleria dell'Accademia'da sergilenen; yüzyıllar boyunca zaman zaman saldırılara uğrayan bu muhteşem eseri, her yıl yaklaşık sekiz milyon turist ziyaret ediyor.
Kentin iki yanını birbirine bağlayan Arno Nehri, özellikle zarif Vecchio Köprüsü'yle bir kartpostal kadar güzel. 1345 yılında inşa edilen köprü, güzelliği nedeniyle İkinci Dünya Savaşı'ndaki bombardımandan kurtulmayı başarmış. Köprü, özellikle iki yüzündeki dükkânlar ve işyerleriyle oldukça etkileyici. Medici Ailesi'nin halkın arasına karışmamak için yaptırdığı gizli geçitleri barındıran yapı, bugün turistik bir kuyumcu çarşısına dönüşmüş. Özellikle günbatımında Arno Nehri'nin kıyısında oturup günün bu zengin topraklarda bir başka sonlandığına tanık olun.
BUNLARI UNUTMAYIN
• Floransa yürüyerek keşfetmeniz gereken kentlerden. Görmeniz gereken pek çok yapı birbirine oldukça yakın. Uzun yürüyüşler kentin sürprizleriyle tanışmak için birebir. Ve bir not: Kentte metro bulunmuyor.
• Floransa'ya gitmek için en uygun mevsim, ilk ve sonbahar. Yazın hem çok sıcak oluyor hem de kalabalık turist grupları kentin her yanını sarıyor. Yaz aylarında müzelerde daha çok sıra beklemek olası.
• Kuyumcularıyla ünlü Ponte Vecchio'dan takı; deri pazarından İtalyan işi sandalet veya çanta almak bir turist geleneği. Pazarları seviyorsanız önerimiz, Floransa yakınındaki Sesto Fiorentino'daki köy pazarı. Yalnızca cumartesi günleri kurulan pazarda istediğiniz her şeyi bulabilirsiniz.
Pitti Sarayı
GEZ-GÖR
• PITTI SARAYI VE BOBOLI BAHÇELERI
Ponte Vecchio'nun kıyısındaki Pitti Sarayı (Palazzo Pitti), masif taş bloklardan oluşan Erken Rönesans dönemine ait, etkileyici bir saray. Pitti Sarayı, 1458 yılında, Banker Pitti Ailesi için rakipleri olan Medici'lerin saraylarını gölgede bırakması amacıyla yapılmış. Ünlü mimar Filippo Brunelleschi'nin imzasını taşıyan saray, Pitti'lerin gücünü kaybetmesiyle Medici'lerin eline geçmiş. Sanat eserleri ve kraliyet ailesi için yapılmış duvar halılarıyla ünlü olan saray, bugün Floransa'nın önemli müze ve galerilerine ev sahipliği yapıyor. Saray, kendisi kadar 'İtalyan bahçesi' kavramını ortaya çıkaran Bartolomeo Ammannati'nin tasarladığı görkemli
Boboli Bahçeleri'yle de göz alıcı.
Uffizi Müzesi
• UFFIZI MÜZESİ
İtalyan Rönesans sanatına dair en değerli koleksiyona ev sahipliği yapan Uffizi Müzesi, 1560 ile 1580 yılları arasında, 'U' şeklinde bir mimariye uygun olarak inşa edilmiş. Medici'lerin kent dışına çıkarılmaması koşuluyla 1743 yılında Floransa'ya miras bıraktığı zengin koleksiyon, Piero della Francesca'nın 'Urbino Dükü ve Düşesi' portreleri ile Sandro Botticelli'nin tüm ustalık eserlerine uzanan zengin bir koleksiyona sahip. Müzenin Leonardo da Vinci, Michelangelo, Caravaggio, Rembrant, Masaccio ve Fra Angelico gibi ustaların eserlerini görmek mümkün. www.uffizi.it
MODANIN KALBİNDE
Floransa, İtalya'nın gerçek kalbi. Bunun sanatla olduğu kadar modayla da yakından ilgisi var. Endüstri burada doğduğu gibi burada markalaşmış. Takvimler 1920'yi gösterdiğinde Guccio Gucci ve Salvatore Ferragamo ilk hautecouture butiğini burada, Floransa'da açmış. Kentin kuşaklar boyunca varlığını sürdüren kuyumcuları ve ayakkabı yapım atölyeleri de buna dahil. Kentin en parıltılı markası olan Gucci'nin hikâyesi için Gucci Müzesi'ni ziyaret edebilir ve Floransa'dan çıkıp dünyayı ele geçiren bir markayla beraber dünya modasının dönüşümüne de tanık olabilirsiniz. guccimuseo.com
NEREDE, NE YENİR?
Bereketli Toskana bölgesinin başkenti Floransa'da zengin bir mutfak kültürüyle karşılaşacaksınız. Bir dilim ekmeğin nasıl bu kadar lezzetli olabileceğine şaşıracağınız antipasti çeşitleri (Ekmek dilimleri üzerine konulan atıştırmalıklar.), makarna, Bistecca Fiorentina yani dilimlenmiş Floransa bifteği, Panzanella salatası (Domates, soğan, fesleğen, kruton, zeytinyağı ve sirke ile hazırlanıyor.) ve işkembe ile ciğer yemekleri, bu mutfağın vazgeçilmezleri arasında. Tiramusu ile limon ve vanilyalı kek Schiacciata alla fiorentina ise tatlıseverlerin denemesi gereken lezzetler arasında.
• Il Latini: Bir Floransa klasiği olan II Latini, nefis yemekleri ve zengin şarap mönüsüyle ünlü. Restoran kapısının önündeki uzun müşteri kuyruğuyla da nam salmış durumda.
• Mercato Centrale: Floransa'nın en eski ve en geniş gıda marketi olan Mercato Centrale, pek çok lezzeti bir arada sunan bir konsepte sahip. Mekânda, kitabevi ve yemek atölyelerine uzanan zengin bir çeşitliliğe tanık olabilirsiniz. Yemeğinizi seçtikten sonra ortak alanlarda oturup İtalyan usulü hayatın tadını çıkarın.